Hoşgörülü ve mütevazı olan Kahramanmaraş halkının birbirlerine tahammül edemeyecek duruma gelmesinden büyük endişe duymaktayım. Yüzlerinden tebessümün eksik olmadığı insanlarımıza ne oldu?

Hayat şartları çok ağır olabilir.

Sıkıntılar ve problemler üst üste gelebilir.

Benim bildiğim Kahramanmaraşlı, ne zorlaşan hayat şartlarının ne de problemlerin altında ezilmez ve hoşgörülü olmaktan asla vazgeçmezdi.

Dini ve Milli kültürümüz bizi sevecen, birbirine tahammül eden, kinin yerine sevgiyi, hor görünün yerine hoş görüye davet etmektir.

Benim Kahramanmaraşlım da bu konuda çok hassastı.

İnsan ve eşref olmanın gereği de budur.

Toplumu gözlemliyorum; örneğin trafikte sürücülerin birbirlerine hiç tahammülü yok.

‘Kurallara uyma’ diye bir anlayış sanki uzaya gitmiş.

Halkın siyasetçiye, siyasetçinin halka tahammülü kalmamış.

Görünüşte halk ve siyasetçi ilişkisi çok iyi görünse de, iki tarafın da arkadan konuşmaları ve yorumları hiçte iyi değil.

Vatandaşla polis,dirlik edemiyor, anlaşamıyor.

Kahramanmaraş Türkiye’de bir huzur kenti ve terörün olmadığı nadir illerden birisidir.

Rutin asayiş olaylarının dışında bir şey çıkmaz.

Peki, Kahramanmaraş halkı şu anda polisle neden anlaşamıyor?

Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü’nde, Kahramanmaraş insanının huyunu bilen, toplumla iç içe olan kadrolar vardı.

Bu kadroların gidişi ve yeni gelenlerin Kahramanmaraş halkını iyi tahlil edememesi polis-vatandaş ilişkisinde aksaklıklar oluşturmuştur.

Öyle ki Kahramanmaraş’ta görev yapan polis kadrosunun yüzde sekseni insanları suç makinesi olarak algılamakta ve bundan dolayı da polis-vatandaş ilişkisinde büyük problemler meydana gelmektedir.

Yolda giderken polis memuru hayatında karakola bile gitmemiş bir vatandaştan kimlik sorabiliyor. 

Hiçbir suçu olmayan ve aranmayan o insanın polis tarafından kimlik kontrolünden geçirilmesi çevrede o insan hakkında çeşitli rivayetlere neden olabiliyor ve o vatandaşın sosyal hayatı zedeleniyor.

Vatandaş itiraz edemiyor.

Ederse; eşek sudan gelene kadar dayak yiyor veyahut toplum içinde azarlanarak küçük düşürülüyor.

Bahane; “Görevli memura mukavemet.”

Durum böyle olunca vatandaşla polis arasında uçurumlar gittikçe derinleşiyor ve bu hadiselerin yan etkileri ise insanlarımızda devlete güvensizlik ve asık surat olarak yansıyor. 

Hiçbir kurum ve kuruluşla benim şahsi bir problemim yok. Mesleğimin gereği olarak teşhislerimi ve arızaları yazarak ilgilileri ve yetkilileri uyarmaya çalışıyorum.

Devlet dairelerine bakıyoruz; memurların çoğunun yüzü turşu satıyor, gelen insanlara adeta hükmetmekte ve emir erine emreder gibi emirler vermektedir.

Belli ki o memurlarda bir kısım sorunların getirdiği haleti ruhiye içerisinde kırıcı ve umursamaz olmaktadırlar.

Bürokrasiyi dinlediğimizde Kahramanmaraş’ta her şey gül gülistanlık, asayiş berkemal, vatandaş mutlu, gençlerde gelecek kaygısı yok ve tozpembe bir Kahramanmaraş.

HOŞGÖRÜSÜZ VE SİNİRLİ BİR TOPLUM OLDUK

Vallahi de, billahi de Kahramanmaraş hiç te öyle değil. Kahramanmaraş’ta insanların birbirlerine tahammülü kalmadıysa, kuralsızlık kural sayılıyorsa, bürokrasi havanda su dövmekten başka bir şey yapmamaktadır.

Otuz seneden beri Kahramanmaraş’ı idare edenlerden tek bir şey istedim durdum.

Kırsaldan şehre yerleşen büyük kitlenin, köy kültürünü kaybettiğini, şehir kültürüne ise adapte olmadığını, bu insanlarımızın kısa ve sağlıklı yoldan şehirleşme süreçlerinin sağlanmasının gerektiğini yazdım durdum.

Allah’ın bir yetkilisi bu çığlığıma kulak vermedi. Elbette vermeyecekler, kimse rutin işleri bırakıp böyle bir uğraşa girmek istemiyor. Yani rahatlarını kaçırmak, beyinlerini yormak istemiyorlar.

Bir atasözümüzü hatırlatmak istiyorum: ”Keser döner sap döner gün gelir hesap döner”

Bu olumsuzluklar elbette iktidarda olanlara yansıyacaktır.

 Yani bir gün keser de, sap ta muhakkak dönecektir.

“Sen suç işle ben yakalarım. Sen hasta ol ben tedavi ederim” mantığının var olduğu bu bürokratlardan Kahramanmaraş’a hayır gelmeyeceği gerçeğini görmemizin zamanı çoktan geldi hatta geçmektedir de.

Önemli olan insanların suç işlememesini ve hasta olmamasını temin etmektir.

Bürokratlar; “Yahu Karaozan; sen de bürokrasinin huzurunu kaçırıyorsun, dost-ahbap ilişkisi ile sürüp giden düzenin değişmesini isteyerek bizlerin rahatını bozacaksın” diyebilirler.

Desinler.

Benim umurumda bile olmazlar.

Ben doğruları savunmaya devam edeceğim.

&&&&&

Kültür erozyonunun büyük boyutlara ulaştığı Kahramanmaraş’ta, gülen yüzleri, hoşgörülü insanları, kurallara uyan ve birbirlerine tahammül eden insanları, karakollara korkmadan giderek şikâyetlerini bildireceği, insanlara ve haklarına saygılı polis memurlarının çoğunlukta olmasını düşlemek hayalcilikten öteye gitmeyecek midir?

Bir kısım çıkarlar ve haksızlığı körü körüne savunmak,“Benim memurum haksızlık yapmaz” deyip haksızlığa göz yumarak toplumu germek benim mantığıma göre vatan hainliğiyle eş değerdedir.

Sağlıcakla kalın.