İnsanı yaşatan anılardır. Olumlu ya da olumsuz her ne yaşanmış ise işte o yaşananlar geçmiş ve gelecek arasındaki bağlantılardır.

Şimdi bir düşünün;  40’lı yaşlarındasınız ve bundan 10 yıl önceye dair hatırladığınız hiçbir şey yok, hatta bir gün önce neler yaşadığınıza dair hiçbir fikriniz yok, kendinizi nasıl hisseder siniz?

İçinde yaşadığımız şehirlerinde bir geçmişi vardır, geçmişe ait olan değerleri yaşatmak ve onlara sahip çıkmak bugün üzerinde yaşayan sorumluluk sahibi insanların görevidir. Bu işlem yıllara sari bir işlem olduğundan bu sorumluluğu görev süreleri sınırlı olan valilere, belediye başkanlarına veya kurum müdürlerine yüklemek doğru değildir. Bu pencereden baktığımızda şehrin ahalisinin kendi şehrine bağlılık göstermesi gerekir.

‘’Maraş’’ dediğimiz zaman 16-17 bin yıllık bir şehir tarihinden söz etmemiz gerekir. Hititler-Asurlar-Med’ler-Pers’ler ve Doğu Roma’lıların hakimiyetinin ardından 637 yıllarında büyük komutan Halid Bin Velid tarafından İslam toprağı olarak tescillenmiştir. Sonrasında Selçuklu, Dulkadıroğulları ve Osmanlı hakimiyetinde geçen dönemler başlamıştır. 1114 tarihinde yaşanan ve büyük yıkıma sebep olan depremin etkisinden midir bilinmez bu şehir ruhunu yeni kuşaklara aktaramamıştır. Oysa çağlar boyunca bu topraklar nice hakimiyet mücadelesine tanıklık etmiştir.

Buradan uyarmakta fayda görüyorum, şehrin geçmişine dair bilgileri günümüze taşıyamıyoruz.  Taşıyamadığımız için unutulup gidiyor. Yeni kuşaklara bu şehri bu hali ile teslim edemeyiz. Şairler kentiyiz, dondurma kentiyiz, tekstilin başşehriyiz gibi avutucu sözlerle kendimizi kandırmayalım. Peki;  Kayabaşı, Haydarlı, divanlı, kümbet, Sakarya, Kuyucak, Ekmekçi Mahallesi, Yahudi Mahallesi, Sokakbaşı, Nahırönü, Boğazkesen, Kurtuluş Mahallesi, Şekerli, Atoluğu, Mercimektepe dediğimiz zaman kim ne anlar? Bu saydığımız mahalleler ile ilgili kim ne bilir? Taş Mescid, Aladan, Acemli, kime ne ifade eder? Buralarla ilgili bir şeyler anlatacak kaç kişi var? Doğrusunu söylemek gerekirse sayıları çok azaldı. Mesela Ziver Tekerek beyi, Eczacı Hasan Aytemiz Bey’i bu alemden yolcu ettik. Oysa onların anlatacak çok hikayeleri, efsaneleri vardı. Bundan dolayı halen aramızda iken başta Yalçın Özalp hocamız olmak üzere, Ali Avgın, Abdulhakim Eren, Mehmet Temizdemir vb. isimlerin anlatacakları kayıt altına alınmalı ve şehrin hafızası olarak saklanmalıdır. Buna benzer çalışmalar birçok ilde yapılıyor. Örneğin Konya için Araştırmacı Ahmet KUŞ bu çalışmaları yapıyor. Kütahya’da Araştırmacı-Yazar Nurullah Özdemir ‘’Kadim Şehir Kütahya’’ isimli eseri ile bu konuda örnek bir çalışma yapmış. Bizim şehrimizde ise ‘’Gazilerin Dilinden Milli Mücadelemiz’’ isimli çalışmanın dışında bir eser bulamazsınız. Bu eksikliğin biran önce giderilmesi gerekir.  Yeni Nesil ‘’Hacı Aslan’’, ‘’Halil İbrahim’’, ‘’Çürük’’ ya da ‘’Deli Bahar’’ isimlerini kaç defa duydu? Hangilerini biliyor tartmak gerekir. Bu şehirde doğmuş büyümüş ama Sütçü İmam’ı, Abdal Halil Ağa’yı Mıllış Nuri’yi bilmeyen çocuklarımız var. İğne deliğinden deveyi geçiren ecdadın çocukları bu kahraman insanları bilmiyor.

Gelelim Meydan Meselesine;

Bünyesinde meydan barındırmayan bir şehir düşünemezsiniz. Eskiden de böyleydi günümüzde de böyle. Meydanların işlevselliği değişmiş olabilir ama ihtiyaç olma özelliği hiç değişmez. Şehrimizde böyle bir meydanın eksikliği maalesef var. İl özel idaresi binası şu ya da bu sebeple yıkılıp meydan yapılacakmış. Amma ortaya çıkacak alan ihtiyacı karşılar mı onu tartışmak gerekir.  

KAPAM olarak bizim düşüncemiz ise; Atatürk Meydanından başlayarak eski hal bölgesinde gerekli istimlak ve yol çalışmalarının yapılması Arasa Camii önüne kadar olan bölgede Demokrasi Parkını da içine alan geniş bir meydan oluşturulmasıdır. Arasa Cami civarındaki binaları ıslah edip cephe yenilemesi ile bölgeyi görsel açıdan güzelleştirip köylü pazarı ya da derepazarı denilen alandaki işyerlerini şehrimizin tanıtımına yönelik ürünlerin satıldığı işyerleri haline dönüştürmeliyiz. Özel idare binasını yıkmak yerine eğer maliyetleri birbirine yakın ise Kıbrıs meydanındaki eski İşhanları yıkılmalı. Özel idare binasına kadar olan alanda araç trafiğinin olmadığı sadece yayaların bulunduğu bir meydan oluşturmalıyız. Böylece Kale ile Trabzon caddesinin doğrudan birbirine bağlantısı sağlandığı gibi tam bir ucube gibi duran plansız üst geçidin yarattığı görüntü kirliliğinden kurtulmuş olacağız. Üst geçit arzu edilirse  başka bir bölgede değerlendirilir. Ramazan ayı ve diğer özel günlerde şehrimiz insanının iyi zaman geçireceği açık hava etkinlik alanına kavuşmuş oluruz. Atatürk Meydanı, Demokrasi Parkı ve Arasa Cami civarındaki geri kalmışlık görüntüsü de ortadan kalkar. Kale-Çukur Hamam-Taşmedrese-Ulucamı-Kapalı Çarşı-Arasa Caminin hepsini içine alan koca bir meydan Kahramanmaraş’a çok yakışır.  Özel idare binası, Eski adliye binası ve Valilik binası ilimizin tanıtımına yönelik çalışmaların yapıldığı sergi sarayları haline getirilebilir. İçerisinde toplantılar yapılan sanat ve kültür faaliyetleri yürütülen binalar haline dönüştürülebilir. Bunu hayal olarak görenler çıkabilir ama sonuç buraya gelecektir.

Şimdiden tarihe not düşelim. İşyerleri yok olan esnafa ise asıl ucube yapı olan yıkılan orta halin bulunduğu bölgedeki yapı içerisinde işyerleri oluşturulabilir.

Maraş Aslanı diye bildiğimiz üzerinde hiyeroglif yazılar bulunan Aslan heykeli şehir tanıtımında ön plana çıkarılmalıdır. Maraş Aslanının unutulup gitmesine gönlümüz razı gelmemektedir.