Tarih 15 şubat 1999, ülkeyi 56. Hükümet yönetiyor, Başbakan Bülent Ecevit; gece saat 03.00 sularında bir uçak ile APO ülkeye getiriliyor. Görsel, işitsel ve yazılı medya bu olayı manşetten bildiriyor ve olay ZAFER olarak kamuoyuna duyuruluyor. Ülke adeta bayram havasına giriyor ve sevinç gösterileri her şehrin ünlü meydanlarını dolduruyor.
Ertesi günü Devrin Başbakanı basına açıklama yapıyor “…Bu sabaha karşı saat 03.00’den itibaren bölücü terör örgütünün başı Türkiye’dedir. Dünyanın neresinde olursa olsun devletimizin onu ele geçireceğini söylemiştik. Bu devlet sözü yerine getirildi, şehit analarına verilen söz yerine getirildi. Bütün dünyadan dışlanan Abdullah Öcalan sonunda kendisini Türkiye’nin kucağında buldu. Yaptıklarının ve yaptırdıklarının hesabını artık Türk adaletine verecektir. Bölücü terörle Türkiye’de bir yere varılamayacağını, devletimizle baş edilemeyeceğini artık herkes anlamalıdır." Devleti yönetenler o gün şehit ailelerine verilen sözü, devletin gücünü, terörün başarıya ulaşamayacağı mesajlarını veriyordu. Terör adeta bitti diye değerlendiriliyordu. Akabinde de terör 2002 yılında neredeyse sıfıra iniyor ve yurtta bariş ve güven dolu günler yaşanmaya başlıyor.
Yıl 2002, ülke yönetimini AKP iktidarı eline geçiyor,derken Recep Tayyip Erdoğan’lı günler başlıyor, sayın Başbakan “önce kürt sorunu vardır” diyor, sonra “Kürt sorunu benim sorunum” diyor, bir ara “Kürt açılımı” deniyor, kamuoyundan tepkiler yükselince söylem sürecin adı “Demokratik açılım” a dönüşüyor bir ara yaşanan süreci “ileri demokrasi” ile anlatmaya çalışsa da sayın Başbakan, ülkede normal demokrasi şartlarını bile göremez oluyoruz.
Sonrasın da duyuyoruz ki “Oslo süreci” başlatılmış. Terörist başı ile pazarlıklar yapılmaya başlanmış, pazarlıklar Başbakan adına özel temsilci eli ile yürütülüyor, Sayın Başbakan itiraz ediyor görüşmeyi “hükümet değil, devlet tarafından yürütülüyor! “ diye açıklıyor. Yeni bir durum ile tanışmıştık, Başbakanlık makamı kendini devlet yönetme görevinden azletmişti adeta, bu görüşmeleri reddediyordu hükümet adına görüşene “şerefsiz” diyordu. Karayolları Genel Müdürlüğünce yapılan duble yollara hükümet adına sahip çıkıyordu da, hem MİT hem de kendi özel temsilcisinin yaptığı görüşmeyi reddediyordu. Neyse koskoca Başbakan’a karşı mı çıkacaktık? elbette doğruyu söylüyordu !! kabul etmeliydik. Öyle de yapıyoruz.
11 yıllık AKP iktidarı bize çok şey kazandırmıştı, İmralı’ya terörist başı diye hapsedilen APO mertebe kazanmıştı, eli kanlı PKK’nın liderliğinden Kürt kardeşlerimizin de Lideri haline getiriliyordu. Halkın 5,7 si terör uzantısı partiyi destekler iken onu tasvip etmeyen diğer Kürt seçmen yok sayılıyordu, Kürtlerin temsilcisi olarak terör uzantısı partiyi muhatap kabul ediliyor doğal olarak onların ağababası İmralı’daki bebek katili Kürt lider olarak muhatap alınmaya başlıyordu. Aslında yapılan İmralı’da meskun azılı katil mahkumdan LİDER çıkartılması ve devletin onu muhatap alıp, ona anlaşma yapmak üzere heyet üzerine heyet yollayıp onunla devlet adına anlaşma metni oluşturmaya çalışılması idi.
Son heyet APO’ya hediye olarak, hükümetle yapılacak tarihi protokolü imzalaması için dolma kalem ve taslak anayasa metnini götürüyor. Heyet de zaten 2 si anayasa komisyonu üyesi olan vekillerden oluşuyor ve orada APO’nun olası sorularına açıklama yapılmasının da altyapısı hazırlanıyor ve terörist başının anayasa taslağı konusunda vaki olabilecek talep ve istekleri doğrudan heyet marifeti ile alınıyor.
Öte yandan sayın Başbakan “Milliyetçiliği ayaklar altına alma” seferberliği başlatırken, bin yıldan beri kardeş bildiklerimizden, Kürt, Türk, Arnavut vs milletler çıkatılıyor. Ülkeye mal olmuş, milli forma giymiş sporcular, İstiklal marşı şairimizin milli kimliği tartışmaya açılıyor.
Sonuçta 11 yılda teröristten LİDER, bebek katiline “SAYIN” lı saygınlık, bin yıllık kardeşlerimizden ayrı ayrı birer MİLLET, Genel Kurmay Başkanından TERÖR ÖRGÜTÜ LİDERİ çıkmıştı.
Ne diyelim SÜREÇ artık devletin gücünün konuşulmadığı, PKK’nın şehit ettikleri kişilerin ve şehit ailelerine verilen sözün mevzubahis edilmediği, Milliyetçiliğin ayaklar altına alındığı, terörün nelere muvaffak olabileceği gösteren ibretlik bir süreci yaşıyoruz. CENAB-I HAK öncelikle Kahramanmaraşlı hemşerilerimiz olmak üzere Türk milletini uyandırır inşallah. Allah’a Emanet olunuz.