Siyaset zor iş!

Siyaseti, bir hizmet aracı olarak görürseniz aslında o kadar da zor değil.

Ama grup ya da şahsi çıkarları ön planda tutarsanız, zaman içerisinde siyaset içerisinde yok olup gidersiniz.

Siyasette, oyun yoktur.

Kurallar vardır.

Eğer oyun oynayacaksanız, kurallarına göre oynamanız gerekir.

**

1980 öncesi ülke koalisyon veya azınlık hükümetleri ile yönetilmeye başlanmıştı.

O dönemdeki koalisyon ya da azınlık hükümetleri ile birlikte yaşanmaya başlanan ‘yönetimsel boşluklar’ veya ‘yönetimsel zaafiyetler’, ülkeyi kaos ortamına taşıdı.

Üniversitelerde, sokaklarda adeta bir terör havası esiyordu.

O dönem içerisinde yaşanan sağ-sol kavgaları, ülkeye büyük bedeller ödetti.

Nitekim 12 Eylül 1980 günü sabah, ülkede her şey değişmeye başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkede yönetime el koydu.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren (merhum), Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Nurettin Ersin (merhum), Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Nejat Tümer (merhum), Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Tahsin Şahinkaya (merhum) ve Jandarma Genel Komutanı Org. Sedat Celasun (merhum) tarafından ülkenin yönetimine el konuldu.

Oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi; yasama ve yürütmenin tüm yetkilerini üstlendi.

Ülkede 12 Eylül 1980 sabahından itibaren sıkıyönetim uygulaması başladı. Bu uygulama kademeli olarak 19 Temmuz 1987’de kaldırıldı.

Askeri yönetim; 6 Kasım 1983’te yapılan genel seçimlerle ülkenin yasama ve yürütme görevini TBMM’ye ve kurulacak hükümete devretti.

O dönem hazırlanan anayasanın halk oylamasında yüzde 91 oyla kabul edilmesi ile Evren, Cumhurbaşkanı oldu; MGK üyeleri de Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeleri olarak kaldılar.

Evren ve Konsey Üyeleri’nin görevleri de 6 Aralık 1989’da sona erdi.

**

Askeri yönetimin ardından ilk genel seçimler, 6 Kasım 1983’te yapıldı.

Turgut Özal’ın başkanlığındaki Anavatan Partisi, TBMM’deki 400 vekilden 212’sini, Necdet Calp önderliğindeki Halkçı Parti (HP) 117’sini ve Turgut Sunalp liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) de 71’ini aldı.

ANAP’ın Bingöl’de kazandığı 3 vekillikten 1’i veto edildiği için vekil sayısı 211 olarak kaldı.

Bu sonuçlara göre tek başına iktidara gelen ANAP, 29 Kasım 1987 seçimlerine kadar ülkeyi yönetti.

1987’deki seçimlerde Turgut Özal’ın ANAP’ı 292, Erdal İnönü’nün Sosyaldemokrat Halkçı Partisi (SHP) 99 ve Süleyman Demirel’in Doğru Yol Partisi (DYP) de 59 vekil elde etti.

ANAP, ikinci döneminde de ülkeyi tek başına yönetti.

1987 seçimlerinin ardından yapılan 1991, 1995 ve 1999 seçimlerinde hiçbir parti tek başına iktidar olacak çoğunluğu elde edemedi.

Kurulan koalisyon hükümetleri, azınlık hükümetleri kısa süreli ülke yönetimini üstlendi.

Ama hiç biri de uzun süreli olmadı. Sadece son koalisyon hükümeti olan DSP-MHP-ANAP üçlüsü, 3,5 yıl görev yaptı.

**

3 Kasım 2002’de yapılan TBMM seçimleri ile birlikte ülkede yeni bir siyasi dönem başladı.

Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) 363, Deniz Baykal’ın CHP’si ise 178 ve bağımsızlar 9 vekil çıkardı.

AK Parti, 9 Mart 2003’te Siirt’t seçimlerin yenilenmesi ile 3 vekilliği de kazandı ve vekil sayısını 365’e çıkardı (Mervan Gül, ilk seçimin ardından istifa ettiğinden vekil sayısı 362’ye düşmüştü).

22 Temmuz 2007 ve 12 Haziran 2011 seçimlerinde de AK Parti tek başına iktidar oldu.

Erdoğan başkanlığındaki AK Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerinden 7 Haziran 2015 seçimlerine kadar tek parti olarak ülkeyi yönetti.

Son seçimlerde ise tek başına iktidar olma sayısını elde edemedi.

7 Haziran’daki seçimlerde AK Parti 258, CHP 132, MHP ve HDP ise 80’er milletvekili kazandı.

İşte bu sonuçlar, ülkeyi siyaseten kitledi.

Tek başına bir parti iktidara gelemeyince, gündeme koalisyon seçenekleri geldi.

AK Parti+CHP, AK Parti+MHP, AK Parti+HDP, CHP+MHP+HDP seçenekleri gündeme gelmesine rağrmen AK Parti+HDP ve  CHP+MHP+HDP seçenekleri konuşulmuyor bile.

TBMM’de başkanlık divanının oluşumunun ardından hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından AK Partili Ahmet Davutoğlu’na verildi.

Davutoğlu, ilk turda tüm liderlerle görüştü.

Sonrasında da ikinci turda AK Parti ile CHP kurmayları koalisyonu görüşmeye devam etti.

Bu görüşmelerin ardından da önceki gün Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu bir araya geldi.

Türkiye’nin kilitlendiği bu görüşmeden somut bir sonuç çıkmadı.

Liderler ikinci kez görüşecekler.

**

Peki tüm bu gelişmeler ışığında AK Parti, koalisyon hükümeti konusunda neden yavaş hareket ediyor veya koalisyona pek sıcak davranmıyor?

Bu sorunun cevabı, elbette 13 yıllık tek başına iktidar olma gücünün kaybedilmesinden kaynaklanıyor. Artık, AK Parti ülkeyi tek başına yönetemeyecek; ülke yönetiminde bir ortağı olacak. Taban tabana zıt olan bu iki partinin koalisyon kurması mümkün mü?

AK Parti, erken seçim seçeneğini kullanmak istiyor ya da HDP ile hiçbir zaman bir araya gelmeyeceğini defalarca deklare eden MHP’yi kendi şartlarında bir koalisyona zorlayacak.

Çünkü, hükümet kurulmadan alınacak bir erken seçim kararında MHP istese de istemese de HDP’li bir geçici hükümette yer alacak.

HDP kozunu iyi kullanmak isteyen AK Parti, CHP ile görüşmelerini bu minvalde yürütmektedir.

Ancak, bunun AK Parti için hayra vesile olmayacağı da bir gerçektir.

Bizim düşüncemiz bu yöndedir.