Saylak makalesinde, Ayasofya Camii’ne entelektüel bakış başlığı altında fikir ve düşünce yönünden usta kalemlerin görüşlerine yer verdi.

İl Müftülüğü Din Eğitimi Uzmanı Mustafa Saylak’ın makalesi;

Türk Milletinin 86 yıllık özlemi. Bu özlem, bazen meydanlarda, bazen düşünce ve fikir dünyamıza yön veren üstatların kaleminde yer buldu. Son yüzyılda Peyami SAFA’ dan Sezai KARAKOÇ’a kadar birçok entelektüel Ayasofya için önderlik yaptı, mücadele verdi.

Ayasofya’nın müze haline getirilmesi Hıristiyanlığın İstanbul üzerindeki emellerini bertaraf etmemiştir, bilakis cesaretlerini artırmıştır, kışkırtmış ve azdırmıştır. (Peyami SAFA)

Ayasofya Camii İslam'ın köhnemiş Hıristiyanlığa galebesinin temsilidir. Yeni bir zaferin onun timsalidir, Hakkın batıla galebesinin temsilidir. Fatih Sultan Mehmet’in malıdır, o bir semboldür, Caminin biran önce ibadete açılması hem vakıflar kanununa göre hem de insanlık görevidir. (Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN)

Ayasofya konusu dost ve düşmanı birbirinden ayırmanın safları belirlemenin bir ölçüsüdür. Ruhundan köleliği silkip atmanın aktüel ölçüsü bugün Ayasofya bir mimari realite değil bir idrak mihengidir. Ayasofya ruhumuza nakşolmuş bir davanın anahtarıdır. (Mehmet Akif İNAN)

Ayasofya’nın yeniden Cami olarak açılması için her ne söylenen olursa milletin arzusuna tercüman olur. (Cahit ZARİF OĞLU)

Ayasofya! Ayasofya değil. Ağlayan Ayasofya değil Ayasofya'nın şahsında Türk Milletidir. Dava Camiye olan ihtiyacımızın yeterliliği veya yetersizliği değil dir. Ortada milli bir prestij meselesi var. Papazlar metropolitleri yakalarında Bizans armasını taşır. Yedisinden yetmişine kadar her Yunanlı müstakbel Bizans hülyasını yaşar. Megole ida peşinde Helenizm imparatorluğunun hortlayacağı günleri düşünür. Bu hedefe varacak yolun Ayasofya’dan geçtiğine inanır. Bu durumun muvacehesinde Ayasofya’ya büyük bir milli dava konusu olarak bakmamak mümkün değildir. Ayasofya milletimizin haysiyet ve şeref davasıdır. (Kemal Fedai Coşkuner)

Ayasofya öyle mahsun, ulu kubbeler duasız/Seneler süren bu hasretle minareler ezansız./ Bize zor gelen tecelli daha çok sürer mi Yarab?/ Göğe yükselen niyazlar gibi secdeler mekânsız... (Memduh CUMHUR)

Ayasofya! Ey Muhteşem mabet! Merak etme Fatih'in torunları yakında bütün putları devirip seni camiye çevirecekler. Gözyaşlarıyla abdest alarak secdelere kapanacaklar... Tehlil ve tekbir sedaları boş kubbelerini yeniden dolduracak. Ozanlar bunun destanını, ezanlar bunun ilanını yapacaklar... Sesiz ve öksüz minarelerinden yükselen tekbir sesleri fezaları inletecek... Şerefelerin yine Allah’ın ve onun sevgili Peygamberi Hz. Muhammed’in şerefine ışıl ışıl yanacak... Bütün dünya Fatih dirildi sanacak. Bu olacak Ayasofya bu olacak!... İkinci bir fetih yeni bir basübadelmevt... Bu muhakkak... Bu günler yakın, belki yarın, belki yarından da yakındır... (Osman Yüksel SERDENGEÇTİ)

Ayasofya açılmalıdır, Türk’ün bahtıyla beraber açılmalıdır, Ayasofya’yı kapalı tutmak Yunanlı ya “Ben yapamıyorum sen kendi hesabına aç” demekten farksızdır. Gençler !Bugün mü yarın mı bilemem !fakat Ayasofya açılacak!... Türk’ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi olanlar. Ayasofya’nın da açılıp açılmayacağından şüphe edebilirler. Ayasofya açılacak!... Hem de öylesine çıkacak ki,kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak!... Öylesine açılacak ki bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da açılıp görülecek, Ayasofya açılacak!...Tüm değer ölçülerini, tarih hükümlerini, dünyalar arası mahsup sırlarını, her iş ve her şey hakkındaki gerçek milyarları çerçeveleyici bir kitap gibi açılacak!... Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği Ayasofya, onların aynı şekilde mühürlemeye yeltenip de hiç birşey yapmadığı günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaştığı günü dehşetle kolladığı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi açılacak... Ayasofya’yı, artık önüne geçilmez bu sel açacak... bekleyin gençler !...Biraz daha rahmet yağsın... sel yakındır. ( Necip Fazıl KISAKÜREK)

Ayasofya’nın Cami olmaktan çıkarılması bir sebep değil bir sonuçtur. Tekrar Cami olarak açılması da bir sebep değil bir sonuç olacaktır. İslam'ın batı karşısında yenilgisinin, üstünlüğünü kaybetmesinin sonucu ve sembolik işareti olarak Ayasofya Cami olmaktan çıkmıştır. Ancak, batı karşısında İslam âlemi olarak tam bağımsız olduğumuz gün yada en azından, bu bağımsızlığın şuuruna vardığımız gün, kendimizi batıdan bağımsız hissettiğimiz gün, Ayasofya yeniden Cami olacaktır. Yoksa çapı meçhul müphem göçlerim tesadüfî bir hareketi ile Ayasofya açılamaz. Açılsa da çabuk kapanır. Ayasofya’yı açmak, orta doğunun gerçek kurtarıcısı aydınlar kadrosunun, tüm İslam toplumunu değiştirmesinden sonra açması düşünülebilir. (...) Ayasofya ruhumuzun trajedisini ifşa eden bir sfenks mi? Zincire vurulmuş promete mi? Onu ancak Kafkas kartallarımı zincirlerinden kurtarıp özgürlüğüne kavuşturur? Talihimizin dönüşünü haykıracak bir ilan mı olacak minarelerinde yükselecek ezanlar? Bağımsızlığın gerçek sesi ezanlar. (Sezai KARAKOÇ)

Bir siz mi duyarsınız Ayasofya Caminin inlemelerini, karanlık dehlizde tek başına gece gündüz yaptığı ağıtlarını? Arada sırada boğuk boğuk sesi de gelir Ayasofya Caminin; yığılır kalır bilincimizin üzerinde, sorumluluğumuzun üzerinde... (Nuri PAKDİL)

Mustafa SAYLAK

Din Eğitim Uzmanı

Editör: Haber Merkezi