Bu zamanda, insani değerlerini yitirmiş kimselerin, her türlü kirli ve ahlak dışı ilişkilerini, işlerini yürütmek için kullandığı iki dil var; para ve kadın…

Bıraktık yabancı dizilerden,  Türk filmleri ve günümüzde televizyonlarda gösterimde olan yerli diziler, maşallah Dallas’ı aratmaz oldu.

Paranın her kapıyı açtığı doğru ve kesin tespit! Kadın da kirli ilişkilerin en önde gelen sermayesi, hele bu çıkar ilişkilerini de içeriyorsa, kadın dolgu malzemesi olarak kullanılır ve art niyetli,  şehvet düşkünü insanlar işlerini bu yolla yürütürler.

Zaten ahlak ve şehvet düşkünü olanlar, bu yolun yolcusu kadınları çabuk bulurlar.

Toplumda çok görmüş, çok rastlamışsınızdır. Adam, adamlıktan nasibini almamış, giydiği elbise onu adam yerine koymamış, parası da var, lakin adamlıktan eser yok. Para ile herşeyi satın alacağını zanneden şehvet düşkünleri, ahlak yoksunları, genç kızları bu metotla ağlarına düşürüp, bireysel zevklerini tatmin eden ve mavi nüfus cüzdanı taşıyan insanlar, acaba aile mefhumunu, aile şerefini hiç mi düşünmediler.

Ama Şeref, sadece isim olarak kaldı.

*

Bu seks delisi, bu şehvet sarhoşu, (adı,  makamı, ünvanı ve etiketi ne olursa olsun) bu bacak arası müptelası utanmazlar, hangi yüzle adaletten, hak ve hukuktan bahsediyorlar, anlamış değilim.

Hiç mi kıldıkları namazdan utanmadılar.

Hiç mi Allah’tan korkmadılar?

Hiç mi tuttukları oruçlardan ders çıkartmadılar?

Hiç mi inançlarına, davaya olan sadakatlerine ters düştüğünü düşünmediler?

Hiç mi gittikleri umre’den hayâ etmediler.

Sen tut, kurumları ara, ‘falan bayana kredi verin!’ de,  benim paramla zevk-i sefa içinde yaşa, sonra da bana dürüstlük tasla, ahlak ve namus bekçiliği yap!

Yemezler canımın içi, yemezler! Haydi bizi, çevreni kandırdın da, şu dilinden ve ağzından düşürmediğin yüce kitabımızı, imanı, kutsal değerleri, Allah’ı nasıl kandıracaksın?

Hiç mi vicdanın yok! Vicdanını şehvete mi vidaladın?

Karakterini bir atımlık baruta mı odakladın?

*

Yazacak çok şey var da, yerim dar.

Siz en iyisi yarını, belki de yarından da yakını bekleyin!

Ve de değerli meslektaşım sayın Neşe Yıldızhan’ın yazısını da okumayı ihmal etmeyin! Meseleyi benden daha güzel özetlemiş çünkü…