Kentimizin iki profesyonel takımı oldu.

Tef çalıp oynadık sevincimizden.

İki de göbek attık tabii.

Kolay mı?

1983’den 2012’ye kadar geçen 29 yıldaki en büyük hayalimizdi, ikinci bir profesyonel takım..

Gerçi arada Afşin, Elbistan ve Pazarcık’ın takımları profesyonel oldular ama onları pek kaale almadık.

Onlara sahip çıkmayı aklımızdan bile geçirmedik.

İlla ki, “bizden biri olsun” dedik.

**

Şimdi kapatılan PTT Spor’un profesyonell olmasına dakikalar kala, ayağından tutup çektik, tçüncü lige çıkaramadık.

Sonra bir birimizin gözlerine bakarak onu, bunu, şunu suçladık.

“Şöyle oldu”, “Böyle oldu” dedik.

Şimdi İkinci Küme’de bile zor barınan Sağlıkspor’un da üçüncü lige çıkmasına dakikalar kala kısmeti teptik, profesyonel yapamadık.

Döndük geldik birbirimizi suçladık.

“Şu olsaydı, böyle olurdu”, “Bu olsaydı, şöyle olurdu” diye kendimizi aldattık.

**

“Çekirge bir sıçrar iki sıçrar, üçüncü de ele geçer” demişler.

Bizim çekirge de PTTSpor ile bir sıçradı, Sağlıkspor ile iki sıçradı…

Ama Kahramanmaraş Belediyespor ise üçüncü de ele geçti.

On yıllık bekleyişin ardından Kahramanmaraş Belediyespor bir hayali gerçekleştirdi.

Bu hayalin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür etmeliyiz.

Etmeliyiz. De …

İşte söz burda duruyor.

**

İkinci profesyonel takım Kahramanmaraş’taki spor camiası için sancılı doğdu.

Belediyespor’un profesyonel lige adım atması ile birlikte ilin adını taşıyan Kahramanmaraşspor arasında pek açığa çıkmayan bir polemik oluşacağı belliydi.

Nitekim bu polemik erken başladı.

Hem de çok erken.

Kahramanmaraşspor yöneticileri, Belediyespor yöneticilerini suçluyor:

“İşadamlarına bize yardım etmemeleri konusunda telkinde bulunuluyormuş…”

Belediyespor yöneticileri de Kahramanmaraşspor yöneticilerini suçluyor:

“Bize yardım edilmemesi için çalışmalar yapıyorlarmış…”

**

Siz ‘mışmış’ı bilir misiniz?

Türk Dil Kurumu, ‘mışmış’ı şöyle tanımlıyor:

mışmış (Arapça mişmiş), (isim) kayısı veya zerdali

Yani ayrı olan mış mış ları birleştirirseniz ‘mışmış’ olur.

Oda kayısı ve zerdali olur.

Bilmeyen bilenden öğrensin.

**

Kahramanmaraşspor da, Kahramanmaraş Belediyespor da profesyonel takımlardır.

Olaya bu açıdan bakmak gerekir.

İlki şirket statüsünü kazanmış ve A.Ş. olmuş; ikincisi ise hale dernekler yasasına göre yönetiliyor.

İkisi de birbirine muhtaç.

İkisi de birbirinden yararlanmalı.

İkisi de birbirine destek olmalı.

Ama daha “dün bir bugün iki” olmadan bir ayrılık, gayrılık başladı.

Bu ayrılığın, bu gayrılığın kime ne faydası var?

Ben söyleyim: Menfaat çetelerine faydası var.

**

Şu şunu demiş, bu bunu demiş.

Hepsi laf.

İletişim eksikliği, bir araya gelmeme, vs. vs. vs.

Belediyespor, Kahramanmaraşspor’a antrenman sahası vermiyorlar.

Kahramanmaraşspor, Belediyespor’a lojmanı bırakmıyor.

Beriki öbürünün sporcunu ayartıyor.

Öbürü berikinin işine karışıyor.

Bir karmaşa, bir gizli kavga sürüp gidiyor.

Kahramanmaraşspor ağabeyliğini, Belediyespor kardeşliğini bilmez hale gelmiş.

Getirmişler.

Getiriyorlar.

Ve bir müdahale olmaz ise yakında daha vahip sonuçlar ortaya çıkar.

**

Kahramanmaraş’ı bir aile olarak düşünmek lazım.

Valisinden sokaktaki vatandaşına kadar; il merkezinde yaşayanlardan en ücra köydekilere kadar kocaman bir aile düşünmeliyiz.

Bu ailenin reisi de elbette validir.

İsmi önemli değil; dünlerde Ahmet Ekrem Engür, İbrahim Öztürk, Necmettin Karaduman, Tahsin Soylu, Adnan Darendeliler, Atilla Vural, Saim Çotur, Ali Bilir… Bugünlerde Şükrü Kocatepe…

Biri gider, biri gelir…

Ama onlar hep bu ailenin reisidir.

Bu aile reisinin ardından da herkes bu ailenin bir bireyidir.

Kadını var, kızı var…

Genci var, yaşlısı var...

İşçisi var, memuru var…

**

Göreve gelen valiler, bunların hepsi arasındaki dengeyi kurmak zorundalar.

Yani kavgada aracı olmalı valiler.

Ama şimdilik bu formül ortada yok.

Yani şu anda makamda oturan Valimizin sporu pek sevmediğini, hele hele futbola pek sıcak bakmadığını herkes biliyor.

Yardımcıları da başka işlerle meşgul, spora uzak duruyorlar.

Ne vali, ne spordan sorumlu yardımcısı ne de diğer yardımcıları “Durun bakalım beyler. Sizler ne yapıyorsunuz?” demiyor.

**

Belediye Başkanımız, silahlı saldırıya uğradı.

Şu anda hastanede tedavi görüyor.

O da şimdi can derdinde ve cananı sonraya bırakıyor, haklı olarak.

Onun da şu anda kavgaya müdahele etme şansı yok.

Yani Kahramanmaraşspor ve Belediyespor Yöneticilerini bir araya getirip bir konsensüz sağlamasının mümkünatı yok.

Başkanın yardımcılarının da zaten bu kavgayı önleme gibi bir durumu söz konusu olamaz, çünkü onlar bir taraf durumundalar.

**

Birkaç gün önce Kahramanmaraşspor eski yöneticisi Fikret Fındık bir toplantı yaptı.

Bir çağrı yapıyor; Kahramanmaraşspor için...

İşadamlarından bazıları ‘Kahramanmaraşspor bir şirket ona reklam vermeyiz’ diyormuş da, Fikret Fındık buna tepki gösteriyor.

İşadamlarını eleştiriyor.

Peki “Sayın Fındık siz de işadamısınız kendi çapınızda… Siz neden reklam vermiyorsunuz?” diye bir soru gelse cevap ne olur?

O gün Fındık’a sordum: “Reklam vermeyen işadamları kim?”

Cevap vermedi.

“Yazılmamak kaydı ile söylerim…” dedi. Ama o da olmadı.

Yine aynı toplantıda Fikret Fındık şunu söyledi:

“2010’da ben olmasaydım, takım şimdi amatördeydi…” mealinden bir söz etti.

Yani nefsi duyguları öne çıktı.

Biz de ona uyduk ve dedik ki: “2003-2004’te de ben olmasaydım düşmüştü…”

O günleri bilenler ‘haklısın’ dediler de, bu bizi ilgilendirmiyor.

Yani biz haklı olmanın peşinde değiliz.

Bir gerçeğin peşindeyiz.

Kimse bu takım ya da üzerinden ucuz reklam yapmasın.

Gücü yeten gücü yettiği kadar destek olsun. Kimseyi de destek olmuyor diye sırf kendi reklamını yapmak için eleştirmesin.

**

Sahi…

Fikret Fındık için reklamlarda hep “Kahramanmaraşspor Onursal Başkanı”  payesi kullanılıyor.

Kırmızı-beyazlı kulübün hangi kongresinde böyle bir karar alındı.

Kulüp Yönetimi bir açıklasa da biz de öğrensek.

Ha…

Ne dersiniz?

**

Pardon.