Sevgili Okurlarım, İçinden geçtiğimiz günlerin, önemi ve anlamı çok büyük. Çünkü ülkemizin en önemli, kritik sorunu ve konusu hiç kuşkusuz FETÖ'yle mücadeledir. Farklı küresel güçlerin, sadece Türk düşmanların ortaklaşa olarak destek verdiği hain terör örgütünden söz etmiyoruz. Karşımızda bizzat yeni küresel emperyalizmin emrinde, haçlı güçlerin kontrolünde bir terör örgütü var. Haçlı güçleri, kendileri dışındaki tüm ülkeleri içeriden kuşatabilecek, onun aklını taşıyan, kendisini kiraya veren ve her yolu mubah sayan bir örgüte sahipler, yani artık hain örgütleri var. Karşılarında ise bu hain örgütle dünya üzerinde, her alanda en açık ve sert mücadele yürüten de bir Türkiye Cumhuriyeti var.

Tabi ki bu kolay bir mücadele değil. İçeride en azından son bir yılda, FETÖ'ye karşı inanılmaz bir hukuki ve siyasi mücadele yürütüldü. Örgüte, yargı, askari, polis, eğitim ve iş dünyası üzerinden güç ve can veren ana damarları kesildi. Ancak, hâlâ özellikle siyaset yani siyasici üzerinde ve algı oluşturmada etkinliğini sürdürüyor!

Örneği, tarihten gelen dostluğumuzu bir kenara bırakan Almanya, Hollanda olmak üzere birçok AB ülkesi 15 Temmuz'dan bu yana olumsuz saldırılarını, tutum ve davranışlarını gözle görülür derecede ülkemize karşı artırdı. Devlet, siyasi iktidar ve muhalefetin büyük bir bölümü Türkiye'ye yönelik bu saldırılara direniyor ve zaman zaman karşı atağa da geçilmiyor da değil, ama bu da yetmiyor gibi. Ülkede topyekûn, yani hep birlikte karşı çıkışa ihtiyaç var.

Devletten, iktidara, muhalefete ve siyasete, akademisyenlerden sivil topluma, her kesimin ilişkili olduğu yurtdışı merkezleri harekete geçirmesinin tam zamanı. Bu alanda, çok basit ve çok anlamlı bir çıkış yolu da var. Sözde İslam adına, dini cemaat adı altında içeride ve dışarıda örgütlenen FETÖ terör örgütü yıllar yılı özellikle bu ülke insanını, eğitim üzerinden yaptıklarıyla kandırdı, dolandırdı. Bir yanıyla iyi eğitim diğer yanıyla Türkiye'yi dünyanın dört bir yanında tanıtma çabası milyonlarca Anadolu insanını heyecanlandırdı.

Bu heyecanlanma ülkemize çok ağıra mal oldu şimdi, herkes bunun farkında olmalı iyice?

O heyecanı FETÖ terör, hain örgüt kısa sürede paraya çevirdi. Dünyanın neredeyse 172 ülkesinde anaokulundan üniversiteye kadar onlarca okulu bu sayede devreye soktu. İşte işin püf noktası da tamda da burası. Çünkü tüm bu okulların her türlü ihtiyacı, Türkiye'nin her bir köşesinde faaliyet gösteren işadamları, esnaflarca hatta bordro mahkûmları çalışanlarca karşılandı. Buna özellikle Güney Afrika ülkelerinde faaliyet gösteren kurumların varlığına, devlet ve hükümet kademesinde görev yapan önemli isimlerde tanık oldu. Türk işadamları, yurt dışı ve yurt içinde faaliyet gösteren FETÖ okullarının tüm masraflarını karşıladığını herkes biliyordu. Bu durum çok şaşırılacak bir durum değil?

Aynı şey diğer iller için de geçerli. Örneğin Kayseri yıllar yılı Cemaate bağlı birçok okulların masraflarını karşılıyordu. Aslında işin doğrusu bu okulların asıl sahibi Türk milletti, Türk işadamı, Türk esnafı ve bordrolu çalışan Türk işçisi, Türk memuru, ahırındaki ineğini, danasını, koyununu, keçisini satarak cemaat adı altında faaliyet gösteren FETÖ terör örgütüne veren köylüler! Tüm bunların listeleri Türk devletin elinde olduğu gibi, örgütün faaliyet gösterdiği o ülkelerin yetkili makamların da elinde. Bu ilişkinin nasıl kurulduğunu ve sürdürüldüğüne vurgu yapan Kayserili bir iş adamı.

İşadamı şöyle diyor: "Türkiye Cumhuriyeti Devletimizden, Anadolu’muzun hayırsever insanlarından milyarlarca dolar ve Eurpa toplanarak, uzun yıllardır yurtdışına, kayıtsız, küreksiz kayıt dışı çıktı. Şimdi soruyorum, dünyanın dört bir yanında ne varsa bunun yüzde 100'ü Türk milletin çalışkan insanının alın teriyle elde ettiği himmetinden elde edildiğine göre o kuruluşlar bu milletin değil mi? Bence şimdi yapılması gereken terör örgütünün halen elinde bulunan, bu milletin malını kurtarmak da devletin çok öneli bir görevi olmalı, bunu mutlaka yapmalı."

Aslında bu iş yine de Türk milletine düşüyor. Tıpkı 15 Temmuz'daki gibi bu kez de millet ayağa kalkmalı, meydanlara dökülmeli. Dünyanın dört bir yanında bulunan ve kendilerine ait o kurumlara sahip çıkmalı. Aslında birçok iş adamı ve siyasetçi de o ülkelere bir veya birkaç kez gitmiştir.Buraları bilen bu insanlar, harekete geçerse devletin elini de güçlendirilmiş olmaz mı?.

Ülkesinin geleceği konusunda hiç kuşku duymadan, korkmadan 15 Temmuz'da meydanlara koşanlar, canını ortaya koyanlar, bu kez de hiçbir ülke insanının

yapamadığı, yapamayacağı bir işi başarsalar. Türkler, dünya çapında bir sivil hareket başlatarak hem o kurumları hain FETÖ'nün elinden kurtarabilir, hem de o ülkelerin geleceğini büyük bir tehditten kurtara bilirler…