Hükümet yeni bir süreç daha başlattı ve bu sürece önce BARIŞ SÜRECİ sonra da “ÇÖZÜM SÜRECİ” dedi. Çözüm sürecini de AKİL İNSANLAR eli ile yürüteceğini açıkladı.

“AKİL İNSAN” ne demek? Sözlükte; “gerek tecrübesi, gerek bilgisi, gerek de yaşı itibariyle belirli bir alanda sözü dinlenen, otorite durumunda olan, yaklaşım ve çözüm önerilerine değer verilen, sayılıp, sevilen, "uzman" ya da "duayen" kavramından farklı olarak içinde "kamil insan" kavramını da barındıran kişi.” Olarak tanımlanmaktadır.

Hükümetin tespit ettiği AKİL İNSANLAR hangi vasıflara haiz?  MHP Grup Başkan vekili Sayın Oktay Vural’a göre; Ortak özellikleri Türk adı ile, Türk tarihi ile, Milli Değerleri ile, Cumhuriyet ile, Atatürk ile sorunlarının olan insanlar. Bana göre de, Kürtçü, PKK destekçisi, eski Marksist yeni Liboş, İslami kesimden PKK ile uzlaşma taraftarı yazarlar ve hatta Türk Bayrağına “Devlet bayrağı” diyelim diyen HADDİNİ BİLMEZ gazeteciler ile vitrin süsü sanatçılar. Bu insanlara KAMİL insan demek mümkün mü? Maalesef değil. Ancak, toptancı yaklaşım da bize yakışmaz, elbette istisnaları da var. Ama her coğrafi bölge için tespit edilen 9 kişilik grupların arasına birer ikişer serpiştirilmiş yani bu sürecin ambalajı olarak, yada garnitür olarak sunulacak kadar.

Hükümetin hakkını yemeyelim, ambalajlama işini çok iyi yapıyor. 12 Eylül 2010 yılındaki anayasa değişiklik paketinde de benzer şeyleri yapmıştı; 27 maddeden oluşan anayasa paketinin tartışmalı olanı 4 maddesiydi; o tarihte muhalefet partilerinden itiraz gelmişti “DÖRT madde dışındakileri mecliste çözelim referandum konusu yapmayalım” denmişti de sayın Cemil Çiçek “siz bizi saf mı sanıyorsunuz o DÖRT madde için yazdık diğer maddeleri” anlamında bir söz etmişti. Burada da benzer bir işlev görüyor o serpiştirilmiş kişiler.

Sayın Başbakan’ın bir özelliği de, amacına ulaşmak için tüm değerleri kullanmaktan imtina etmiyor olmasıdır. Referandum sürecinde toplum ile alay edercesine, toplumun değerleri üzerinden de duygu sömürüsü yapmış, grup kürsüsünde göz yaşları arasında Ülkücü şehidimizin ve idam edilen  devrimci kimliğe sahip gencin mektuplarını okumuş, her ikisi üzerinden toplumu devlete düşman ederek, geçmişin acıları üzerinden “ortak düşman” mantığı geliştirerek, referandumdan istediği sonucu almaya odaklanmıştır. Kazanmak için tüm değerleri kullanmaktan geri durmamış ve toplumda yarattığı ayrışma ve bölünmenin bedellerini hesaba katmamıştır. Referandum sonrasında da adlarını kullandıkları kesimlere dönüp bakmamışlardır. Tabirimi maruz görün, bu insanlarımızı referandum için kullanmış ve tek kullanımlı peçete gibi işi bitince atmıştır.

Neyse; biz asıl meselemize gelelim. İmralı Canisi Öcalan’ın Milliyet Gazetesinde yayımlanan tutanaklarında yer alan ve hükümetten kurulması talep edilen AKİL İNSANLAR komisyonu;  anayasal ve yasal hiç bir dayanağı olmadan kurulmuş ve kamuoyuna takdim edilmiştir.  Tahmin edileceği üzere isimleri de PKK ile AKP ortaklaşa tespit etmiştir. AKP-BDP koalisyonuna dönüşen hükümet; PKK‘nın eli kanlı katil lideri Öcalan’dan aldığı görevi tam olarak ifa etmenin telaşında iken bir taraftan da birbirlerinden rol kapmaya, Öcalan’ın gözüne girme yarışına tutuşmuşlardır.

Kamuoyu AKİL İNSANLAR denen isim listesi ile meşgul iken Hükümet, 4.BDP’li heyeti İmralı Canisine yollamış, AKİL İNSANLAR listesini onun beğenisine sunmuştur. Kamuoyundan gerçekleri saklamanın uzmanı olan iktidar da milletvekilleri vasıtası ile aynı gün TBMM ‘ye de bir önerge verdirerek, “Çözüm Sürecini İzleme Komisyonu” adı ile; Öcalan’ın tabiri ile “Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmasını sağlamıştır. Allah’tan muhalefet bu kez erken uyanmış, komisyona üye vermeme kararı almış ve komisyon AKP-BDP milletvekillerinden oluşacak şekle dönüşmüştür.

AKP’ye muhalif hiçbir farklı sesin olmadığı AKİL İNSANLAR için biçilen misyon ne? Bu da bir muamma; Hükümet kanadı diyor ki; süreç hakkında Türk Milletine bilgilendirme yapacaklar ve bu hususta yapılan hükümet icraatlarını halka  anlatıp, halkı bu geçiş sürecine hazırlayacaklar. Yani tıpkı İstanbul’un işgalini halka izaha çalışan ve işgal kuvvetlerine direnmeyin telkininde bulunan Damat Ferit Paşanın “Heyet-i Nasihası” yani nasihat heyeti gibi. BDP kanadı da diyor ki; “ …bu kişiler her şeyden önce bu süreci gözlemleyecek insanlardır. Sadece geri çekilmeyi gözlemleyip işleri bitmeyecek, sonuna kadar sorunu izleyecek, tıkandığı noktalarda vicdanının sesini dinleyip devreye girip, doğruyu tarafların önüne koyacak bir mekanizma görevi görecekler." Bunların istediği de Birleşmiş Milletler gözlemciliğine eş değer bir görev. Eğer bu insanlar AKİL ise; bu beklentileri karşılamaları mümkün mü? AKİL insan Hükümetin aklayıcısı yada PKK’nın taşeronu olabilir mi?

Hükümet belli ki PKK’ya bir şeyler söz vermiştir. Hükümet; verilen sözleri yerine getirirken Türk Milletine anlatmakta zorlandıkları bir sürece girmiştir ve bu süreçte de AKİL İNSANLAR dediği insanları kullanmaya niyetlenmiştir. AKP AKİL insanları bu  KUTSAL GÖREVE  sevk ederken de tıpkı 12 eylül 2010 referandumundaki gibi onları överek, pohpohlayarak, kamuoyuna bu sürecin bir ambalajı olarak sunarak kullanmaya çalışacaktır.

Ama unutmamak lazım ki; bu süreç de eninde sonunda bir dönem gelecek sorgulanacak, halkın üzerinde yapılmak istenen psikolojik harekat ve propagandanın kullanılan yüzleri, hem tarih önünde hem de milletin önünde hesap vereceklerdir. Bu nedenle yol yakın iken sürecin piyonları bulundukları pozisyonu bir ve son kez gözden geçirmeli ve kararını netleştirmelidir.  Hükümetin de PKK’dan korkmadan, Türk Milletine güvenerek kendi durumunu gözden geçirmesi ve bu tarihi hatadan geri dönmesi ELZEMDİR. Sevgili okurlarım bu dilek ve temenni ile Ülkemizde huzur ve sükûnun egemen olmasını diliyor, hepinizi  Allaha emanet ediyorum.