Mehter takımı gibi bir geri iki ileri giderek yazıma başlamak istiyorum.

    Dün: İstanbul boğazına vurulan üçüncü kelepçe:  Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Derinkuyu Nükleer Santralın, İstanbul Hava Limanına ve de Şehir hastanelerine karşı çıkanlar kimse bugün Kanal İstanbul ile İHA ve SİHA yapılmasına aynı kişiler karşı çıkıyorlar.

    Kayseri de kurulan dünyanın en moderen uçak fabrikasını 1945 de kim kapatsı ise, Nuri Demirağ ve Vecihi Hürkuş’u kim yok etti ise, Nuri Kirligil’in mermi ve roket fabrikasını kim havaya uçurdu ise, Eskişehir’de yapılan milli otomobilimiz Devrim’e kim yakıt koydurmadı ise bugün de aynı zihniyetin devamı: Kanal İstanbul projesinden vaz geçilsin diyor.

    Selçuk Bayraktarın yaptığı İHA ve SİHA’lar yapılmasın diyor.

    Efendim : “ Kanal İstanbul’un ne faydası olacak mış mış, Hayal ve Çılgın Proje imiş miş miş ,” diyorlar bunu TBMM gündemine taşıyarak, bizim seçip gönderdiğimiz vekiller istemiyor.

    Sosyal Medya denilen melun dan: İslam ve Türk halkının üzerine pislik akıtan kanaldan ise: Rant var bunun için yapacaklar diyorlar.

    İstanbul boğazlar anlaşması:

    İstanbul Antlaşması, 1915

    1915 yılında İngiltere, Rusya ve Fransa arasında yapılan gizli anlaşma. Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı'na girdikten sonra, açık denizlere serbestçe geçiş sorunu Rusya için savaşın ana amacı haline gelmiştir. Rusya, Çanakkale Savaşları'nın sürdüğü 1915 yılında harekete geçerek müttefiklerine İstanbul ve Boğazlar üzerindeki isteklerini kabul ettirdi ve 18 Mart 1915'te İstanbul Antlaşması İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalandı. Bu antlaşmaya göre istanbul dahil.

     Montrö Boğazlar Sözleşmesi nedir?

     Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk Boğazlarından (Çanakkale ve İstanbul) geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyen sözleşmedir. 1923'te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin yerine geçmişti

     Montrö Anlaşması hangi maddeli içeriyor?

     Ticari Gemiler İçin Geçiş Rejimi

      Barış zamanında, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, hiçbir işlem (formalite) - sağlık denetimi hariç - olmaksızın Boğazlar'dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) tam özgürlüğünden yararlanacaklardır.

     Savaş zamanında Türkiye, savaşan değilse bayrak ve yük ne olursa olsun Boğazlar'dan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Kılavuzluk ve yedekçilik (römorkörcülük) isteğe bağlı kalmaktadır.

     Üzerine üç adet köprü yaptığımız Boğazlar bizim suyumuz değil elimizi kolumuzu 100 yıl süre ile bağlamışlar.

      Kendini akıllı sananlar ise şöyle söylüyorlar : “Kanal İstanbul ve Montrö Sözleşmesi

AKP iktidarının dış politikası, ülkenin başına yeni sorunlar çıkarmak için sanki özel bir çaba içinde; Kanal İstanbul da bunlardan biri

      Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Lozan Antlaşması'yla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu anlaşmasıdır. 1923 Lozan Antlaşması'nda İstanbul ve Çanakkale boğazlarının yönetimi bir uluslararası komisyona bırakılmıştı. 1936 Montrö Sözleşmesi'yle uluslararası komisyonun yetkileri Türkiye'ye devredildi. Boğazların silahsızlandırılmış statüsüne son verildi. Boğazlar üzerinde Türkiye'nin egemenliği kuruldu.

     Montrö Sözleşmesi, Türkiye'nin ve Karadeniz'de kıyısı olan devletlerin güvenliği ile Karadeniz'de kıyısı olmayan devletlerin çıkarları arasında kurulan hassas bir üçlü dengeye dayanır.”  Oysa gerçekler hiç de böyle değil

     Hatırlayın bir süre önce savaş gemileri geçerken, namluları İstanbul çeviren hareketleri ile Türk halkını galyana getiren ahlaksızları hatırlayın,

     Sözün özü: Türkiye’ye İHA- SİHA, Savaş uçakları, savaş gemileri, S 400’ler, milli yerli uçak ve füzeler tankımız, topumuz, uzay araçlarımız, Kanal İstanbul da gerek her şey gerek sahiplerinin sesine rağmen Reis bunları yapmaya kararlı Allah’ın izni ile.

     İyi günler…