Günümüzde insanlar bir birine selam vermemek için gözlerini kaçırır hale geldi.

    Dostlarla sabah Ulucami de sabah namazı buluşalım diye sözleştik..

    Biraz uykusuz kalsak da hani gelmeye değdi..

    Saat 04 00 gibi ezan okunuyor..

    Kıbrıs meydanından ulu camiye doğru gidiyorum..

    Kelle Paçacılarda gençler , paça içiyorlar..

    Bir eli ile paça içerken, diğer eli ile cep telefonunda sanal alemde geziniyor..

    Durdum baktım: ne yediğinin bile farkında değil.. bir yandan kelle paça içerken, diğer yandan cep telefonunda geziniyor.. tüm dikkati telefonda önüne ot koysanız onu da farkında olmadan yer öylesine dalmış..

    Bir tanıdık başına dikildim : geldiğimin farkında bile olmadı.. ezan bitti, omuzuna vurdum, “ Buyur gel abi paça içelim,” dedi.. ama ben namaza gidiyorum afiyet olsun diyerek yoluma devam ettim..

    Cep telefonuna o kadar bağımlı hale gelmiş ki karşıdaki arkadaşı ile bir iki kelime bile sohbet edemiyor varsa yoksa cep telefonu ve internet..

    İşin garip yanı : Kelle paçacının garson ve ustası da cep telefonunda internette , sosyal medya da geziniyor..

    Şöyle etrafıma baktım: herkes sabahın bu saatinde cep telefonu ile sosyal medya da  geziniyor.. aslında bir birimizden farkımız yok , aynıyız..

    Ulu cami , ulvi havası ile sabah namazını Fatih hocam kıldırdı..

    Sabah namazı ve sonrasında Saraçhane de çay sohbetine geldik..

    Hacı arkadaşlarımız, gönül dostlarımızla sohbet konumuz maşallah çok derin ve güzel oldu. Hani bir Cuma sabahına yakışan bir sohbet oldu.

    Hayır konuştuk, bereket konuştuk, duanın önemi üzerinde durduk, birlikte yaşama kültürünü konuştuk, geleneğimizi, göreneğimizi konuştuk.. kısaca konuştuk konuştuk..

     Hayır ve Bereket dua edelim..

     Yardımlaşma, paylaşma, bir kap yemeğimizden yan komşumuza vermeyi öğrenmeliyiz..

     Şükür etme , birlikte yaşama, elde olanla şükür etmesini öğrenmek gerektiğini konuştuk..

     Aile ile yemek yeme: bir sofra etrafında oturup, yemek duası yapa bilmeyi konuştuk..

     İşin özü : sohbette hasret kaldığımız ortaya çıktı..

     Güzel sohbet oldu, güzel güzel konuştuk..

     Her gördüğümüzün doğru olmadığı : görülenin görülen gibi olmadığını gördük.. örneklerle konuştuk..

     Düğünlerde, Taziye evlerinde, camii de bile bugün cep telefonu ile meşgul olma hastalığına yakalanan toplumu nasıl kurtarırız meselesi birinci gündem maddesi oldu.

     Herkes konuşma yerine : Sosyal medya da gördüğü ile yetiniyor, gördüğünü beğeniyor , neyi beğendiğini de bilmiyor..

     Bir gün şöyle bir yazı yazsak: “ Bunu beğenen eşektir” desek her halde onu da yüzlerce kişi beğenecektir.. çünkü okumadan her gördüğünü beğen bir kitle oluştu.

     Sohbette muhtacız, bir birimizi sevmeye muhtacız..

     Komşuya bir tabak bulgur pilavı verelim dedim: içişleri bakanı olmaz, bulgur pilavı komşuya verilir mi ? ayıp ayıp ? diye bize kızdı..

     Komşuya : kuzu budu – içli köfte mi ? verilir ? , oysa verilen ürün değil ondaki samimiyette bakmak gerek..

     Ayşegül’ümüz vardı, eline bir tabak bir kaşık alır :” Güllü abla aşınız var mı ? diyerek bize gelir , bir tabak bulgur pilavını alır giderdi..

     Bugün ise : komşuya verilmez ayıp diyoruz.. Pilav – salataya misafir çağırılmaz diyoruz, bir gösteriş ki sormayın gitsin bunu sonucu olarak da misafirlikte bitti , samimiyet bitti, sohbet bitti..

    Acı tatlı, ne varsa, Allah’ın verdiği nimetleri samimiyetle misafire ikram etmek, kuzu fırından çok çok daha kıymetlidir.

     Sohbet olsun, samimiyet olsun, birlik ve beraberlik olsun, ne yediğin önemli değil nerede kiminle bir arada bulunduğun çok daha önemlidir..

     Sohbette hasret kaldık..

     İyi günler..