Kahramanmaraş’ın sorunlarını dile getiren Dedeoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 2015 yılı bütçesi üzerine yapmış olduğu konuşmada daha Soma’da şehit olan 301 madencimizin acısı unutmadan, İstanbul’da bir bina inşaatında 10 işçinin hayatını kaybettiğini belirterek, konuşmasını söyledi:

“Bu asansör kazasının ardından Ermenek kömür madeninde yeni bir maden kazası meydana gelmiş ve bu kazada 18 madencimiz şehit olmuştur.

Madencilerimize uzun süre ulaşılamamıştır.  Bu madencilerimiz, toprağın altından günler sonra ancak çıkarılabilmiştir. Soma’da ve Ermenek’te yaşanan bu acıları en iyi biz biliriz. Kahramanmaraş halkı bilir.

Kahramanmaraş Çöllolar kömür havzasında 10 Şubat 2011 tarihinde meydana gelen göçükte dokuz madencimiz göçük altında kalarak hayatını kaybetmiştir.

Kahramanmaraş’ı ve tüm Türkiye’yi üzen ve yasa boğan bu olay üzerinden yıllar geçmesine rağmen göçük altında kalan dokuz maden şehidimiz çıkarılamamıştır. Bu durum, hem ülkemiz hem de Kahramanmaraş için büyük bir üzüntü kaynağıdır.

Sayın bakanlarım bu konuyu ben buradan üçüncü kez dile getiriyorum. Bu şehitlerimizi toprağın altından çıkaramıyoruz. Bari oraya bir anıt mezar yapalım. Yakınları bayramlarda ve önemli günlerde oraya gelip bir Fatiha okusunlar.

Kahramanmaraş yeraltı ve yerüstü zenginlikleri bakımından önemli illerimiz arasında yer almaktadır. Kahramanmaraş’ta pek çok alanda madencilik yapılmaktadır.

Kahramanmaraş Afşin-Elbistan Termik Santrali, ülke ekonomisi ve Kahramanmaraş ekonomisine önemli oranda katkı sağlamaktadır. Ülkemize ve bölgeye önemli katkılar sağlayan bu Afşin-Elbistan Termik Santrali, hükümet tarafından özelleştirilmek istenmektedir.

Bu özelleştirme çalışmaları, hem termik santral çalışanlarını hem de bölge halkını huzursuz etmektedir. Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin özelleştirilmesine sonuna kadar karşıyız.

Hükümet bu özelleştirmeden derhal vaz geçilmelidir. Ülkemizde maden kaynaklarının çok önemli bir özelliği vardır. Çünkü madenler yenilenebilir türde ürünler değildir.

Madenler azalabilen hatta tamamen tükenebilen türden kaynaklardır. Bütün tarım ürünlerini her hasat mevsiminde, yeniden üretip pazarlayabilirsiniz. Yeni orman ürünlerini de, aradan on yıl geçse bile işleyerek tüketime sunabilirsiniz.

Tonlarca üretim yaptığınız bir maden ocağının rezervleri tükendiğinde, o maden ocağından bir ton bile kömür çıkaramazsınız. Bu nedenle, madencilik ile ilgili politikaların gelecek nesillerin haklarının da korunacak şekilde planlanması gerekmektedir.

AKP hükümeti bu bütçesi de daha önceki bütçelerinde olduğu gibi dar gelirli kesimleri düşünmemiştir. İşçi, memur, emekli, küçük esnaf ve çiftçilerimiz 2015 yılı bütçesinde de umduklarını bulamamıştır. Bu durumda önümüzdeki yıl da toplumun büyük kesimlerinde yaşanan sorunlar çözümsüz kalacaktır.

Ülkemizde işsizlik ve taşeronlaşma her geçen gün sürekli olarak artmaktadır. Hükümet, işsizliğe ve yoksulluğa çözüm bulamaz hale gelmiştir. Milletin sorunlarına çözüm bulmayan hükümet, bölücü başıyla başlatmış olduğu müzakereleri tam gaz sürdürmektedir.

Bu konuda hükümetin gözü ve kulağı millete değil, neredeyse İmralı’dan gelecek her haberlere yönelmiş durumdadır.  Ülkemizde ekonomik şartlar her geçen gün ağırlaşmak ve geçim sıkıntısı artmaktadır. Ülkemizdeki yoksul sayısına her geçen gün yeni yoksullar katılmaktadır.

Türkiye’deki yoksul sayısı 29 milyona yükselmiştir.  Kasım ayı araştırmalarına göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1225 ve yoksulluk sınırı da 3990 liraya yükselmiştir. Buna karşılık hükümet, asgari ücretli kesime 891 lirayı reva görmüştür.

Bu durumda, ülkemizde çalışan asgari ücretliler hem açlık, hem de yoksulluk sınırı altında yaşamaya makkum edilmiştir. İşçilerimizin, emeklilerimizin ve memurlarımızın büyük bir bölümü de ülkemizde yoksulluk sınırı altında ücret almaktadır. Hatta son yıllarda hükümet politikaları nedeniyle işleri iyice bozulan küçük esnaf ve çiftçilerimiz de yoksulluk sınırı altında yaşam mücadelesi vermektedir.

2015 yılı bütçesinde unutulan bu kesimlerin, umudunu hükümet tarafından bütçe sonrası hazırlanması planlanan torba yasaları kalmıştır.Türkiye’nin sorunları her geçen gün biraz daha artmaktadır. Artan bu sorunlara mutlaka öncelikle çözüm bulunmalıdır.

Ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynakları adil ve verimli bir şekilde kullanılmalıdır. Üretime ve istihdama özel bir önem verilmelidir. Hükümet, stratejik önemi olan kurumlara sahip çıkmalıdır. Bu güne kadar hükümet ne kadar stratejik kurum varsa satmıştır.

Bor madenlerinin de ülkemiz açısından stratejik önemi büyüktür. Türkiye bu konuda dünyanın en büyük rezervlerine sahiptir. Türkiye yılda yaklaşık 250 milyon dolarlık bor ihracatı gerçekleştirmektedir. Bu oran toplam maden ihracatının yüzde 50’lik bölümünü oluşturmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bor madenlerinin özelleştirilmesine karşı olduğumuzu bir kez daha buradan belirtmek istiyorum. Sanayinin tuzu konumunda olan bor, Türkiye’nin geleceğidir.”

Editör: Haber Merkezi