Askerlik yapanlar çok iyi bilirler.

Spor saatinde yaptığınız mekik, şınav ya da tüfekli hareketleri komutan beğenmez ise komut hazırdır:

- Olmadı baştan bir daha!

Yeniden başlarsınız harekete:

- Bir iki üç bir…

- Bir iki üç iki…

- Bir iki üç üç…

Hareketi verilen sayı kadar yenilersiniz.

Komutan beğenmedi mi?

- Olmadı baştan bir daha!

 

**

 

Siyaset, Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlüğünde şöyle tanımlanıyor.

İsim, Arapça

1. isim Politika

2. Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış”

Buradan hareketle yine aynı sözlükte ‘politika’ ise şöyle tanımlanıyor:

“İsim, İtalyanca

1. isim Devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarının bütünü, siyaset, siyasa

2. Davranış biçimi, düşünce yapısı

3. Bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma vb. yollarla işini yürütme”

 

**

 

Siyasetin eş anlamlısı sayılacak olan politika, genel anlamda siyasi parti bünyesinde yapılıyor.

Ama bir de günlük hayatımızın içinde yaşadıklarımız var.

Yani ikinci tanımlamadaki ikinci şık; davranış biçimi, düşünce yapısı…

Her ne kadar ‘siyaset bir hizmet aracıdır’ denilse de, günümüzde siyaset, ‘aldatma becerisi’ ile eşdeğer olmuştur.

Bakmayın devletin tepesine yapılacak seçim için farklı davranış biçimi, düşünce yapısına sahip bireylerin bir araya geldiğine…

Bu apaçık bir aldatmadır, kandırmacadır…

Ötekileştirme çalışmalarının da bir ürünüdür.

 

**

 

Dönelim günlük hayata:

Karşınızdakini kandırarak kendi menfaatleriniz doğrultusunda kullanabilir misiniz?

Bu, kullanmaya çalıştığınız kişinin size karşı iyiniyetini suiistimaldir.

Aslında siz sadece kendinizi kandırıyorsunuzdur, karşınızdakini değil…

Bir de ötekileştirme çabası içerisinde girmişseniz vay ki vay kişiliğinize, karakterinize…

Hani bir söz vardır:

- Keser döner, sap döner… Gün gelir hesap döner.

Ödeyeceğiniz faturanın da bedeli ağır olur.

O yüzden siyaseti kendi etik çerçeveleri içerisinde yapmak gerektiğini düşünüyorum.

 

**

 

Belki ağır bir tanımlama olacak ama, toplum basit kişiliklerle dolmuş.

Neye, nerede, nasıl tepki vereceğini bilmiyor.

‘Vur’ de vuralım, ‘öl’ de ölelim…

İşte, günümüzdeki anlayış bu kadarcık bir tanımlama ile yapılabilir.

Ne vuruyor?

Ne zaman vuruyor?

Nerede vuruyor?

Nasıl vuruyor?

Neden vuruyor?

Kim vuruyor?

Yani, bizim meslekteki 5n1k sorgulamasını yapmak gerekir.

Neden ölelim?

Ne zaman ölelim?

Nerede ölelim?

Nasıl ölelim?

Neden ölelim?

Kim için ölelim?

Ama soyutlanmış kişilikler için bu sorgulamanın bir anlamı yok:

Asl olan ‘Vur’ de vuralım, ‘öl’ de ölelim…

 

**

 

Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlüğünde bir sözcük daha var, tanımlaması yapılan: Delikanlı…

isim

1. isim Çocukluk çağından çıkmış genç erkek

2. sıfat Sözünün eri, dürüst, namuslu (kimse)

3. ünlem Gençlere bir seslenme sözü.”

Ve bu sözcüğün bir de ‘lık’ eki almış halinin tanımı var, yani delikanlılık-ğı…

“isim Delikanlı olma durumu.”

Güncel Türkçe Sözlük’teki delikanlılık tanımına örnek bir cümle, Çetin Altan’dan verilmiş:

"Hangi tür davranışın delikanlılığa daha uygun olduğu konusunda bir türlü karara varamazlardı."

Kısacası, delikanlılık sözle olmuyor.

 

**

 

Günlük siyasetin ‘dün dünse bugün bugündür’ kavramından kurtarılmadığı sürece çok konuşuruz.

Ama gerçek budur:

Dün dündür, bugün bugündür…

… Ve, Mevlana Celaleddin Rumi’nin şu rubaisini sıkça hatırlamak gerekecek:

Her gün bir yerden göçmek

Ne iyi

Her gün bir yere

Konmak ne güzel

Bulanmadan, donmadan

Akmak ne hoş

Dünle beraber

Gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa

Düne ait

Şimdi yeni şeyler

Söylemek lazım .”