Bilemem.
Haber sitelerinde yer alan bilgilere göre öyle olmuş.
Yani Başbakan Erdoğan, Milliyet Gazetesi’nin patronu Erdoğan Demirören’i aramış, “Şunu şunu işten çıkar” demiş.
Sonraki gelişmeler de enine-boyuna haber sitelerinde yer alıyor.
Merak eden okusun.
**
Hani bir deyim vardır, hoca ve cemaatle ilgili.
Aklıma o geldi de.
**
Yerel daha zordur, ulusala göre…
Çünkü ulusalda çalışma alanın oldukça geniştir. Ülkenin tümüdür, kalemine alabileceğin.
Ama yerelde öyle değildir.
Ulusal konu yazarsın, okurun ‘kardeşim bunları zaten ulusal gazetelerde okuyoruz, sen yereli yaz’ serzenişi gelir.
Yereli de aklına estiği zaman yazamazsın.
Yazsan başına neler gelir, kim bilir?
Kimin başına ne geldiğini de, bu camiadakiler bilir.
Konuşmasalar da bilirler.
**
Yerelde yazanlar, “genelde suya sabuna dokunmuyorlar.”
Dokunanlara da ‘dokunuyorlar’!
İstisnalar kaideyi bozmuyor ama yereldeki bir sıkıntıyı dile getirip malum yerlerden fırça yemeyen, iletişimi koparılmayan, patronuna şikâyet edilmeyen kaç kişi var?
Zaten bizim yereldeki en büyük sıkıntımız bu.
Översin, iyi yazarsın açıp teşekkür etmezler; kötü yazarsın, hemen ‘alo’lar başlar.
Şikâyetler, yakınmalar.
Yazı konusunun muhatabı, seni de muhatap almaz aslında.
Direkt işvereni arar… İşverenin insafına kalmış artık her şey.
Bunu geçmişte yaşadık.
Belki gelecekte de yaşarız.
Kendi adıma bugüne kadar yazdıklarımdan dolayı bir sıkıntı yaşamadım. Bundan sonra da yaşayacağımı sanmıyorum. Çünkü, kırmızı çizgiler herkes için bellidir. O çizgiye dikkat edeceksin, hepsi o kadar.
Bunu bir itiraf olarak ta kabul edebilirsiniz.
**
Gelelim, Başbakan’ın konusuna.
Başbakan bu konuda haklı olabilir (haklıdır, demiyorum).
Gündem, gelişmeler ortada. Belki de şunu demiş olabilir; “Erdoğan’cığım, bu konularda biraz dikkatli olsanız…”
Diyebilir.
“Bir Başbakan’ın bunu söyleme hakkı da olsun”, diye düşünüyorum.
Başbakan, gazetenin patronunu arar mı, aramaz mı?
“Arar” diyemiyorum, “Aramaz” da diyemiyorum.
**
Türkiye’de basında sansür olmadığını kimse söyleyemez.
Sansürleme işlemi, sadece evrim değiştiriyor.
Kanun yasaklamıyorsa, birey yasaklıyor.
Reklam baskısı.
İlan baskısı.
Dağıtım baskısı.
Falan, filan…
**
Türkiye’de bazı şeyler değişiyor.
Değişmeyen tek zihniyet, baskıcı zihniyet.
Haksız mıyız?