Bizde bir söz var : “ Bir deli bir kuyuya bir taş atar ! kırk akıllı çıkaramaz !” diye..

İlimizde bir pareler operasyonu yapıldı.. ortay isimler atıldı.. sonra bu isimler suçlu – suçsuz denmeden gazetelere haber yapıldı.. İnternette yazıldı.. bugün ise o insanlar suçlu muamelesi görüyor..

Masum insanların ismi : Parelere yama yapıldı..

Sonra : o kişilerin idamına kararı yakın çevresindeki yalakalar verdi..

İşin garibi : İdamına ben ak partiliyim diyenler karar veriyor, işin doğrusu nedir sormuyor bile.. oysa menfalarınken çok iyi idi..

Kim parelerci kim değil ? bunun ayrımı bile yapılmadan.. direk idamı isteniyor..!

Pareler ve Kin meselesi:

Savunmak : Belediye başkanlığı döneminde sürekli kavga eden biz garibe düştü..

Tabi bizim kavgamız : Kuru cihan davası kavgası değildi, o gün bizi dinlese Sayın Belediye Başkanımız Mustafa Poyraz bugün farklı yerde olurdu.. ama bizi dinlemedi..

Bizim kavgamız: Şahsı ile ilgili değildi, hizmetlerin doğru yapılması kavgası idi..

Şahsiyeti bizden çok üstün ..

Yoksa : Kendisi bizden İhlaslı, takva sahibi bir Müslüman biz eline su bile dökemeyiz, o manevi anlamda bir Allah adamı !..

Akşam bir yerdeyiz : Dönemin Kahramanmaraş Belediye Başkanı Mustafa Poyraz ve ekibinin en çok yardım ettiği bir kişi konuşuyor..

Neler söylüyor neler : İnanılır gibi değil, dün etrafında başkanım diye dönüyordu ya bugün inanılır gibi. Değil.. neler söylüyor, buda onun karakterini gösteriyor..

O kişi benim tanıdığım Mustafa Poyraz yerine başka birini anlatıyor..

Başkan Poyraz’ı savunmak bize düştü: “Hocam iddianın ispat etmekle yükümlüsün, aksi halde Mustafa Poyraz’a iftira ediyorsun, bin yıl oruç tutsan, başını secdeden kaldırmasan bu iftarının karşılığı bile olmaz ! dedim..

Oruç tuttuğunu söylüyorsun , biraz sonra birlikte iftar yapacağız ancak böyle iftiraya devam edersen, ben bu sofradan kalkar giderim, günahına ortak olmam! Diye tepkimi koydum..

O Ak Partili zatı muhterem :” Gazete öyle yazıyor yalan mı ? “ diye kendini savundu..

Bende : Gazetenin ne yazdığı beni bağlamaz, o yazanla Allah arasında herkes yaptığının bedelini bu dünyada ödememse ahrette ödeyecektir..

Ben gözümle görmedim, görenden de duymadım, İftirana bizi ortak etme ya sus yada ben kalkar giderim ! diyerek sustura bildim..

Hani derler ya : Düşmanı dışarda arama, düşman içerde.. şöyle bakıyorum.. en çok yardım alan faydalanan kişiler düşman dışardaki kişiler ise destek veriyor.. aslında bir anlamda dost ve düşman ortaya çıkıyor..

Bu defa Pareler yapılanma operasyonunda göz altına alınan diğerleri ve serbest kalanlar, cezaevine gidenler , yurt dışına kaçanlarla ilgili konuşmaya başladı..

Pareler kini gözünü o kadar bürümüş ki : Herkesin idam kararını verdi geçti !

Susturmak yine bize düştü !..

Bende : siz İftar yemeklerine, Türkçe Olimpiyatlarına himmet toplantılarına gitmediniz mi ? gitmedim diyemezsiniz bende oradaydım resimleriniz var ! .. dedim..

O zatı muhterem bu defa : onlar 17 Aralıktan önceydi diye kendini savundu..

Allah aşkına biz ne yapıyoruz..?

Bir insan kolayına yetişmiyor !

O parelerci ! şu bilmem neci , bir birimizi kıyma yapıyoruz oysa bugün birlik günü beraber olma günü .. geçin şu pareler saftasın artık işimize bakalım..

Yetişmiş insan : çok değerlidir.. AB ülkeleri de mesleği olan, okumuş parası olan Suriyelileri alırım diyor.. yani yetişmiş insan istiyor.. bizde yetişmiş insanımızı kımya yapıyoruz..

Bizim doktor 18 yıldan beri sürekli okulda okuyor.. Tusu kazanırsa 4 yıl daha okuyacak, Doçent olayım derse bir 4 yıl daha okuyacak..toplam 26 yıl dile kolay bir ömür , bir doktor kolay mı yetişiyor..?

Bir mühendis, hakim, savcı, vali, iş adamı sanayici kolayına mı yetişiyor ?

Bir örnek vermek gerekirse : Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Kemal Karaküçük, ilk okul, orta okul, lise, İstanbul da Üniversite okumuş, sürekli çalışmış, pazarlama yapmış, bu yaşına gelmiş halen çalışıyor halen çalışıyor..

Oysa : Servetini altına çevirse bankaya koysa, kendine de çocuklarında torunlarında yeter ama o diyor ki : biz çalışıp üretelim, bir kişi daha ekmek yesin, ülkemize döviz girsin..!

Üretmeyen toplumlar batmaya yok olmaya mahkumdur.. Türkiye üretmeli, bizde çalışmalıyız ülkemiz için çalışmalıyız diyor..

Kendim için demiyor: Ülkem için diyor.. kaçıp ABD ‘ye de gitmiyor.. ülkem diyor.. Türkiye Cumhuriyeti Devleti diyor..

Ama biz ne yapıyoruz : Bu parelerin adamı diyoruz idamına karar veriyoruz.. peki elimizde delir var mı ?.. “At iftirayı gitsin “ böyle bir mantık..

Ülkem diyen, devletim diyen adamları yalan ve dedi kodularla idama mahkum ediyoruz.. böyle bir kepazelik olamaz..! olmamalı , olmamalı…

Allah aşkına : Bu ülkede bir Kemal Karaküçük kolayına mı ? yetişiyor..?.. şu Kahramanmaraş’ta bakıyorum binin üzerinde işçi çalıştıran insan sayısına bir elin parmakları kadar onları da biz öldürürsek bu ülkenin hali ne olacak..?

Biz insanların dününe değil, bugüne bakalım, Ülkemiz insanına sahip çıkalım.. geçmişte her partiye oy verdik.. bugünde bir partiye oy verdik.. Siyaset gelir geçer değişir..

Önemli olan siyaset değil ülkemizdir.. vatanımızdır..

Biz vatanım diyeni hepse atarız, buda galiba Maraşlının kaderidir.. Emniyet Müdürü Hanefi Avcı bunun ilk örneğidir.. oda maraşlıdır..

İyi günler..