Taban ile tavan arasında uçurum var!

Gerçekleri söylemek çok zor!

Dava arkadaşları: Müteahhit oldu, yönetim kurulu üyesi oldu, Cumhurbaşkanına danışman oldu, komisyon üyesi oldu, oldu oldu da halkın halini arz edecek bir dava adamı kalmadı.

Çiğ köfte bölgenin ortak kültürüdür. Hisseli kıssalı ortak kültürümüzden birini bugün sizlere anlatmak istiyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan inşallah bu yazımı okur diye düşünüyorum.

Kişisel çıkar ve sürtüşmelerin yaşanmadığı, işi ehline veremediğimiz bugün, güçlü bir Türkiye umudu ile geçmişte yaşanmış ibretlik bir olay.

Saçı ağaran, her insan bir kitap gibidir okunulması gereken ve herkesin bir hayat hikayesi vardır.

Osmanlı yıkılışına giden yolda: Meşrutiyet Meclisi’nde Maraşlı Ökkeş çoban da varmış. O zat İttihat ve Terakki Partisinden milletvekili seçildiği halde Meclis’te yemin merasimi dışında hiçbir söz söylemiş değilmiş.

Hep dinlermiş, Talat Paşa, O’nun gizli bir muhalif olabileceğini düşüncesiyle hasbihalde bulunmak üzere meclisin Onunla bir koyu sohbet’e girer.

Talat Paşa :“Senin ağzını açıp bir şey söylediğin yoktur. Memleket meseleleri hakkında elbet senin de düşüncelerin vardır. Bunları öğrenmek isterim.” Der.

Maraşlı çoban Ökkeş:

Paşa! : Ben çobanım koyun beslemekten başka iş bilmem. Memleket meselelerinden bir şey anlamam.”

Talat Paşa “Hayır! Sen memleket meseleleri hakkında fikir sahibi olmasaydın bizim arkadaşlarımız oradan seni namzet gösterip seçtirmezlerdi. Bak görüyorsun biz devlette suiistimalleri önleyemiyoruz. En güvendiğimiz adamların iş başına gelince şahsi menfaat peşinde koştuklarını görüyoruz. Bunu önlemenin çaresi nedir?”

Maraşlı çoban Ökkeş:

“Ben hayata çoban olarak başladım. Yıllarca çalışıp çırpınarak büyük bir koyun sürüsü meydana getirdim. Nihayet, gördüğünüz gibi yaşlandım. Bütün işleri çocuklarıma devrederek işten çekildim. Aradan iki üç gün geçti. Çocuklarım yanıma gelerek:

“Baba. Sen hiç kurda koyun kaptırır mıydın?” diye sordular.

“Hayır” dedim. Zira bizim sürü dağın yamacında mahfuz bir yerde gecelerdi. Onlar her gece kurda bir iki koyun kaptırdıklarını üstelik köpek sayısını artırdıklarını söylediler.

“Sürüde değişiklik yaptınız mı?” diye sordum. Dediler ki;

“Sen tecrübeli bir insansın. Bu sürüyü dört Karabaş (çoban köpeği) koruyordun. Biz bunu kafi gördük dört yeni Karabaş daha aldık. Buna rağmen her akşam bir veya iki koyunu kurda kaptırıyoruz.”

Onlara dedim ki; “Bu aldığınız yeni Karabaşları gece boyunca gözetleyin. Bakalım ne göreceksiniz.” Ertesi gün gelip anlattılar; Gece yarısına doğru vadiye bir kurt gelip ulumaya başlamış. Yeni Karabaşlardan biri sürüdeki yerini terk ederek vadiye inmiş. O dişi bir kurtmuş. Bizim Karabaş onunla oynaşmaya başlamış. Kurtlar iki taneymiş. Erkeği, o karabaşın boş bıraktığı kısımdan sürüye saldırarak bir koyun yakalayıp vadiye götürmüş. Dişi kurtla işini bitiren bizim karabaş yerine dönmüş.

Durumu öğrenince onlara; “Bu karabaş kurt, daha evvel başka bir sürüde bu işi yapmakta olmalıdırlar. Onun öldürün” der.

Böyle de yaptılar. Fakat ertesi gün yeni Karabaşlardan bir diğerinin aynı işi yaptığını görmüşler. Bunu öğrenince dedim ki:

“Yeni aldığınız Karabaşların hepsinin öldürün ve gözetlemeye devam edin.”

Bunu da yaptılar. Fakat yine de kurda koyun kaptırmaktan kurtulamadılar. O zaman anladım ki, geldiği yerde bu işi yapan yeni Karabaşlar bizimkilere de bu işi öğretmişler, onların ahlakını bozmuşlar.

Onlara dedim ki; “Bizim Karabaşların da bu işi öğrendiği anlaşılıyor. Dört tane, hiç kullanılmamış yeni Karabaş köpek alın bulun. Bunlar bizimkilerle bir araya gelmeden, bizimkilerin hepsini öldürün ve sürüyü onlara teslim edin. Bu suretle kurda koyun kaptırmaktan kurtulduk. Zannımca, memleket idaresinin de bir sürü idaresinden farkı yoktur. Ben yaşadığım bu tecrübeden bunu anladım. Takdir sizindir.”

Bu olayı hayretle dinleyen Talat Paşa,

“ Bu bildiklerini sakın Padişah anlatma! “

Belki bir Cumhurbaşkanına anlatır diye yazdım. Urfa ve Malatya da da aynı hikâye anlatılır başta demi ya bölgenin ortak hikayesidir diye.

Bilmem Reise kim anlatacak!

İyi günler…