TBMM’de görüşülen Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kurulmasıyla ilgili görüşmelerde konuşan Milliyetçi Hareket Partisi Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz TOR’un konuşmasından satır başları;

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kurulmasıyla ilgili kanun tasarısı vesilesiyle önemli bir konuyu, üstelik de doğrudan insan hakları ve eşitlik ilkeleriyle ilgili olduğunu düşündüğüm bir konuyu dile getirmek istiyorum.

Anayasa'nın başlangıç 5'inci ve 10'uncu maddeleri eşitlik ve adaleti hükmetmektedir. Anayasa'nın bu amir hükmüne rağmen, BAĞ-KUR kapsamındaki sigortalılara hiçbir destek sağlanmayarak ayrımcılık yapılmış ve mağdur edilmişlerdir. Bugün sosyal güvenlik kapsamında aktif çalışan toplam 21 milyon kişiden 3 milyona yakını BAĞ-KUR'ludur, aktif çalışan nüfusa oranı yüzde 14'tür. BAĞ-KUR sigortalıları sigorta primlerini asgari ücret ile asgari ücretin 6,5 katı arasında olmak kaydıyla kendileri tarafından belirlenecek kazanç tutarı üzerinden yüzde 34 oranında ödemektedirler. Asgari ücretin artmasıyla BAĞ-KUR'luların prim yüklerinde yaklaşık yüzde 30 artış olmuştur. Mevcut primlerini ödemekte zorlanan çok sayıda BAĞ-KUR sigortalısının prim borçları fevkalade artmıştır. Bunlardan küçük esnafı düşündüğümüzde zaten geçimini zar zor sağlayan, prim borcunu dahi ödeyemeyen büyük kesimin mağduriyeti daha da artmıştır, artacaktır. Asgari ücret artırılırken, diğer düzenlemeler yapılırken BAĞ-KUR'luların da gözetilerek bir düzenleme yapılması gerekirdi zira biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar. Bu kesimden alınarak başka kesimlere kaynak aktarmak adalet ve eşitlik ilkeleriyle asla bağdaşmamıştır. Özellikle altını çizerek söylemek istiyorum, BAĞ-KUR'lu esnafın durumu, küçük esnafın durumu, durumlarında iyileştirme yapılan bazı kesimlerden daha iyi değildir. Bu kesim içinde destek sağlanmalıdır, bu bir zarurettir. 
BAĞ-KUR'luya Üvey Evlat Muamelesi Yapılmıştır

2010 yılında yapılan bir çalışmada BAĞ-KUR'luların yüzde 30'unun sadece hiç borcunun olmadığı, yüzde 70'inin büyük miktarlarda borcunun olduğu anlaşılmıştır. O tarih itibarıyla 33 milyara yakın prim ve gecikme zammı faiz borcu vardır. Ben burada esnafın vergi borcundan bahsetmiyorum, sadece prim borcundan bahsediyorum. Çiftçilerimizin durumu da daha iyi değildir, daha vahimdir. Çiftçilerimizin de yüzde 27'sinin borcu yoktur, yüzde 73'ü borçludur, toplam borcu o tarih itibarıyla 7 milyar lira idi. Netice olarak, esnafın ve çiftçinin üçte 2'si borçludur, bugün de durumlarında bir değişiklik olmamıştır, hatta daha da geriye gittiğini düşünüyorum. 

Malum olduğu üzere, BAĞ-KUR'lu primini ödemediği zaman emekli olamamakta, sağlık yardımı da alamamaktadır. Özetleyecek olursak, BAĞ-KUR'luların yüzde 16-17'si hiç prim ödeyememiş, yüzde 58-60'ı kısmen prim ödeyebilmiş, primi ödeyebilenlerin oranı yüzde 30'a yakındır. Bugün de bu tablonun bundan farklı olduğunu düşünmüyorum. Hatta primi asgari ücrete bağlı olan bu kesimin prim yükünün artmasıyla ödemede daha da geriye düştüklerini düşünüyorum.

 Özet olarak şunu söylemek istiyorum: Devlet BAĞ-KUR'lulardan daha iyi durumda olanların durumlarında nasıl iyileştirmeler yaptıysa, manava, kasaba, bakkala, pastacıya, terziye, kokoreççiye, çiğ köfteciye, ayakkabı tamircisine, berbere, çiçekçiye, ekmek ve gazete bayisine düşmanlık yapmamalı, destek olmalı diyorum. Hakkın, adaletin, eşitliğin ve insanca yaşamanın bu bir gereğidir. BAĞ-KUR'luya üvey evlat muamelesi yapılmıştır, yanlışlık buradadır. Mademki İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kuracağız, bu kurala ilk önce haksızlık yapılan BAĞ-KUR'luların da durumunu düzelterek başlayalım diyorum.

Editör: Haber Merkezi