Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkeler de demokrasi olmasa olmazlardan. Bizim ülkemizde de Demokrasi tamünleri böyledir. Sayın Başbakan Erdoğan demokrasinin temel prensibi olan “kuvvetler ayrılığı” kavramını tartışmaya açtı. Söylediği özetle şu:  “Sistem düzgün kurulmamış. Bu nedenle umulmadık yerde bürokratik oligarşi karşınıza dikiliyor, yargı ile karşı karşıya kalıyorsunuz.”

Sayın Erdoğan’ın şikâyeti, kendi kafasındaki, yapmak istedikleri bazı icraatların yargıya takılması ve gecikmesi.

Kulağa ilk başta hoş gelebilir. Hele düz mantıkla bakarsanız “Sayın Erdoğan tamamen haklı” bile diyebilirsiniz.

Ama demokrasiyi içe sindirmek, demokrat olmak kolay olmuyor ki. Öncelikle şunu söylemek isterim; Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “bürokrasi oligarşisinden” söz etmesi doğru değil. Eğer bir kaç yıldır iktidarda olsaydı bu mazur görülebilirdi. Ama AK Parti tam 10 yıldır bu ülkede iktidarda.

Bu sürede bürokrasi içinde özellikle yargıda çok önemli değişiklikler yaptı. Bürokrasiyi tamamen kendi istediği doğrultuda oluşturduğu gibi yargıyı da, üstelik halkoyuyla hükümetin bir organı hâline getirdi. Buna rağmen bir bürokrasi oligarşisinden söz etmekte haklı bire gerekçe sayılmaz, sayılamaz.

Ama asıl sorun demokratik anlayış ve demokrasiye bakışta.

İktidar, arkasındaki halk desteğine güvenerek “Ülkeyi ben yönetiyorsam, benim dediğim olur, yasama ve yargı ayakları ancak buna destek için var olmalıdır” diyor, diyebiliyor.

Demokrasi, hukuk, özgürlükler, insan hakları konusunda duyarlı olmayan geniş kitleler bu mantığı kabul edebilirler.

Ama demokrasi öyle değil işte. Demokrasi “Ben yaptım oldu” mantığını kabul etmez.

AK Parti kurmayları demokrasiyi “kendi söylediklerinin kabul edilmesi, bunlara karşı çıkılmaması, asla eleştiri ve sorgulama yapılmaması” olarak anlıyor belli ki.

Buna boyun eğerseniz demokrasiye ve hukuka inancınız tamdır. Yok, karşı çıkıyor ve eleştiriyorsanız “demokrasi karşıtı, darbeci, postalcı, askeri vesayet yanlısı, statükocu” ilan edilmeniz işten bile değil.

AK Parti hükümeti 10 yıldır iktidarda ama özellikle son 6 yılda demokrasi ve hukuk alanlarında Türkiye büyük gerileme içinde.

AB Uyum Yasaları adı altında göstermelik düzenlemeler yapılsa da sıra işleyişe geldiğinde tam tersi gerçekleşiyor, AB  uyum yasları hiçe sayılmakta.

On binlerce kişi hapislerde, gencecik çocuklar sırf pankart astıkları için “terörist muamelesi” görüyor, çoğunun hayatı karartılıyor, her türlü eleştiri, karşı çıkma, direnme, gösteri en şiddetli biçimde bastırılıyor, biraz muhalif olanlar bile telefonlarının dinlenmesinden, izlenmelerinden, bir gün internete düşebilecek görüntülerinden endişe ederek seslerini çıkarmaya cesaret edemiyor.

Türkiye, son yılların zihniyeti ile demokrasiyi çok kolay zanneden bir toplum hâline geldi. Bu iyi bir şey değildir.

Türk toplumu bütün bu olumsuzluklara heba edilemez.Ülkemizde yoksulluk ve yolsuzlukların  ortadan kaldırılması yönünde çaba harcamayanlar, ihracat yerine ithalata kapılarını açanlar, toplumu üretimden koparak tüketime yönlendirenlerin ne demokrasisi anlayışları olur. Bana Demokrasi’yi anlat, Allah aşkına….