Son zamanlarda TV kanallarına çıkan Tıp Doktorlarının sağlıklı yaşam, ne yemeli ne yememeli, soğuk algınlığı, öksürüğe iyi gelen karışımlar ve zayıflama diyetleri derken iş artık buğdayın kromozom sayısı ve GDO’lu olup olmadığına kadar geldi. 

Geçenlerde ulusal bir kanalda ünlü bir kardiyolog hocamız, sadece kardiyolog oluşu değil, kamuoyunda dolandırılma girişimiyle de çok konuşulan bir hocamız, buğdayın kromozom sayısından ve GDO’lu oluşundan bahsetti, dedi ki “eski buğdaylar 14 kromozomluydu, hibritleye hibritleye 49 kromozomlu hale geldi, bu hibritleme sayesinde buğdaya sonradan ilave edilen (eski buğdaylarda yokmuş) gliadin proteinleri bağırsaklardaki bağışıklık sistemin bozuyor”.  Yine aynı tv kanalında gece haberlerine konuk olan bir fitoterapist de “tam buğday unu ile yapılmış ekmekleri yemeyin, hatta hiç ekmek yemeyin çünkü GDO’lu” dedi.

Tabi bu sadece benim tesadüfen karşılaştığım ve konunun benim çalışma alanımla ilgili olduğu için üzerinde durduğum iki örnek. Üzülerek ifade etmeliyim ki, iş çığırından çıkmış, GDO ya karşı olmak bir tarafa, artık GDO bir iftira aracı olarak kullanılmaya başlamıştır.

Artık bu yazıyı yazmak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından bir elzem bir sorumluluktur benim açımdan ve şunu da açıkça ifade etmeliyim ki, burada GDO taraftarlığı ve karşıtlığı değil, dopru bilgilerin kamuoyuna aktarılması amaçlanmıştır.

Bunun yanı sıra, buğday, Türk toplumunun kutsal saydığı ekmeğin ham maddesidir. İnsanımızın yediği kuru ekmeği de yanlış bilgilerle mundar etmemek gerekir.

Peki, buğdayın durumu nedir? GDO’lu buğday varmıdır?, Hibrit nedir?, Buğdayın Kromozom sayısı değişmişmidir?

Öncelikle hibrit nedir bunu iyi bilmemiz gerekir. Hibrit, iki çeşidin melezlenmesi sonucu elde edilen ilk nesildir. Hibrit teknolojisi heterosis dediğimiz melez azmanlığından yararlanarak daha iyi performans gösteren çeşitlerin elde edilmesi için kullanılmaktadır. Genetiği değiştirilmiş organizmalarla uzaktan yakından alakası yoktur. Tamamen doğal yollarla elde edilmektedir. Bu oldukça önemli, çünkü son günlerde hibrit ve GDO kelimeleri yan yana kullanılmaya başlandı, hibrit tohum GDO’lu tohum değildir.

Buğdayın kromozom sayısına gelince, buğdayın gen merkezi ülkemizin de yer aldığı verimli hilal diye tarif edilen Anadolu, Batı İran, Kafkaslar ve Mezopotamya dediğimiz coğrafyadır. Buğdayın evrimini kısaca özetleyecek olursak;

AA genomlu yani 14 kromozomlu formların doğada kendiliğinden tozlaşması sonucu oluşan AABB genomlu 28 kromozomlu formlar, bunlardan bir tanesi de bulgur ve makarnanın yapıldığı makarnalık buğday Triticum durum 28 kromozomlu tetraploid dir. Yine 28 kromozomlu AABB genomlu formlardan Triticum dicoocum ile 14 kromozomlu ve DD genomuna sahip Triticum tauschii nin yine doğal yollarla tozlaşması sonucu oluşan formlardan bir tanesi olan Triticum aestivum AABBDD genomlu hekzaploid yani 42 kromozomlu, bugün ekmeğimizi yaptığımız buğday türüdür.  Kardiyolog hocamızın iddia ettiği bini günümüzde 49 kromozomlu bir buğday türü yoktur. Yani hiç kimse “hibritleye hibritleye” buğdayın kromozomunu 14 ten 49 a çıkarmamıştır.

Genetiği değiştirilmiş buğdaya da gelince, dünyada sadece Monsanto firması’nın MON-718ØØ-3 kodlu “Roundup Ready™ buğday” yani herbisite dayanıklı genetiği değiştirilmiş buğday çeşidi vardır. Bu çeşidin geliştirilmesine 2004 yılında başlanmıştır. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı GDO’lu buğday üretimine izin vermediği için bu çeşidin ne Amerika’da ne de dünyanın herhangi bir yerinde üretimi söz konusu değildir.  Amerikan buğday üreticileri de, buğday ihracatlarının % 15 ini oluşturan Avrupa Birliği ve Japonya gibi ülkelerin GDO’lu ürün istememelerinden dolayı GDO’lu buğdaya sıcak bakmamışlardır.

Ülkemiz, 2000 yılında 163 ülke tarafından imzalanan ve 2003 yılında yürürlüğe giren genel anlamda GDO’lu ürünlerin dolaşımını kontrol etmek ve biyoçeşitliliği korumak amacıyla çıkarılan Cartagena Biyogüvenlik Protokolüne taraftır. Bunun yanı sıra, ülkemizde 2010 yılında çıkarılan 5977 sayılı biyogüvenlik kanunu ile biyogüvenlik kurulu oluşturulmuştur. Bir ürünün GDO’lu sayılabilmesi için öngörülen eşik değer Avrupa Birliği’nin de de aynı olan binde 9 olarak belirlenmiştir. Yani genetiğinde binde 9 değişim olan ürünler GDO’lu sayılmaktadır.

Ülkemizde halen birçok bölgede modern çeşitlerin yanı sıra köy çeşitleri ekilmektedir. Modern çeşitlerin birçoğu da zaten Tarımsal Araştırmalar ve Genel Müdürlüğü’ne bağlı Enstitülerde Anadolu’nun buğday benizli evlatları tarafından yani bitki ıslahçıları tarafından geliştirilen çeşitlerdir. Bu çeşitlerde, Türk çiftçisinin ve bitki ıslahçılarının alın terinden başka hiçbir şey yoktur.

Hiç kimsenin bu emekleri hiçe saymaya, kara atmaya hakkı yoktur.


Allah sofralarımızdan ekmeğimizi eksik etmesin……