Son günlerde gündem o kadar hızlı değişiyor ki yetişmekte zorlanıyoruz. Hele hele 2023 seçimleri yaklaşırken, siyasette ısınmaya başladı. Milletvekili adayı olmayı hedefleyenleri de yavaş yavaş sahada görmeye başladık. MHP dışında, iktidarı ve muhalefeti ile bütün siyasi partileri sahada görüyoruz.

İktidar tüm kadrolarıyla tam gaz çalışırken, muhalefet partiler de eleştirinin dozunu yükseltiyor. Tabi genel seçimlerde yerel yönetimlerin çalışmaları da etkili olacak.  

Pazartesi akşamı Kent Kulisi ekranlarında program partnerim Duayen Gazeteci Mehmet Fiskeci ile Ayvalı bölgesinde tarımsal faaliyet gösteren çiftçilerin su sorununu gündeme getirmiştik. Programımıza telefonla bağlanan Ziraat Mühendisleri Odası eski Başkanı KSÜ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ziya Dumlupınar’ın özellikle su yönetimi konusunda söyledikleri çok önemliydi.  Su rezervleri bakımından bu kadar zengin bir şehirde yaşayacaksın ve su sıkıntısı çekeceksin akıllara zarar bir durum.

KASKİ konuyla ilgili açıklamasında içme suyunun öncelik olduğunu, Ayvalı Barajı dışında Pınarbaşı, Karasu ve İçme Suyu Kuyularından başka kaynakların olmadığını beyan etti. İçme suyu ihtiyacının daha önemli olduğunu söyledi.

Artan nüfus ve konutlarla birlikte içme suyu sıkıntısı kendini göstermeye başladı. Zamanında Kartalkaya Barajı suyunun, Evri’de bulunan 52 adet kuyu suyunun ve en son da Helete’nin suyunun Gaziantep’e, Menzelet Barajı’nın suyunun Hatay’a verilmesinin suçu günahı kimde? O zaman Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör mü vardı? Geçmişte yapılan hataların faturası neden bugün büyükşehire kesiliyor? O günlerde tehlikeyi görüp, bu günleri işaret edenleri zamanın belediye başkanı mahkemeye vermeye kalkmıştı. Bugün bu sorunu yaşıyorsak vebali o zamanın siyasilerinde.

Peki, Ayvalı Bölgesinde tarımsal faaliyet gösteren bir grup çiftçi neden büyükşehir belediyesi önünde toplanıp, Başkan Güngör’ü suçladı? Aslında tepki için yanlış adrese geldiler ya da getirildiler!

Konuyu takip edenlerin az çok bilgi sahibi olduğu olayı kısaca özetlemek istiyorum;

Ayvalı barajı hem içme suyu hem de tarımsal sulama amaçlı kullanılan bir baraj. İçme suyu öncelikli olduğu için eğer su yeterince var ise tarımsal sulamaya izin veriliyor. Ayvalı Barajı temel olarak içme suyu olarak kullanıldığı için işletmesi KASKİ’ye (Kahramanmaraş Su ve Kanalizasyon İdaresi) devredilmiş DSİ tarafından.

Her yıl KASKİ, DSİ’ye su ihtiyacını ve tarımsal sulamanın olup olamayacağına dair yazı yazarak bilgi veriyor. Sulama Birliği de imkânlar ölçüsünde çiftçilere belli oranda su vererek özellikle, pamuk, mısır ve kırmızı biber yetiştirilmesine destek sağlıyor. Ancak, bu yıl KASKİ’nin Ayvalı Barajındaki suyun içme suyu olarak kullanılacağına dair yazı yazmasına rağmen, Sulama Birliği çiftçilerden yaklaşık 9.5-10 bin dekar alan için beyan alıyor, yani su vereceğini bir anlamda taahhüt ediyor. Çiftçiler de buna göre tarlasını ekiyor, gübre, mazot ve tohum için ciddi masraflar ediyor.

Birinci sudan sonra KASKİ su veremeyeceklerini ifade edince, çiftçilerin ürünleri kurumasın diye Sulama Birliği ve DSİ’ye gidiyor. Sulama Birliğinin yeterince su var, KASKi isterse verilebilir ifadesi nedeniyle çiftçiler, Büyükşehir Belediyesi ve KASKİ’ye, Ankara’ya Tarım ve Orman Bakanlığı ve Milletvekillerine kadar giderek bu sorunun çözülmesini istiyorlar.

Bu su vardı-yoktu derken ciddi vakit kaybı oluyor ve bitkiler kurumaya yüz tutuyor. Çiftçiler artık ürünleri kurumasın diye kendi imkânları ile kuyularının tadilatını yapıyorlar, çaylardan dalgıçlarla 1-3 km uzaklıklara su götürmeye çalışıyorlar. Ürünlerinin bir kısmını kurtaran çiftçiler olsa da maalesef yaklaşık 6-7 bin dekar alan kuruyor.  Yazık günah.

Büyükşehir Belediyesi, Kasım 2021’de resmi yazı ile tarımsal sulamanın mümkün olamayacağını bildirse de, Sulama Birliğinin çiftçilerden beyan alması nedeniyle bir mağduriyet oluşuyor ve yaklaşık bir ay süren bir oyalama sonucunda da (DSİ suvar diyor, KASKİ su yok diyor) su verilmeyeceği anlaşılınca çiftçi de kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor.

Burada ne KASKİ’nin ne de Büyükşehir Belediyesinin bir ihmali ve suçu olmadığı gibi, net bir şekilde su veremeyeceklerini bildirdiklerinde Sulama Birliği su var dememiş olsa idi, çiftçilerimiz ürünleri kurumadan çok daha önce tedbirlerini alabileceklerdi.

Şimdi bu işin vebali günahı kimdeymiş sanırım gayet net anlaşıldı. Çiftçiyi büyükşehire yönlendirip, Başkan Güngör’ü yıpratmaya çalışanlar ne elde etti anlamış değilim. Çiftçiye su var diyen Sulama Birliği yetkilisi bu günahın bedelini ödeyecek mi doğrusu ben bunu merak ediyorum.

Olan çiftçiye oldu. Geçmiş olsun.