Her ülkenin bir uğur rakamı olduğunu duymuştum.

Türkiye’nin uğur rakamının 4 olduğu kesinleşti.

Öteden beri var mı bilmem ama hükümetimizin iki bakanı 4 diyor da başka şey demiyor.

Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer önce üç defa dörtledi, yetmemiş olacak ki bu defada Çalışma ve Sosyal Bakanı Sayın Faruk Çelik iki defa dörtledi.

Aslında bu rakam bize yabancı sayılmaz. Eskiden hatırlıyorum, dolmuş taksilerde şoförün ilk sözü arkayı dörtleyin olurdu.

Bir fenerli olarak Galata Saraylıları sevindiremem ama gerçeğide saklayamam. Günün birinde G.S, F.B yi dört sıfır yenmişti. Bu maç olayı o yıllarda gündeme o kadar oturdu ki, özelikle GS liler uzun sure hiç dört demediler.1…2…3…FB dediler.

Anlayacağınız bu dört rakamı bize çoktandır yapışmış, yabancımız sayılmaz.

İki milyon memur uzun bir beklemeden sonra,  geri dönüşümü olmayan hakem kurulu kararı ile 2012 yılı için 4+4 2013 yılı içinde 3+3 zammına kavuştu.

Önümüzde yaz günleri başlıyor. Bir kısım memurlar devlet babanın zammına güvenerek deniz için yer ayırmış iseler rezervlerini başka yaza bıraksınlar.

Memurlar, ellerini başlarına koyup, kara kara düşünmeye, kendim ettim kendim buldum, belediye seçimlerine kadar sararıp soldum türküsünü söylemeye başlasınlar.

Aynı türkü 1,8 milyon emekli memurlar içinde geçerlidir.

Düğünlerde çeyrek altın takan Milletvekillerine %45, Elektriğe %19,Doğalgaza %34,Benzine %23, Kömüre %26 mazota %24 ve üst bürokratlara da %35 zam yapan hükümet, her ne hikmetse memura ve emekliye gelince eli ayağı tutmuyor. Sanki memur ve emeklilerin, altın takacak düğünü yokmuş gibi, ayda olsun, bir küçük altın parasını bile çok görmüşlerdir. Verilen her zamma güncelleme bahaneleri bulunurken, memur maaş zammını, komşu Yunanistan’a benzetme ve iflas hatırlatılması boyutuna da ne demeli.  

Hani benim ülkem son yıllarda hızlı gelişmişti. Hani dünyanın en zengin 17.  ülkesinden biri olmuştu. Demek ki olmamış, öyleyse memurlar bu zamma katlanmak zorundalar.

Osmanlıdan bu yana muhtaç ve düşkünlere yardımı severiz. Merhametliyiz, fedakârlıktan kaçınmayız, Peşmerge der, Somalili der, Filistinli der hatta Suriyeli der hiç bir yardımı esirgemeyiz. Tamam, Allah rızası için onlara da verelim.

Ne olur önce kendi memurunu, kendi emeklini hatta kendi fakirini doyur. Onların yaşam düzeyini yükselt, ondan sonra fazlası varsa, hayır mı yapıyorsun, başka şeymi onu da yap.

Fransız ihtilalinde Fransız halkı açlıktan kırılırken Osmanlı onlara tonlarca yiyecek göndermişti. O gündür bu gündür Fransızlar bizim için ne yaptı duyan varmı?

Yani Rahmetli Özal benim memurum işini bilir demişti. Ya siz, benim memurum işsizliğin kol gezdiği ülkemizde ikinci işmi bulup çalışsın mı diyorsunuz?

Her evde en az üç çocuk olacak bunlar da okullu olacak, nasıl geçinirsen geçin mi diyeceksiniz? Hele emekli memurlar daha perişan. Çalışan memurlarla, emekli memurlar arasındaki maaş uçurumu da gittikçe artmaktadır.                                                          

Kimseye tanınmamaya çalışarak, Ramazan çadırından gizlice evine iftar yemeği götüren, emekli memur gördünüz mü hiç?  İşte ben onu da gördüm. Şartlar böyle devam ederse İleriki günlerde sizler daha çok göreceksiniz.

Yarın altı aylık birikmişleri verirken nameleri dinleyin, neler söyleyecekler..

İstatistiklere göre, 75 milyonluk Türkiye’de 80 milyon günlük ekmek tüketilmektedir. Buna köylülerin kendi yaptığı ev ekmekleri, dâhil değil. Bundan sonra ekmeklerde artacaktır. Memur ve emekli, çaresizliğinden ekmek sayısını artıracaktır. Yâda, eski bir söz de denildiği gibi pasta yiyecektir.

Evet, yeni 4+4 ler memur ve emeklilere hayırlı olsun.