İktidarda bulunma bazen insanları ‘antidemokratik’ davranışlara itebiliyor.
Bunun en bariz örneğini, Kahramanmaraş’ın sosyal ve kültürel gelişimini çok yakından ilgilendiren Kent Konyesi’nin yönetimine görüyoruz.
8 Ekim 2011 günü yapılan Kent Konseyi Genel Kurulu’nun ardından bir yazı kaleme almıştım.
“Zeynep Arıkan Usulü Demokrasi” başlıklı yazım, o dönemde sorumlu yazı işleri müdürlüğünü yaptığım Akşam Postası’nın yanı sıra kanal46.com, marasgundem.com, marastimes.com ve ozgurhaber46.com adlı sitelerde de çıkmıştı.
Yazının bir bölümünü buraya alıyorum:
**
“Neyse.
Zeynep Arıkan, konuşmasının ardından divan oluşturulacağını dile getirdi.
“Mevzuat gereği divan başkanı seçilecek. Biz, Kültür ve Turizm Müdürümüz SeydihanKüçükdağlı’yı öneriyoruz, kabul edenler…”
Allah, Allah…
Bu nasıl divan oluşumu.
Oradaki “Biz” kimler?
“Bizler”, “sizler”, “onlar” mı oynuyoruz.
Yani “Eşler leblüb… Evlerden Yener gilin evi…”
Hayda…
Sonra Arıkan, devam etti:
“Mevzuat gereği iki de divan üyesi seçeceğiz. Bunun için de DOĞAKA Yatırım Destek Ofisi’nden Ertuğrul Kazancı ile Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Ali İhsan Kabakçı’yı öneriyoruz.. Kabul edenler…”
Vira bismillah.
Teamüller alt üst oldu.
KKK’nin başkanlığı yanı sıra hizmet alımındaki şirketler aracılığı ile Belediye Başkanı Mustafa Poyraz’ın danışmanlığını yapan Zeynep Arıkan, demokrasi anlayışını ortaya koydu.
Kimse de gıkını çıkaramadı.
Oysa “danışman” Zeynep Arıkan’ın önce divan oluşturulacağını ifade ederek, genel kurul üyelerine “Divan için öneri var mı?” diye sorması gerekirdi.
Önceden adamlarına hazırlattığı öneriyi alırdı.
Sonra “Başka öneri var mı?” diye sorması gerekirdi.
Ama nerde…
İşte böyle bir demokrasi anlayışı ile seçim başladı.
Ben şahsen, üniversitede de derslere giren SeydihanKüçükdağlı hocamın, “Ben bu görevi kabul etmiyorum” demesi gerekirdi.
Divan seçiminin teamüllere uygun olmadığını, demokratik olmadığını vurgulaması gerekirdi.
Ama olmadı.
Bunu diyemedi.
Verilen görevi yerine getirmek için de divan başkanlığı koltuğuna oturdu, gülümseyerek.
“Vah… Vah…” dedim kendi kendime.
Küçükdağlı hocam ile ilgili kafamda milyon tane soru oluştu.
Nitekim daha önce dün için kendisinden randevu almıştım. Gitmedim. Gitmeyi içime sindiremedim.
Askerliğimi roketçi olarak yaptım.
Güdümlü roket birliğindeydim, Amasya Eryatağı’nda.
Tow denen bir silah türünü gördüm.
Hiç roketi kullanmadım ama komutanlarımın anlattığına göre güdümlü roket, namludan çıktığı zaman da hedefe varana kadar kontrol edilebiliniyormuş.
Onu hatırladım.
Divan oluştu.
Divan yerini aldı, başkan Seydihan Hoca kendisini seçenlere teşekkür etti.
Ben Seydihan Hoca’nın divan başkanlığına ‘kabul’ ya da ‘kabul değil’ diyemedim.
Zeynep başkan, ‘Kabul edenler’ deyince el kaldırmadım.
Çünkü ‘kabul etmeyenler’den olacaktım.
Ama ‘kabul etmeyenler’ diye sormadı ki Belediye Başkanı’nın danışmanı Zeynep Arıkan.”
**
Gelelim son genel kurula.
Davet üzerine gittik, genel kurul salonuna.
Saati geldiğinde toplantıya start verildi. Akış şöyle oldu:
Genel sekreter Tuncay Kazancı kürsüye geldi.
Açılış yaptı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı okundu.
Divan seçimi yapıldı.
Sonra genel sekreter Kazancı, konuşması için Konsey Başkanı Zeynep Hanım’ı davet etti.
Ardından yine Kazancı, sunumunu yapmak üzere Belediye Başkanı Mustafa Poyraz’ı kürsüye davet etti.
Ve devamında da yine Kazancı, konseyin faaliyetlerini içeren bir sunum yaptırdı.
Konsey devam ediyordu, ben ayrıldım salondan.
**
Divan seçimi yapılıyor.
Genel sekreter Kazancı, eline tutuşturulan bir kağıdı okuyor.
“Divan başkanlığına Ö. Lütfi Ergin’i, divan katipliğine Mehmet Geçkil ve Oya Tanrıverdi.. Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler. Hayırlı olsun. Divanı yerine davet ediyorum… Bu arada konuşmasını yapmak üzere de Zeynep Hanım’ı davet ediyorum….”
Hayda…
Ne demokrasi ne demokrasi…
“Başka öneri var mı?” diye sormak yok.
“Kabul edenler...”den sonra nezaketen, “kabul etmeyenler…” sorusu yok.
Divan yerini aldıktan sonra, toplantıyı divan heyetinin yönetmesi gerekirken tam aksi oldu ve Tuncay Kazancı yönetime devam etti.
Bizim Lütfi abimiz de, arkada fon olarak görev yaptı.
Hay seveyim sizin demokrasi anlayışınızı…
Böylesi bir kent konseyi anlayışı ile daha çokkk antidemokratik uygulamalar yaşarız.