“Farklı Etkilerle Vücut Tepki Veriyor”
Bademcik taşını toplum tarafından hala bilinmeyen bir rahatsızlık olduğunu söyleyen Öztürk konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kronik (müzmin) bademcik iltihaplanması sonrası bademcik üzerinde yer kripta denilen çukurların içerisinde peynirimsi iltihaplar birikebilir. Bunlar yutma sırasında yada muayene sırasında dil bacağı ile basılarak dışarı atılabilir. Yiyeceklerin içerisinde yer alan minerallerin zaman içerisinde bu birikintilerin üzerine çökmeye başlaması ile oluşan yeni yapıya bademcik (tonsil) taşı adını verilir. Taş oluşan hastalarda bademciğin yapısı bozulmuşta olabilir, normalde görünebilir. Bademcik taşı çocuklarda daha sık görünür. Bademcik taşı çoğunlukla doktor muayenesi sırasında fark edilir. Bazen hastanın kendisi tarafından fark edilerek doktor gitmesine neden olur. Tanısında tahlil veya film çekilmesinin çok faydası olmaz.”
“Tedaviye Gerek Kalmıyor”
Bademcik taşında çoğunlukla tedaviye gerek olmadığına değinen Dr. Öztürk şunları söyledi: “Hasta kendi çabası ile bunları çıkarabildiği gibi ağız çalkalama, tuzlu suyla gargara yapmakta etkili olabilir. Ben hastalarına genellikle kaynatılmış papatya ile ya da sulandırılmış oksijenli su ile gargara yapmayı öneriyorum. Bu yöntemlerle çıkmaya büyük boyuttaki taşlarda özel aletlerle mevcut taşlar temizlenebilir. Hastayı oldukça rahatsız eden ve hiçbir şekilde düzelmeyen hastalarda lazer yardımı ile bademcik üzerindeki çukurlar düzleştirilerek birikmenin önüne geçilebilir. Lazer tedavisi yapılan ve rahatlamayan ya da lazer yapma imkanı olmayan yerlerde hastanın hayat kalitesini bozan ve sosyal olarak kötü kokulu nefesten dolayı sıkıntı yaşayan kişilerde tonsillektomi (bademciklerin alınması) ameliyatı uygulanabilir. Ben kendi tecrübemde hiçbir hastamda elimizde olmadığı için lazer uygulamadım, ama yapma imkanımız olmasına rağmen bademcik ameliyatı düşünmedim.”
Haber: Serkan Ercüment Kuzu