Sevgili Okuyucular! İnsan merkezli siyaset, şu insan şucu, bu insan bucu, falan renkten, filan ırktan, başka dinden, ayrı dilden veya şu-bu mezhepten insan yerine sadece ’insan’ diyen bir siyasettir.

Ülkemiz siyasetine de bu ”İnsan merkezli” bir siyaset anlayışı mutlaka yerleşmelidir. İnsan merkezli olmanın ülkemiz özeli açısından anlamı ülke coğrafyası içinde yaşayan her bireyin eşit haklara ve değere sahip olması ve bunun gereklerinin hayata yansımasıdır.

 Özellikle, Anadolu toprakları çeşitli medeniyetlerin, ırkların, dillerin, dinlerin, renklerin ve desenlerin kaynaştığı bir coğrafyadır. Bu muhteşem coğrafyadaki değişik renkler, gelecek zamanlara uzanan kader birliği yapmıştır ve yapmaya da devam edecektir…

***

 Ülkemiz de insan merkezli siyasetin anlamı klasik kalkınma anlayışından, insan odaklı gelişme anlayışına bir an önce dönmesidir. İnsan merkezli olmayan kalkınma anlayışları, şimdiye kadar geçen zaman içerisinde sadece insanı tahriple kalmamış, doğayı, doğal kaynakları ve doğal hayatın kazandıracağı mutluluğu da tahrip etmişlerdir. Yerelden başlayarak yine yeniden muhteşem bir Anadolu’nun inşası adına eşyanın değil, insanın kalitesinin önemli olduğunu tüm stratejilerinde ön plana çıkarmalıdır.

***

 Önce insan!

 Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de, yaptığınız, yapmak istediğiniz, yapmaya çalıştığınız her şey ‘önce insan’ için olmalı. Aydınlanma kültürünün özü de budur.

  İnsanına güveneceksiniz.

  Siz çalışacaksınız, o görecek.

  Sizleri örnek alacak.

  Siyasi hareket ve oluşumlar, asil toplumun ve asil siyasetin öncüleri olan yerel lider ile idarecilerin ehliyet ve kabiliyetlerini birincil tutarak ülke siyasetinde tüm ezberleri bozacaktır.

***

 
Hak, hakikat, ehliyet ve liyakatten uzak her türlü yapılanma ve beklenti içine girmek toplumun dokusunu olumsuz etkilemektedir. Beklentilerimiz de sağlıklı bir zeminde ve adaleti göz önünde bulunduran türden olmalıdır. Siyaset de bu beklentilere uygun olarak yapılandırılmalıdır.

 Toplumun, ‘Asil Siyaset-İnsan Odaklı Siyaset’ düsturları ile topyekûn bir bilinçlenme sürecine girme ihtiyacı vardır.

 Asil siyaset, slogandan gerçek hayata bilge ve ehliyet sahibi yerel liderlerin eli ile geçmelidir. Ahlaki olmayan siyaset, doğru olamaz.

***
   Bu nedenledir ki, 30 Mart yerel seçimlerinde seçmenin önüne konulacak seçim sandığı büyük bir fırsattır.
   Kirlenme toplumun birçok katmanlarında kendini göstermektedir. Ama ‘Ya tuz kokarsa” misali yönetim sanatı olan siyasetin kirlenmesi çok büyük tehlike doğurmaktadır.

  İnsanların itimat edip güvenecekleri bir sistem ve yönetim düzeni olmayacak olursa işler çıkmaza girer.

 
Şu an toplumun beklentilerine cevap verecek, güvenilebilecek bir duruş sergileyecek yapıya ihtiyaç vardır.

***

Çıkarların, menfaatlerin, yolsuzlukların ön plana çıktığı bir siyasi yapılanma, dürüst insanları siyasetten uzaklaştırmaktadır.

 Topluma örnek ve önderlik edeceklerin yüksek ahlak sahibi olmaları gerekmektedir. İşte bu noktada insani gelişim önem arz eder.

Kendi içindeki fırtınaları dindirip belli bir olgunluğa erişmeyenlerin eline geçecek her türlü güç tehlikeli olabilmektedir.

Yerel Yönetimlerde insan odaklı hizmet tek başına bir başkan ile düşünülemez. Başkan ile birlikte ehil insanlarından oluşturulacak kadronun önemi büyüktür.