Ben meseleye farklı bakıyorum:

Önemli olan yeni bir buluşa bir ismin verilmesi değil, benim takındığım.

Yaşanmış ve tarihe mal olmuş bir olayın yok sayılmaması.

Olayın aslı şudur: KSÜ’lü bir öğretim görevlisi, Mersin’de bir böcek türü keşfediyor. Adına da çalıştığı üniversiteye atfen ‘Epuraea Sütçüimamun’ ismini veriyor.

Kendince ‘bundan daha doğal bir durum yok’.

Üniversitenin rektörünce de ‘bu doğal bir gelişmedir’.

Önce şunu söyleyeyim, hem öğretim görevlisinin hem de rektörün fikirlerine saygılıyım.

**

Ancak benim takıntım şu:

“Yaşanan bir olayın inkarı.”

“Tarihe mal olan bir vakanın adeta yok sayılması.”

Şimdi, Mersin’de bulunan ve adına ‘Epuraea Sütçüimamun’ denilen böcek; üniversiteyi ve Kahramanmaraş’ı dünyaya mı tanıtacak?

**

Sütçü İmam’ın ve dahi Maraş’ın dünya literatürüne bir böcek vasıtası ile girmeye ihtiyacı yok.

Çünkü Maraş ve Sütçü İmam, daha önce dünya literatürüne girdi.

Bilmeyenlere hatırlatmakta fayda var.

İşte o olay:

**

Tarih: 31 Ekim 1919,

Yer: Maraş, Uzunoluk Hamamı’nın hemen önü.

Olayın özeti:

Kentin Fransızlar tarafından işgalinin ardından yerli Ermeniler bir takım taşkınlıklara başlamıştır.

O gün, bir grup Fransız ve Ermeni askeri, ikindi vakti Uzunoluk’tan kışlaya dönmektedir.

On sırada Uzunoluk Hamamından yüzleri peçeli iki Müslüman Türk kadını çıkar.

Üç kişi olan işgal askerleri, kadınlara yaklaşırlar ve;

“Artık burası Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez!” diyerek peçelerini açmaya çalışır.

Kadınlardan birinin peçesi yırtılan ve kadın bayılıp yere düşer.

Diğer kadın da sesi çıktığı kadar ‘İmdat’ diye bağırır.

Hemen hamamın yanında bulunan kahvehaneden Çakmakçı Sait çıkar ve askerlere müdahale etmek ister.

Ancak, onların silahından çıkan kurşun Çakmakçı Sait’in şehit eder, Sait ile birlikte kahveden gelen Gaffar Osman’ı da yaralar.

Bu gelişmeleri, karşıdaki sütçü dükkânından izleyen İmam, artık dayanamaz ve silahını alarak iki adımda olay yerine varır.

Haykırır:

“Türk kadını kutsal bir varlıktır, yabancı bir el asla ona uzanamaz..”

Ve ardından Karadağ tabancasını ateşler, işgalci askerleri oracıkta öldürür.

**

Bu olay Maraş’ı kahramanlığa ulaştıran olaylar zincirinin ikinci halkasıdır.

İlk halkası da ondan üç gün önce yani 28 Ekim’de yaşanan Abdal Halil Ağa olayıdır.

Sonrasında da Bayrak Olayı yaşanır.

Ve 22 gün 22 gece süren çatışmaların ardından 11 Şubat 1920 gecesi Fransızlar gece yarısı kenti terk etmek zorunda kalırlar.

Ardında da TBMM tarafından 5 Nisan 1925’te İstiklal Madalyası ile taltif edilen Maraş, yine TBMM tarafından 7 Şubat 1973’te ‘kahraman’lığa layık görülmüştür.

**

Şimdi:

KSÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sakine Serap Avgın, bir çalışma yapıyor.

Bu çalışmalarının neticesinde ise Mersin ili, Erdemli ilçesi, Aydınlar köyü, Kargagediği mevkiinde bir böcek türü keşfediyor.

Adına da, ‘Epuraea Sütçüimamun’ diyor.

Geçen salı günü de KSÜ’nün rektörü Prof. Dr. Mehmet Fatih Karaaslan ile birlikte bir basın toplantısı düzenliyor.

Anadolu Ajansı’nın haberine göre Doç. Dr. Sakine Serap Avgın, şunları söylüyor:

“Bu böcek türüne Kahramanmaraş'ın kurtuluşundaki önemli isimlerinden ve aynı zamanda üniversitemize adı verilen Sütçü İmam'dan esinlenerek 'Epuraea Sütçüimamun' adını verdik. Yeni bir tür olduğu için akademik dergilerde yayın da gerçekleştirdik. Yoğun olarak bu bölgede bulunduğunu tespit ettik. Ağaç ve toprak altında yaşıyorlar ve büyüklüğü de 2,4 milimetre civarında. Yeni türün üyesi olduğu 'Epuraea Erichson 1843' dünyada 300 civarında fazla türle temsil edilir. Yeni tür Afrika'nın batı bölgesinin kuzeyinden toplanan 'Epuraea Latipes Grouvemme 1986' türü ile benzerlik göstermektedir. Fakat yeni tür dar ve uzun yapısıyla bu türden kolaylıkla ayrılır.”

Ardından basın mensuplarının soruları var.

Bir gazeteci, rektörü uyarıyor:

“Hocam bu isim yanlış olmuş çok büyük tepki görürsünüz.”

Rektör “Biz bu tepkilere göğüs germeye hazırız” diyor ve ekliyor:

“Bizim için bu böceği anlamlı kılan Sütçü İmam isminin verilmiş olması. Serap hocamız böyle bir şeyi yapmakla üniversitemiz adına bence güzel bir şey yaptı. Kendisine teşekkür ediyoruz. Bu böcek bütün dünyada bu isimle anılacak. Bütün dünya Sütçü İmam ismini bu böcekle öğrenecek. Böyle bir isim verilmesi nedeniyle bazı tepkiler olabileceğine inanıyorum. Ama bu ismin literatüre geçmesi, en azından bazı kişiler tarafından nereden geldiğinin öğrenilmesi bana göre çok önemli bir olay.”

**

Olayın medyaya yansıması ile tepkinin dozu değişiyor.

Toplumun her kesiminden tepki geliyor.

Tepkisiz olanlar da var tabi.

İlk tepkiyi göstermesi gerekenler, nedense sessiz kaldılar.

Hani bir grup var ya, başörtüsü meselesini dile dolayan ve iki de bir çıkıp ahkam kesen o gruplardan hiç ses çıkmadı.

Neden?

Galiba onlar da bilmiyorlar, bu memlekette Sütçü İmam olayının temelini.

Neyse…

**

Rektör Karaaslan, daha sonra Anadolu Ajansı’na bir açıklama yapıyor:

Rektöre göre, buluşu gerçekleştirilen böceğe Sutcuimamun Avgın isminin verilmesinin, kamuoyu tarafından yanlış anlaşıldı. Bakın haber şöyle:

“Karaaslan böceğe, Kahramanmaraş'ın kurtuluş mücadelesinin önemli isimlerinden Sütçü İmam'ın adının verilmediğini, Sütçü İmam Üniversitesi'nin adının verildiğini söyledi. Karaaslan, ‘Böceği bulan akademisyen arkadaşımız yeni türe üniversitenin ismini koydu. Burada karıştırılan şudur; böyle bir durumda bilim dünyasında yeni bulunan bir canlı türüne böyle bir ismin verilmesi, o kuruma gösterilen saygının ifadesidir. Arkadaşımızın koyduğu isim, kesinlikle üniversitemize olan saygısını gösterir. Bilim dünyasında bu davranış saygı ifadesi olarak anlaşılır’ dedi.

Böceğe konulan ismin, kamuoyu tarafından yanlış anlaşıldığını da ifade eden Karaaslan, açıklamasına şöyle devam etti: ‘Vatandaşımız yanlış anladı. Herhangi bir üniversitedeki istenilen hocaya sorulabilir. Yeni bulunan bir canlı türüne her ne olursa olsun, kurum veya kişilerin ismi verilebilir. Bu davranış da o kurum veya kişiye gösterilen saygı ve verilen kıymeti ifade eder. Hocamıza, bilmemekten kaynaklanan bir eleştiri söz konusu. Hocamız böceği bulduğunu ve bu ismi verdiğini söylediği zaman, üniversitemiz adına iyi bir iş yapmanın heyecanı içerisindeydi. Biz bu arkadaşımızın şevkini kıramayız. Yanlış bir iş yapmadığı için çalışmalarına olan desteğimiz sürecektir. Üniversitemizin adı saygıyla anılsın diye, buluşunu yapmış olduğu böceğe üniversitemizin ismini vermiştir.’

Böceğe isim konulması sürecinin KSÜ dışında geliştiğini aktaran Karaaslan, ‘Bu karar, KSÜ'nün, kendi içinde almış olduğu bir karar değildir. Kamuoyunda vazgeçilebilecek bir karar gibi değerlendiriliyor. Böyle bir durum söz konusu değil. Çünkü isim literatüre geçmiş durumda. Buluşu yapan araştırıcının diğer araştırmacılarla verdiği bir karardır. Böyle bir karar alabilmek zaten onların da hakkıdır. Yani biz oturup üniversite olarak böceğe böyle bir isim koyalım demedik. Arkadaşlarımız, çalışmaları sonucunda böyle bir karar almış ve uygulanmıştır. Tüm yanlış anlaşılmalara rağmen bu hareket üniversitemiz için bir jesttir. Hocamız da bu durumdan çok rahatsız oldu. Morali bozulmuş durumda.’ ifadelerini kullandı.”

Eh bu açıklama ile rektör kendini kenara çekti.

Tepkileri karşılamaya hazırdı ya.

**

Aklıma şu geldi:

Küçükken, kavga ederdik mahallede.

Hatta, gücümüzün yettiğine kabadayılık yapardık “Heyttt lan….” diye.

Ama o kabadayılık yaptığımız kişinin dayısı geldiği zaman da hemen atılırdık:

“Valla ben demedim… Billa ben demedim…”

Aklıma geldi de o günler.