Bulunduğun koltuğu kul hakkı yiyerek, hile yaparak idare etmeye çalışırsan, itibarın uzun sürmez.

Koltuğun hakkını vereceksin, yalanla dolanla o koltukta kalırsan hesabı er ya da geç sorulur.

Çekirge bir sıçrar iki sıçrar üçüncü de…

Ruhsatsız bina yaparsın, nasıl ihale ettiğin belli değil. Sorulunca da cevap vermek yerine hakaret edersin. Sözde savunmaya geçince de vatandaşın yararına yaptım dersin. Yarın bir gün yıkıldığında ki er ya da geç yeni proje çıktığında yıkılacak, heba olan vatandaşın parası olmayacak mı? Öksüzün yetimin hakkı yenmiş olmayacak mı?

Yaptığın usulsüzlükler hatalar medyada yer alınca da mantıklı açıklaman olmadığı için “bir kısım basın bizi yıpratmaya çalışıyor”  deyip iftira atarsın. Tabi canım basının işi gücü yok senin şahsınla uğraşacak. Kendini bu kadar büyük görme. Bu basın mensupları kaç tane yönetici eskitti. İyiyi alkışladı, kötüyü de affetmedi.

Sen daha kurumunda çalıştırılacak işçileri işe almayı beceremiyorsun. Hile katıyorsun. Sonra senin yapamadığın işi başka kurum yapıyor. Torpil yapacağın kişi ya da kişilere de rezil oldun. Sonra da “Maddi hata” yapıldı dedin. İşin içinden sıyrılmaya çalıştın. Çok inandırıcı doğrusu! En kutsal görevin başına getirilmişsin ama kul hakkı yemekten çekinmiyorsun.

Sorumluluğu kendinde olan işlerin hatasını başkalarına maletmeye çalışmakta da üstüne yok. Ama olmaz, o koltukta oturuyorsan günahı da sevabı da sana ait.

Siyasi istikbal peşinde olduğunu da biliyoruz. Benden söylemesi bu şekilde gidersen istikbalin belli. Yediğin hurmalar gün gelir seni tırmalar.

Öfkeli ve hırçın açıklamaların hiç rahat olmadığını gösteriyor. Öfke kalbe zarar bunu sen benden daha iyi bilirsin. Hani mesleğin gereği!

Makamlar gelip geçicidir. Bir de öteki taraf var. Kul hakkı affedilmeyen günah. İstikbalin için geç olmadan bu şehir için gecesini gündüzüne katan yöneticileri örnek al. Üç günlük dünyada bulunduğun koltuk, seni yakmasın.

Bilesin ki takiptesin.