Türkiye’nin üreten ve değer yaratan ülke olma yolundaki dönüşümünü sağlamak elbette milli şuurla yetişmiş bilgi ile donatılmış gençlerle mümkün. Şehrimizde böylesine donanımlı gençlerin sayısı yavaş da olsa artmakta. Bu gençlerden biri de, BLC Group Yönetim Kurulu Üyesi, TOBB Kahramanmaraş Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Aykut Balcıoğlu.

Genç, dinamik, ufku açık, üretken, “ülkeme ve şehrime nasıl faydalı olabilirim, dünyaya nasıl tanıtabilirimin” gayreti içerinde başarılı bir sanayici. Başarısın yanı sıra bir o kadar da mütevazılığı ile takdir gören sevilen biri.  Aynı zamanda Kahramanmaraş’ın sevilen sayılan Sanayicilerinden Çabasan Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı, KMTSO Yönetim Kurulu Üyesi Şahin Balcıoğlu’nun oğlu.

BLC Group Yönetim Kurulu Üyesi, TOBB Kahramanmaraş Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Aykut Balcıoğlu ile Kahramanmaraş sanayisini, ekonomiyi, TOBB Kahramanmaraş Genç Girişimciler Kurulu’nu ve daha birçok konuyu konuştuk.

İşte Balcıoğlu ile gerçekleştirdiğimiz söyleşinin ayrıntıları sizlerle.

Önce Aykut Balcıoğlu’nu tanıyalım.

1988 yılında Kahramanmaraş’ta doğdum. Ailemin en büyük evladıyım. İlkokulu Kahramanmaraş’ta, liseyi Gaziantep Fen Lisesinde okudum. O dönemde Türkiye'nin en yüksek 5. Puanlı okuluydu. Sonrasında Sabancı Üniversitesi’ne girdim. Mühendislik Fakültesi Doğa Bilimleri Fakültesi olarak geçiyor. Sabancı Üniversitesinin şöyle bir rahatlığı var, mühendislik fakültesinde istediğim alanda çok memnun kalmadım. Dolayısıyla oradan işletme bölümüne geçtim ve bu bölümden mezun oldum. Ama bizim okuldaki adı tek bir alan olarak geçmiyor, o yüzden Sabancı Üniversitesi Yönetim bilimleri fakültesinden mezun oldum.  

Daha sonra Kahramanmaraş’a geldim. Buraya geliş hikayem de güzel bir hikaye. Normalde o zamanlar rahatsınız, öğrencisiniz her şey daha kolay geliyor insana. Kahramanmaraş’a gelmek de biraz gözümde büyüyordu. Hani, nasıl geleceğim oradaki ortamı bırakıp falan diye. Sağ olsun babam da beni o konuda çok özgür bıraktı. Hiçbir zaman bizim kararlarımıza müdahale eden biri olmadı. Yani “sen illa bunu yapacaksın” diye despot bir karakter değildi.  En sonunda ben bir hocama danışmaya karar verdim. Akademik, aklına da güvendiğim bir insan, ona sorayım dedim. Hocam dedim böyle böyle bir durum var. Babam da orada, Kahramanmaraş’ta bir işimiz de var. Yatırımlarımız da var. Eee dedi, “ben hani bir yüksek lisans yapsam veya hani işte bir yerde bir çalışıp tecrübe kazansan daha iyi olur değil mi?” dedim. Cevaptan çok emindim. “Tabi ki Aykut öyle yap” demesini beklerken, “yok oğlum sen iyi misin işin varmış git işini öğren. Onları yaparsın ama bir an önce işinin başına git” dedi. Hocam da bunu söyleyince ben geri döndüm. Babamı arayıp,  işimin başına geçeceğimi söyledim. Babam da tabi ki mutlu oldu.  Burada yalnız başınaydı, kimse yoktu. En büyük erkek çocuk olarak da (tabi erkek kız fark etmiyor da) en büyük çocuksunuz yani, bir numara sizsiniz işte. Bir şeyleri, sorumlulukları paylaşmak içinde iyiydi, bu da bir motivasyon kaynağıydı. Ve ben geldim. İyi ki de gelmişim diyorum. Hocamla da hala iletişimim devam ediyor. Ona çok teşekkür ediyorum bana bu yolu gösterdiği için.

Yüksek lisansımı burada KSÜ’de İşletme yaptım.  Bu arada işime konsantre oldum. O zamanlar tekstil alanında devam ediyorduk şimdiki gibi diğer yatırımlarımız yoktu. Tekstil alanında işimizi nasıl daha iyi geliştirebiliriz, İhracata nasıl daha iyi odaklanabiliriz, bunlara kafa yordum. Çünkü o zamanlar burası iç piyasaya çalışan bir firmaydı. Dolaylı yoldan ürünümüz dışarıya gidiyordu. Doğrudan biz bunu nasıl yapabiliriz, ihracata nasıl katkı sağlayabiliriz, noktasında biraz kafa yorunca bunu değerlendirmenin yollarını bulduk. Bunun için çalıştık sonunda da başarılı olduğumu düşünüyorum. Şu an da hem hacim olarak hem de cirosal anlamda şirketin büyümesine bir katkım oldu.

Biraz da Çabasan’ın faaliyetlerinden bahseder misiniz?

Tabi ki bahsedeyim ancak bu arada biz birkaç farklı şirket olduğumuz için artık BLC Group diye kendimizi isimlendirdik. Bu resmi bir şey değil, holding yapısı değil. Holding için gerekli şartlar var. Çabasan bunun bir kısmı. Bunun yanında Moteks, ÇBS Ambalaj, ÇBS Gıda, Extrem Park var. Böylece BLC Group kurulmuş oldu.

Tekstil tarafında burada Çabasan ve Moteks bizim tekstil firmalarımız. Çabasan Örme Kumaş Boyahanesi aylık 1000 ton kapasitesi olan, son teknoloji ile çalışan bir tesis. Her şeyin Avrupa standartlarında olduğu bir kuruluş. Her türlü sertifikasyonu sağlandı, özellikle de çevreye duyarlı. Çevre için sürekli yatırımlarını yapan bir işletme. Hatta en son bununla ilgili ciddi bir yatırım yaptık. Biz artık atık su atmayacağız. Atık suyumuzun hepsini geri çevirip, saflaştırıp bir daha kullanacağız. Yani tekrar tekrar kullanmak için önemli bir yatırım yaptık. Şu an da kurulum aşamasında, çok yakında sonuç alacağız. İş yapıyorsunuz, para kazanıyorsunuz veya kazanamıyorsunuz ama çevresiz olmuyor. Yarın bir gün en çok ihtiyacımız olan şey su olacak bunu da göz ardı etmemeliyiz.

Biliyorsunuz hani kurum kültürü işin kurucusundan gelir. Şahin Bey de bu konularda çok hassas bir insan. Bugüne kadar beraber iş yaptığı ekibe her fırsatta her toplantıda “Boşa harcadığınız suyu çocuklarınızdan harcıyorsunuz” diye mutlaka söyler. Bunun parasında değil, sonuçta bir kuyudaki elektriğin masrafı ne olacak ki? Ama gelecekte doğaya ve herkese çok ciddi zararlar verecektir. Gerçekten de su israfı yapan herkes geleceğe çok ciddi zarar veriyor. Avrupa’da çalıştığımız firmaların da bizden sertifikasyon olarak bir beklentisi var. Onları sağlamak zorundayız. Çevre hem bizim önemsediğimiz hem de çalıştığımız kurumların önemsediği bir konudur.

2019 Yılında ülkemizde ekonomik çalkantılar yaşandı. Bu durum tekstil sektörünü yani sizleri nasıl etkiledi?

Bu sorunun cevabına 2018 yılından başlayayım. 2018 yılı tüm ülke için zorlu. Döviz kurlarının hızlı atağa geçmesi, aynı zamanda faizlerin ciddi anlamda yükselmesi ve beraberinde birçok olumsuz etken vardı. 2018 yılı özellikle Ağustos ayından sonra hem Türkiye için hem de sektör için zorlu bir yıldı. Ama 2019 hem Türkiye hem de sektörde toparlandı. Borçlarını doğru bir şekilde yapılandırdı. Dün stabil bir ekonomik ortamda döviz aşağı yukarı aynı dengelerde gidiyor diye rahatlıkla yatırım yaparken ya da işte kredi kullanırken bugün daha temkinli hareket ediyoruz. Bir nevi herkes ayağını yorganına göre uzattı. O yüzden tekstilin temelleri daha sağlam.

Ama bu toparlanma sağlam temellerde ve daha güçlü yapıda olduğu için 2020 yılından ben daha çok umutluyum. 2020 yılında Türkiye’nin ihracat konusunda hem de üretim konusunda atağa geçeceğini düşünüyorum. Ki bunun etkilerini görüyorum yani her gün gelirken bakıyorum yeni bir makine daha gelmiş tırın üzerine indirilmeye bekliyor. Birisi bir bina daha yapmış. Kahramanmaraş zaten ekonomik anlamda da hep kendini koruyan muhafazakar bir şehir. Yani böyle çok bilinçsiz yatırım yapan bir şehir değil. Kazanıyor ve kazandığını tekrar yatırım dönüştüren bir şehir. 2020 ciddi hızlı hareket edeceğimiz, işlerimizi arttıracağınız bir yıl olacağını düşünüyorum.

Kahramanmaraş’ta istihdam en çok tekstil sektöründe sağlanıyor.  Tekstil sektöründe yaklaşık 150.000 istihdam var. Bu istihdamı artırmak, için yerel yönetimlerden ve siyasetçilerden beklenen desteği alabiliyor musunuz? Ya da beklentileriniz neler?

Şimdi öncelikle istihdam artırabilmek için daha çok üretebilmemiz ve satabilmemiz lazım. Şartların buna uygun olabilmesi, biraz daha makroekonomik boyutuna baktığımızda geçerli yani aslında hiç kimsenin burada Kahramanmaraş Sanayicisinin siyasi anlamda çok bir beklentisi yok. Çok fazla rica eden ya da bana da bir arsa ver de şuraya da şunu yapayım gibisinden istekleri yok.  Sanayicilerimiz, aldığı kullandığı kredileri, destekleri hep işine yatırmış. Hatta bununla ilgili bir rapor okumuştum, Kahramanmaraş aldığı teşvikleri en çok doğru şekilde kullanan şehir. Diğer şehirlerde bu teşvikler değişik alınmış, bir şekilde dolambaçlı yollarla insanların cebine inmiş, bu teşvikten olumsuz şekilde faydalanmışlar. Kahramanmaraş sanayisinin, iş insanları hassaslar, işlerine yatırım yapıyorlar ve dolayısıyla dışarıdan da çok fazla bir şey istemiyorlar. Dediğim gibi bizim çok bir şey isteme alışkanlığımız yok, kendi yağımızda kavrulmayı daha çok seviyoruz galiba. Eğer ekonomik şartlar iyi olursa biz önümüzü daha rahat görebilirsek zaten kendi yatırımlarımızı kendimiz yapıyoruz. Kendi kazandığımız geri tekrar yatırıma çevire biliyoruz.

Biliyoruz ki;  Aykut Balcıoğlu yenilikleri takip eden bir iş insanı.  Daha önce de Kahramanmaraş’ta ekşi sizin fikir olarak bir de soğuk hava deposu var. Bunlardan ve diğer yatırımlardan da kısaca bilgi aktarabilir misiniz?

Çabasan Tekstil ve Moteks firmalarımızın dışında farklı alanlarda da faaliyet gösterdiğimiz yatırımlarımız var.

Bunlardan bir tanesi ÇBS Ambalaj. Burada PlusWood Plastic Composit dediğimiz bir ahşap üretiyoruz. En önemli özelliği suya dayanıklı ve yanmaya dayanıklı olması.  Bunu işi şu anda kardeşim Emre Bey yürütüyor. Çok başarılı oldu. Hem geri dönüşüm ürünü olması hem de birçok özelliği içinde barındırmasından dolayı tercih edilen bir ürün haline geldi. Yurtiçi ve yurtdışında pazarımız var. Suya dayanıklı özelliğinden dolayı daha çok yatların yapımında kullanılıyor. Büyük yatlar, çoğunu da ihraç ediyorlar zaten. Hatta bizim ürünümüzle yapılan bir yat vardı, önemli bir yarışmada ödül aldı. Bizim malzememizle de yapılması bize ayrıca bir gurur oldu. Kardeşim Emre Can Balcıoğlu, anlaşmalar yapmak için yurtdışında firmalarla masaya oturdu. Kendisi Amerika’da okudu, ekonomi mezunu. Sağ olsun, bizimle yine aynı şekilde mesleğine sahip çıktı. O Tarafta da Emre Bey ile birlikte ciddi şekilde yol aldık. Araştırdığım kadarı ile ülkemizde de bu işi yapan başka bir firma yok. Avrupa’da çok nadir bu ürünü yapan benzerleri var ama bu hakikaten Türkiye açısından ilk. Tabi her ilklerde olduğu gibi bunu tanıtmakta ve insanların alışkanlıklarını değiştirmekte biraz zorluk çekiyoruz. Ama bir kullanan, bakıyor çok güzelmiş, devamını istiyor. Belirli bir zaman sonra bu işin çok güzel olacağını düşünüyorum. Farklı bir sektör oluşturacağına inanıyorum.

Yine bildiğiniz gibi soğuk hava depomuz var. Kuruluş aşamasında ben vardım, takip ediyordum burası biraz daha meyvecilik üzerine. Çok aktif bir iş değil, sorumluluk hala benim üzerimde devretmedim takip ediyorum. Meyve ve sebzelerin depolanması zor, nakliyesi ondan daha da zor bir süreç olduğu için bu soğuk hava deposunu yapmayı düşündük.  Güzelde bir yatırım oldu. Avrupa’da bile çok az olan bir sistemle Soğuk hava deposu oluşturduk. Kontrollü atmosfer diye bir sistem. Normal eski sistem soğuk hava depolarında 2-3 ay maksimum kalabilen ürünler bizim depomuzda 8-9 aya kadar dayanabiliyor.

En son yatırımımızda Kapıçam Extrem park projesi. O da Sayın Şahin Balcıoğlu’nun fikri. Kapıçam’a böyle bir şeyin yapılacağını duymuş ve bu fikri çok beğenmiş.  Sonra bizi de dahil etti “sizde gelin bu işin ucundan tutun” dedi. Bizim için ve şehrimizi için çok da iyi oldu. İş için gidiyorsunuz ama birazda dinlence için olmuş oluyor. Stres atıyoruz. Çok ciddi bir talep var, Kahramanmaraş ve çevre illerden.  Doğrusu bu kadarını beklemiyordum.  Böyle bir tesisin olduğunu gören herkes kalkıp şehir dışından Kahramanmaraş’a geliyor. İşte buraya gelmişken bir de yemek yiyor. Bir de üzerine dondurma yiyip dönüyorlar.  Dolaylı yönden şehir ekonomisine önemli bir katkı sağlıyor. Extrem oyunlarımızın birçoğu çok farklı.  Hatta birçok kişi “Kahramanmaraş’ta bunu nasıl yaptınız, ben Amerika’da görmüştüm” diyor. Bunu yaptığımıza inanamıyorlar, hayret ediyorlar. Tabi bu da ayrı bir mutluluk kaynağı, iyi ki yapmışız diyoruz.

İş dünyasında genelde bir nitelikli eleman sorunu dile getiriliyor.  Bu sorunu aza indirebildik mi neler yapıldı ya da neler yapılabilir?

Aslında ben öyle bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Ne aradığımızı bilmemizle ve bunu doğru anlatabilmemizle alakalı olduğunu düşünüyorum. Nitelikli eleman aslında her yerde var ama doğru yerde değerlendirmemiz önemli. Yoksa Kahramanmaraş’ta da çok iyi bir üniversitemiz var. Yine aynı şekilde ikinci bir üniversitemiz açıldı. Biz acaba burada neyi beklemeliyiz? Kahramanmaraş gibi tekstil şehrinde tekstil bölümünün kapanmaya yaklaşması kötü bir hikaye. Peki, Niye? Çünkü tekstil bölümü mezunu kardeşlerimiz burada aradıklarını bulamadılar, gittiler. Bizler, hocalarımıza “Şöyle bir personel lazım, bunları yapıyorum ve bana buna yönelik bir eleman lazım.” diyemedik. Burada bir iletişimsizlik olduğunu düşünüyorum ve bunun sonucunda bu hale gelindiğini düşünüyorum.  

Geçenlerde “insan kaynakları” konulu bir panele katılmıştım. Orada konuşan uzman, “yanlış yapıyorsunuz, böyle bir üniversitemiz var, böyle bir çevreniz var, nüfusu da az değil, genç nüfusta fazla. Siz ne aradığınızı biliyor olsanız, bulursunuz” dedi. O da benimle aynı doğrultuda bir cümle kurdu, düşüncemin doğruluğunu teyid etmiş oldum. O yüzden rahatlıkla söylüyorum, ne istediğimizi belirleyip, bu yönde çalışıp ve bunlara göre doğru insanı istihdam etmemiz gerekiyor.

Aykut Bey, bu kadar yoğun işlerinizin arasında bir de yaklaşık 6 ay önce Ticaret ve Sanayi Odasında Genç Girişimciler Kurulu Başkanı olarak seçildiniz. Sizin için yorucu olmuyor mu ve bu 6 ayda neler yaptınız, hedefleriniz neler?

Öncelikle şununla belirteyim, kesinlikle hiç yorucu olmuyor. Çok severek ve keyifle yaptığım bir iş. Bu kurul, çok donanımlı, çok vasıflı, kafası çalışan memleketine dönmüş ve burası için bir şeyler yapmaya uğraşan, 67 tane pırıl pırıl Kahramanmaraşlı gençlerin bir araya gelmesiyle oluşan bir grup.

Burada çalışmalarımızı tek başımıza yapmıyoruz. KMTSO Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Serdar Zabun da çok ciddi destekler veriyor. İlk seçimden sonra, “ne yapacaksınız, projeleriniz neler “ diye sordu. Konuştuk, anlattık “yapacaksınız değil mi” dedi. “Yapacağız başkanım” dedik ve  “benden size sonsuz destek ne istiyorsanız ben sizin arkanızdayım” dedi ve o günden beri sözünde durdu sağ olsun hep bizi destekledi.

Biz sadece odanın salonunu kullandık, arkadaşlarımızla bağlantılarımızı kullanıp bir çok  misafir ağırladık. Girişimcilik, finans üzerine konuştuk. Bu son dönemde popüler olan kişisel verilerin korunması kanunu konuştuk. Yani orada birçok konuda doğru ağızdan doğru insanlardan bilgi aldık ve birçoğu da ülke çapında konusunda uzman insanlardı. Bunları da odaya hiçbir maliyet yüklemeden yaptık.

Onun dışında benim çok önemsediğin iş dışı “5 Çayı Buluşmaları” vardı. Oda yine kurulumuzun bir projesiydi. Sağ olsun odamız sahip çıktı. Kadın Girişimciler Kurulumuzla birlikte yaptık ve  1000’in üzerinde katılım olan bir program oldu. Ben ora da hem üzüldüm, hem de çok sevindim. Neden mi?  Bizim yapmayı düşündüğümüz ve Avrupa’da Amerika’da aradığımız şeyler burada yanı başımızda varmış yapan firmalar varmış. Onları tanıma fırsatımız oldu.  Düşünün 1000 kişiyi ben tek tek ziyaret etmek istesem kaç günümü alırdı acaba? Aslında bir ömür yetmez bu kadar insanı ziyaret edip de nasılsın demek. Ama orada hem iş konuştuk hem neler yaptığımızı konuştuk, hem güzel bir birlikteliğin tadını aldık ve hepimiz için güzel bir etkinlik oldu.  Katılanlar da bu fikri çok beğendiler. İnşallah bu buluşmaları geleneksel hale getireceğiz. 

Genç girişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir?

Kahramanmaraş, genetik kodlarında girişimcilik olan bir şehir. Büyüklerden bir iki nesil öncesinden bizlere aktarılmış bir kod bu. Bundan istesek de vazgeçemeyiz. Kahramanmaraşlı insanlar dünyaya girişimcilik ruhuyla geliyor. Bunun akabinde çalışmak, yaptığın işi sevmek şart, bunları bir kenara bırakıyorum.

Dünya ile entegre olmalarını yani dünya vatandaşı olmalarını tavsiye ederim. Elimizdeki telefonlarla, bilgisayarla dünya çok küçük bir yer haline geldi. Herkese, her türlü bilgiye ulaşabilecek hale geldik. Bunu kullanmalarını ben özellikle rica ediyorum. Yeni neler var, insanlar nereye yatırım yapıyor, biz bunları yapabilir miyiz, bizim gücümüz hangisine yeter, hangisine yetmez ya da bunun daha farklısını biz yapabilir miyiz, bunları değerlendirmek lazım.

Girişimcilik illa yeni bir şey keşfetmek değil aslında bunun pazarını bulmakta bir girişimciliktir. Benim çok sevdiğim ve örnek verdiğim bir konu var. Kahramanmaraş’ta biliyorsunuz şifreli sandık var. Kapalıçarşı’da satılıyor, hepimizin bildiği ahşap oyma sandık. Ben bunu çok severdim hediye ederdim arkadaşlarıma. Kolay açılmaz şifresi zor bulunur. Çok takdir ettiğim bir girişimci, Maraş’tan bunu alıyor ve götürüyor İngiltere’ye. Bu mücevher kutusu bu kolay açılmaz elinizde durur. İçi kadife kırmızı güzel de görünüyor. Mücevher her şeyiyle pahalı olduğu için mücevherin kutusu da pahalı. Maraş’ta atıyorum 100 liradır,  oraya götürmüş 250 Sterline satmış. Aradaki katma değeri düşünün. İşte dünya ile entegre olmak dediğim bu. Bunu yapabilirsek malzemesi, işçiliği, her şeyi dahil o 50-60 liralık ürün, bir anda 250 sterlinlik ürün oluyor. Bunu yapan kişiyi ben tebrik ediyorum. Bu açıdan bakabilmek bile farkındalık yaratabilmek önemli. Dünyadaki trendleri kendi alanı ile ilgili konuların nereye gittiklerini belirlesinler ve buna hep açık olsunlar.

Peki, son bir soru sorayım. Öncelikle vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum. Dolu dolu güzel bir sohbet oldu. Aykut Balcıoğlu babası Şahin Balcıoğlu’nu mu örnek aldı? Ya da hayalleri farklı mıydı? Kendisini bir an da bura da mı buldu?

Öncelikle ben size teşekkür ediyorum. Sorunuza gelince, 3-4 yaşlarındayken babamı örnek alırdım. Sabah evden arabasına biner fabrikasına giderdi. Çocuksunuz tabi çok fazla oyuncak arabalarınız var. Anneme hep not kağıtları hazırlatırdım. Buzdolabının üzerine buzdolabı fabrikası, fırının üzerine fırın fabrikası yazdırır yapıştırırdım. Sabah arabalarıma biner tek tek oralara bakardım. O zamanlar Kahramanmaraş’ın bir yerel kanalı vardı Şahin Bey’in de bu kanalda, iş dünyası ile ilgili bir programı vardı. O iş dünyası programını izlerdim. Yanındaki konukların konuşmalarını izlerdim. Bende kendi kendime televizyonun karşısına geçip bilgiler sunardım kendi çapımda. Tabi oradan gelen bir alışkanlık bir idol bir rol model olması var. Babamı rol model aldım. Onun yaptığı şeyler Kahramanmaraş’a hep ilkleri getirdi, çok katkı sağlayan işler yaptı. Bize düşen umarım onun gibi ilkleri, fayda sağlayan işleri yapabiliriz. Hatta bize düşen daha fazlasını yapabilmektir. Ancak kendisi sağ olsun çıtayı çok yukarıya koydu. Bakalım işimiz çok zor.

Editör: Haber Merkezi