Son günlerde üst üste yaşanan güvenlik zafiyeti beni endişeye sürükledi. Bunlardan biri otobüs ile taşınmak istenen bomba, bir diğeri de İl Emniyet Müdürlüğünde yaşanan patlama. Her ikisi de bir birbirinden önemli olduğu kadar başka olayların da tetikleyicisi ya da emaresi olabilecek nitelikte.

Önce otobüs ile taşınmak istenen bomba hadisesine bakalım; medyadan yansıyan haberlere göre, Kahramanmaraş'tan İstanbul yolcu taşıyan firmalarımızdan birine ait otobüse Suriye uyruklu sığınmacılardan birileri biniyor ve yolda ihtiyaç giderme bahanesi ile otobüsten inip, otobüsten uzaklaşıyor. Çok dikkatli davranan bir şoför kardeşimiz Suriye uyruklu yolcunun moladan dönmediğini görüp güvenlik güçlerine haber veriyor ve olası büyük bir faciayı önlüyor. Eğer şoför kardeşimiz Güvenlik güçlerine haber verip de arama yaptırmasa belki de; Allah esirgesin; bir felaket yaşanacak ve yasını tutacağımız onlarca hemşerimiz olacaktı.  Çok şükür ucuz atlattık.

Yaşanan bir diğer olay ise İl Emniyet Müdürlüğü içerisindeki patlama; bu patlamada da yedi kardeşimiz yaralanıyor, sonrasında içlerinden üç kardeşimiz vefat ediyor. Büyük bir felaketin yaşandığı o gün bir kardeşimiz ölüyor ve yaralı olanların tedavileri de Adana, Malatya ve Kahramanmaraş'ta hastanelerde devam etmektedir.

Öncelikle Şehit olan kardeşlerime Allah'tan rahmet, acılı ailelerine sabırlar diliyorum. Kahramanmaraşlı hemşerilerimin ve Emniyet Camiasının da başı sağ olsun. Yaralı olan kardeşlerime de acil şifalar diliyorum. Nasıl bir ihmal ki bu kadar büyük bir felaket hem de emniyeti sağlamaktan sorumlu olan kurumun binasında cereyan ediyor?

Olayın bir başka acıklı tarafı da yaralanan kardeşlerimizin tedavisinin Kahramanmaraş'ta yapılamıyor olması. Aklım havsalam  almıyor!!!  Bir milyondan fazla insanın yaşadığı büyük şehir olmuş Kahramanmaraş’ımızda yaralılara müdahale edecek ne doktor nede yeterli donanıma sahip hastane yok öyle mi?  Yazıklar olsun bu şehri bu acziyete mahkum edenlere!!!  utanılacak bir durum değil mi sizce? İçimizin acıdığı, içimizin yandığı bu olayda Kahramanmaraş’ımızın kimsesizliğini gördüm ben. Ya siz?

Olayın iki yanı da vahim; Kahramanmaraş'ta sağlıkta yaşanan da skandal, güvenlikle ilgili boyutu da skandal.

Şehir hastanesi diye yapılan ve şehre 25 km uzaklıktaki hastaneyi, planlanması, yapımı ve hizmete açılması esnasında ben dahil tüm vicdanı hür herkes, altyapıdaki eksikliği, yeterli doktor olmaması, şehirden uzaklığı, yönetim zafiyetinin varlığı ve siyasi kadrolaşma nedenlerini konu ederek eleştirdi. Ancak; nasıl bir vurdumduymazlık ise; ki anlamakta zorlanıyorum; sorunu ele alıp, çözüm üreten, söylenenlere kulak veren ne bir siyasi ne de bir idari yetkili olmadı.

Hastane ile ilgili hani koca koca laflar ediyordu iktidarın anlı şanlı vekilleri, biri bırakıyor diğeri hastane tabelası önünde poz veriyor, “bölgenin sağlık sorununu çözecek bir hastane”, “Ankara’ya hasta gidişini engelleyecek araştırma hastanesi”, “şehrin sağlık üssü” nitelendirmeleri ve payeleri ile onu övüyor ve oradan kendisine siyasi rant devşirmeye çalışıyordu. Açılalı bir hayli zaman olmasına, devlet hastanesinin büyük bir bölümünün altyapısı ve kadrosu devrolmuş olmasına rağmen, değil bölgenin, şehrin sağlık problemlerine cevap veremez durumda, bu yüzden hala yaralı kardeşlerimiz çevre illere götürülüyor. Neden? Nerede iktidarın hamaset yapan vekilleri?  Biri çıksa da mazeret beyan etse. Yazık çok yazık.

Güvenlikte yaşanan zafiyetler daha mı az önemli, elbette öyle değil. Dikkatle irdelenmesi gereken iki büyük hadise ister istemez bizi zafiyetlerin araştırılması gerektiği düşüncesine sevk ediyor.

Sesli düşünüyorum, acaba bu güvenlik zafiyetlerinin son zamanlarda yapılan tayin ve yer değiştirme operasyonları ile ilgisi var mıdır? Yoksa basit bir tesadüf müdür?

Her ne sebeple olursa olsun, Kahramanmaraş'ın emniyeti ve asayişinden sorumlu olanların kendi iç dinamiklerini gözden geçirmesi, şehrin güvenliğini her gecen gün biraz daha tehdit eden Suriyeli sığınmacıların varlığı, varlık noktalarının kamplar ile sınırlı olmadığı, mahalle aralarına kadar dağıldıkları, birçok esnafın dükkânın da, işyerinde ve kısacası çalışma hayatının ortasında olduğu bilinmeli ve ilgililerin gerekli tedbiri alması gerekir.

Bununla beraber, şehirde zina ve hırsızlığın her gecen gün arttığı, yine şehrin insanı tarafından günün sohbetlerinde sıkça duyulduğu da akılda tutulmalıdır. Gerçi hükümetimizin önemli icraatlarından birinin "Zinayı suç olmaktan çıkarması" olduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir.


Demem o ki; şehrin emniyetinden sorumlu Sayın Vali ve Emniyet Müdürümüzün, ilgili yetişmiş uzmanlar ile güvenlik konusunu masaya yatırması ve durumu değerlendirip çare ve çözüm yollarını bulmaları gerekmektedir.

Unutmamak gerekir ki emniyetin görevi birkaç  “SAKİL” i pardon hükümetin “AKİL” ini şehirde rahat ettirmek için onların şerefine şehrin insanına gaz sıkması ya da hükümete hoş görülecek olaylarda ben buradayım demek değildir. Şehrin insanının malı, namusu, asayişi, huzuru size emanet, onlara helal getirecek bir zafiyete müsaade etmemelisiniz. Unutmamalısınız ki Kahramanmaraşlı yapılan iyi şeyi de kötü şeyi de unutmaz.  Allaha emanet olunuz.