Bu şehirde her ne kadar sorunları dile getirseler de, en çok eleştirilen meslek grubu maalesef gazeteciler.

Araştırısınız, yazarsınız, gündeme taşırsınız fakat birilerinin menfaatine dokunduysanız “Şantajcı” yakıştırmasını hemen alırsınız.

Bir konuda da sessiz kalırsanız “Maraş’ta gazeteci yok” diyerek bütün camiayı hakarete uğratırlar.

“Ne İsa’ya yaranabildik ne Musa’ya” hesabı.

“Hem ‘Milliyetçiyim’ De, Hem Yetim Hakkı Ye!” başlıklı yazımda bir sorunu gündeme getirdim. Bu yazım Gazeteci Sayın Mehmet Fiskeci ve Mustafa Karaaslan’ın da dikkatini çekti ve onlarda gündeme taşıdılar. Sayın Karaaslan bu gün kendi sitesi Kanal Maraş’ta ‘Süleyman Öner Bu İşe Acilen El Koymalı’ başlığı ile yine bu konuyu gündeme getirmiştir. Sayın Fiskeci ve Karaaslan’a ilgilerinden dolayı teşekkür ediyorum.

Bu yazının ardından konuyla ilgili birçok telefon aldım ve ofisime ziyaret oldu. Çünkü camia bu konuda çok hassas.

Fakat sosyal medyada yapılan bazı yorumlarda çok çirkin ifadeler yer alıyordu.

-Yok, Şantaj için yazmışız.

-Yok, ismini yazmamışız.

Bu tür yorumların özgür iradeyle kesinlikle yazılmadığını, kim kimin adamı onu da çok iyi biliyorum. Ayrıca camianın da ciğerini biliyorum.

Yine söylüyorum, o yetim hakkı yiyen yöneticinin adını ifşa etmediysem camiaya saygımdan. Eğer farklı olsaydı bu konuyu seçimlerden önce gündeme taşırdım.

Bu güne kadar bildiğim doğrulardan asla vazgeçmedim, vazgeçmem de! Benim şantajla işim olmaz. Kimsenin haram parasına ihtiyacım yok, nefsimde kabul etmez.

Ben şimdi buradan soruyorum;

Benim yazım yalansa, belgeli değilse, ben neden gündeme taşıyayım?

Peki, bu yazı yayınladığında beni herkes aradı da neden yazının muhatabı olan bir tek o yönetici arayıp ta sormadı?

Partinin buradaki patronu olan İl Başkanı neden böylesine önemli bir konuda sessiz kaldı?

Neden, bu yazının doğru olup olmadığını sorgulayıp ta açıklama yaparak camiayı rahatlatmadı?

Ve daha birçok şey….

Benim yazımda yalan riya yok.

Ben üzerime düşeni yaptım, vicdanım rahat,  gerisi yetkililerin bileceği iş.