Sevgili Okuyucular,Tarihin hızlandığı anlar olduğunu hepimiz biliriz. Aslında “tarih açısından önemli olayların birbiri ardına geldiği dönemler“ olarak algılamak gerekir bu sözü.

Şu anda galiba Türkiye de böyle bir hızlandırılmış süreçten geçiyor.

Bir gün Nevruz toplantısı, Öcalan’ın mektubunun okunması, ertesi gün İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi... Hepsi tarihte yer tutacak kadar büyük olaylar değimlidir.

Elbette ki olayların iç yüzünü, kapalı kapılar ardında konuşulanları, diplomatik ilişkileri, pazarlıkları, gizli servis çalışmalarını, geleceğe dönük planları bilmemiz olanaksız. Bunların hepsi son derece gizli şeyler. Tam olarak ne olup bittiğini ancak yıllar sonra anlayabileceğiz.

O yüzden, bilmediğim konularda “ahkâm kesmek“ niyetinde değilim. Sadece, genel bir bakışla gözlemlerimi ve edindiğim izlenimleri yazmak istiyorum.

Önce şunu söylemek isterim ki  barış hepimizin umudu. Ömrüm boyunca barışı, kan dökülmemesini, ne kadar zor olursa olsun, her çelişkinin konuşmayla, anlaşma yoluyla çözülmesini savunmuş bir kişi olarak, bugün yeşeren barış umutları beni de heyecanlandırıyor.

Ne var ki bu yolun mayınlarla dolu, zor bir süreç olduğunun da bilincindeyim. Kısacası çok tehlikeli bir dönemden geçiyoruz. Umalım ve dileyelim ki her şey, ülkemizin ve insanlarının,çocuklarımızın geleceğine,yararına olsun.

Son olaylar ve ardından İsrail’in “mavi Marmara” olayının ardından üç yıl geçmesine rağmen özür dilemesi, aslında birçok ülkeyi ilgilendiren Kürt kartının, daha da uluslararası bir boyut kazandığını, büyük devletlerin oyun alanına girdiğini gösteriyor.

Önümüzdeki  on yıl içinde Orta Doğu’nun ne hâl alacağı; Türkiye’nin, İran’ın, Irak’ın Mısır’ın, Suriye’nin, Kürt bölgelerinin ne şekle bürüneceği, hangi sınırların değişeceği, kimin kiminle savaşacağı, kimlerin ittifak yapacağı şimdiden bellidir.

Büyük güçlerin bu bölgede,büyük bir İslam bloku istemediği, açıkça  ortadadır.Bu yüzden Emperyalist güçlerin  temel amaçlarının,Orta Doğu’yu Sünni, Şii ve Kürt eyaletlerine bölme planından başka bir şey olmadığı açıkça ortadadır.

Bölgesindeki  gelişmelere göre,stratejisini belerlime, refleksini ortaya koyma  sırası Türkiye’mizdedir.Nereye ,kimlere nasıl bir politik mesaj verilecekse verilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin yönü ve konumu net olmalıdır.