Siyaset dünyasının vazgeçilmezlerinden biri de "Danışmanlık" kurumu değil midir?

Aslında "Atanmış danışmanlar"ın yanında biz köşe yazarlarından oluşan "Fahri danışmanlar"ı, ya da  "Köşe yazarın"nı da hesaba aldığımızda, danışılanların danışanlardan kat kat kat fazla hataların yapıldığını görüyorum..
Gazeteci Arkadaşımız İsmail Koyuncu ile dün Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesine bir dizi ziyaretlerde bulunduk..
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Meclis Başkan vekili Mehmet Beşen namızımı çeken ziyaretimiz olunca ona biraz içimizi döktük..
Mesele Kahramanmaraş meselesi : Şahsi bir işimiz yok..Köşe yazarları olan bizler mesela geçmişteki Kamu kurumlarındaki diyaloglarımızla bugüne bakıyoruz arada dağlar kadar fark var..
Aklıma şu :  Bir İspanyol atasözünde "Savaşa giden veya evlenmeye hazırlanan kişilere asla nasihat etmeyin" denilmez mi?
Niyeti anlamak
 Nasihat edeceğiniz ve tavsiye vereceğiniz kişinin neyi niyet ettiğini anlayarak ona uygun şeyler söylediğinizde, sözleriniz daha etkili olur.
Bizde diyoruz ki : Kahramanmaraş hizmet ise maksat , bir basın danışmanı tutun, daha çok güzel hizmetler yapın..
Bu şehirde 44 yıllık basın hafızasıyım, görmediğim köy, ayak basmadığım bir metre kare toprak kalmadı bir defa da bizi dinleseniz ne kaybınız olur..
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın her alanda danışmanı var, sağlıkçısı var, gazetecisi var, esnafı var, hukukçusu var var oğlu var.. ekonomi danışamın var hemde bir tane değil çok fazla var..
Niyet etmek yetmiyor
Tabii ki bir şeye niyet etmek, onu gerçekleştirmeye yetmez. Demokratik Siyaset hayatında ortak akılı kullanmak, Ankara dan gelecek paraya bakma yerine şehrin yerli kaynaklarını üreterek para kazanma dönemi bu dönem..
Sözü geçen geçene
Yani biz köşe yazarları ne kadar barış, uzlaşma ve diyalog öneren tavsiyelerde bulunursak bulunalım, filli gerçekler bunları etkisiz kılmakta... Bu arada fahri danışmanların yani köşe yazarlarının unutmamaları gereken şu gerçeği de hatırlatmalıyım:
Bıkmışlar
Vatikan Afrika'daki bir yamyam kabilesini Katolik yapması için bölgeye bir misyoner göndermiş. Aradan bir süre geçince misyonerden haber gelmez olmuş. Vatikan bir diğer misyoneri daha, önce gidenin akıbetini anlaması için yola çıkartmış. Bu yeni misyoner yamyam kabilesini bulmuş, kabilenin şefine "Size bir misyoner göndermiştik, şimdi nerede o" diye sormuş.
Kabile şefi "Bize o kadar çok nasihat etti, o kadar çok tavsiyeler verdi ki ki, sonunda bıktık yedik onu" diye cevap vermiş.
Ne diyelim dostlar , bizi anlayan biri çıkar diye bekliyorum.. Mehmet Beşen ağabey anladı ise mesele yok..
Biri yemez ise 
İyi günler