Ak Parti MKYK eski üyesi Genel Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Hukukçu Metin Doğan neden ‘evet’ verilmesi gerektiğini anlattı. Eski sistemin, bölge ve dünya da söz sahibi bir Türkiye için dar geldiğini, istikrarın garantisi olan yeni sistemin 17 Nisan sabahında ülkeye çok büyük bir ivme kazandırmaya başlayacağını söyledi.

BU ANAYASANIN ÜLKEYE DAR GELDİĞİNİ SÖYLEMİŞTİK

İhtilalden sonra oluşturulan 1982 anayasasının daha çok Türkiye ve siyasetin önünü tıkamaya yönelik olduğunu belirten Doğan; “Özellikle cumhurbaşkanlığı makamının her zaman askerlerin gelmesi düşünülerek, adeta kendi ideolojilerini yansıtarak sistemin emniyet sibopu olarak görüp, yetkilerle donattıkları ve o yetkilerle sorumsuz bir cumhurbaşkanlığı sisteminin de içerisinde olduğu bir Anayasadır.

1982 Anayasası üzerinde birçok değişiklikler yapıldı, dolayısıyla da sistematiği bozuldu. Artık 82 Anayasasıyla 21. Yüzyılda Dünya’nın en önemli güçlerinden biri olmaya çalışan, hem bölge meselelerinde hem de dünya meselelerinde söz sahibi olmaya çalışan bir Türkiye’nin olması mümkün değildi. Bir sistem değişikliği şarttı ve bu gömleğin ülkemize dar geldiği her platformda dile getiriliyordu. Hem ekonomik, hem siyasi istikrarın, hem de Türkiye’deki hukuk reformlarının yapılması ve bunların artarak devam etmesi için yeni sistem ve yeni Anayasa kaçınılmazdı.” dedi.

BU SİSTEMİ RECEP TAYYİP ERDOĞAN SONRASI İÇİN İSTİYORUZ

Muhalefetin ‘tek adam’ söylemine de sert tepki gösteren Ak Parti Genel Merkez disiplin Kurulu Üyesi Av. Metin Doğan şöyle konuştu; “Bu sistem Recep Tayyip Erdoğan için lazım olan bir sistem değil. Bu sistem Recep Tayyip Erdoğan sonrası için lazım olan bir sistem. Şuan Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığının tüm yetkililerini kullanmakta her türlü imkana sahip birisi. Ama bu sistem Recep Tayyip Erdoğan gibi, Rahmetli Özal gibi karizmatik ve güçlü liderlerin olmadığı dönemde, Türkiye’nin siyasi istikrarının bozulmaması, Türkiye’nin koalisyonlara mahkûm olmaması için getirilmek istenin bir sistemdir. Başkanlık sistemi zaten yürütmenin tek kişide toplandığı bir sistemdir, bu Amerika’da da, Güney Afrika’da da, Brezilya’da da birçok dünya ülkesinde de bu şekildedir. Bunun üzerinden bir siyasi karmaşa çıkarmanın bir anlamı yok.”

KOALİSYONLARDAN BIKTIĞIMIZ YETMEDİ Mİ?

Türk siyaset tarihindeki hükümet sayılarını da örnekler vererek anlatan Doğan Cumhuriyet kurulmasının ardından geçen 94 yıllık süreçte her 5 yılda bir değil de 4 yılda bir hükümet kurulsa dahi 65 hükümetin kurulması için 260 yıl gerektiğini belirtti. Hükümetlerin şu ana kadar ortalama ömürlerinin 1,5 yıl bile olmadığını hatırlatan Doğan, Menderes’in 10 yılını, Özal’ın 8 yılını, Erdoğan ise 15 yılını çıkarttığınızda diğer hükümetlerin ömürlerinin 6 oy olduğunun görüleceğini dile getirdi. Kısa ömürlü hükümetlerin Türkiye’ye zarar getirdiğine de değinen Doğan şöyle konuştu; “Böyle bir istikrarsızlık ortamında Türkiye’nin ekonomi politikalarını belirlemesi, büyük yatırımları planlaması, siyasi ufuk çizmesi, dış politika strateji belirlemesi, bölgeye ve dünyaya dair bir yol haritası çizmesi mümkün değildir.

10 YILDA 11 HÜKÜMET KURULMUŞ

Türkiye’de 1970-80 arasında 11 hükümet kurulmuş, bu hükümetlerde 3’lü, 4’lü koalisyonlar olduğu için ülkede siyasi istikrar kaybı olmuş, sokakta kardeş kardeşi vurmuş, büyük bir anarşi ortamı olmuş. Bundan da maalesef en büyük ceremesini çeken illerden birisi de Kahramanmaraş’tır. 10 yılda kurulan 11 hükümet o dönemde ekonomik istikrarı sağlayamadıkları için, gaz, benzin, tüp, şeker kuyrukları oluşmuş, her şey karaborsaya düşmüş ve kuyruklarda vatandaşlar zamanını geçirmiş. Yine bu hükümetler 1980’de Fahri Korutürk’ün Cumhurbaşkanlığı görev süresi bitince 115 meclis oturumunda Cumhurbaşkanını seçememişler ve arkasından 1980 darbesi olmuş. Bir sağdan, bir soldan diyerek gencecik insanları darağacına göndermiş ve cezaevlerinde işkenceler yapmış, bir sürü insan hakları ihlalleri yaşatmışlar.

115 OTURUMDA CUMHURBAŞKANINI SEÇEMEDİLER, İHTİLAL OLDU

1983 yılında Turgut Özal dönemi yaşanmış 8 yıllık istikrar ve güven içerisinde havaalanları, oto yollar, köylerin elektrikleri, birçok altyapı gibi hizmetler yaparak Türkiye’nin çehresini değiştirmişler. Sonra 1991’de yeniden koalisyon dönelerine geçilmiş 11 yılda 10 hükümet kurulmuş. Bunların içerisinde biri varki 25 günlük Yalım Erez hükümetidir. Van’dan bağımsız milletvekili seçilen Yalım Erez’e gizli güçler hükümet kurması için yetki vermiş fakat hükümeti kuramayan Yalım Erez bu ülkede 25 gün Başbakanlık yapmıştır. Bu süreçte bir 1994 bir de 2001 kriziyle ülke karşı karşıya kalmıştır. Bu ekonomik krizler ülkemizi her defasında yüzde 50 fakirleştirmiştir. Yine bu süreçte 28 Şubat süreci yaşanmış, ülkenin 85 milyar doları bir gecede buharlaşmış, bir anayasa kitapçığının fırlatılması sonucu gecelik repo faizleri bir gecede yüzde 7 bin 500’lere çıkmıştır. 2002’de tek başına iktidara gelen Ak Parti hükümeti döneminde ne bir doğalgaz bulundu, ne bir petrol bulundu, ne bir değerli maden bulundu, sadece milletin alın teri çok iyi değerlendirildiği için hem özel sektör anlamında hem de kamu anlamında devasa yatırımlar yapan bir ülke haline geldi. Bu devasa hizmetlerin sebebi de güven, istikrar ve huzurdur.”

KANLI GİRİŞİME ‘KONTROLLÜ’ DİYENLER ARKA PLANLARINI GÖSTERİYOR

Muhalefetin 15 Temmuz darbe girişimine ‘kontrollü darbe girişimi’ olarak lanse etmesine de sert tepki gösteren Doğan; “15 Temmuz sadece darbe değil, aynı zamanda işgal girişimidir. Bir terör örgütü tarafından Türkiye işgal edilmeye çalışılmıştır, diğer terör örgütlerinin de ülkeye girişi için ülkenin kapılarını aralama girişimidir. Bu kadar büyük bir ihanetin, bu kadar büyük bir vahşetin, uçakların bombaladığı, helikopterlerin insanlarımızın üzerine ateş açtığı, 250 insanımızın şehit olduğu, binlerce insanımızın da yaralandığı bir vahşetin ‘kontrollü darbe girişimi’ diye nitelendirilmesi onu söyleyenlerin aslında arka planlarını gösteriyor. 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından kontrollü darbe girişimi iddiasını gündeme getiren Terörist başı, sapkın, dün tüccarı Fetullah’tı. Aradan 7-8 ay geçtikten sonra, aynı iddiayı gündeme getiren kaset kumpasıyla CHP’nin başına geçen Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Kaset kumpasıyla CHP’nin başına geçen Kılıçdaroğlu kumpası kuran o odaklara şimdi vefa borcunu ödüyor. Darbe girişimine ayrı bir izahat getirmek, orada şehit olan 250 vatan evladının kanına ihanettir. Şuan darbe yargılamaları yapılıyor, o duruşmalarda bu darbenin bizzat sapkın, din tüccarı Fetullah’ın talimatıyla yapıldığı, asker içerisindeki kriptolar tarafından, emperyalist güçler tarafından desteklendiği ortaya çıktı. Darbenin hemen sonrasında ne ABD’den, ne Avrupa’dan ne de küresel devletlerden hiçbir tepkinin gelmediği, adeta darbenin başarılı olmasını ne çok istedikleri de ortada.” Diye konuştu

CHP’LİLER HER MÜCADELEYİ SAVAŞ GİBİ GÖRÜYOR

 ‘denize dökeriz’ diyen CHP Konya Milletvekiline de tokat gibi cevap veren Ak Parti Genel Merkez Disiplin Kurulu Üyesi Metin Doğan CHP’lilerin ve etrafındakilerin kendisini elitiz takımı olarak gördüğünü, kendilerinden başka herkesin koyun sürüsü ve maraba olduğunu kaydetti. CHP’lilerin her mücadeleyi bir savaş gibi gördüklerini de dile getiren Doğan, “Onlar ‘hayır’la ciddi bir cephe kazanacaklarını ve mücadeleyi savaş olarak gördükleri için bu muharebeyi kazanacaklarını düşündükleri için, ‘hayır’ çıkmasını 9 Eylül 1922’de İzmir’den denize dökmekle aynı nitelikte olduğunu görecek kadar bu ülkenin değerlerine yabancı ve bu ülkeye ihanet içerisindeler. ‘evet’ verende ‘hayır’ verende bizim vatandaşlarımız ve onların niyetlerini sorgulamak gibi bir durum söz konusu olamaz.” Dedi

YÜZDE 80 ‘EVET’ BEKLİYORUZ

40 gündür Başbakan Yardımcısı, Milletvekilleri ve teşkilat mensuplarıyla gece gündüz sahada ‘evet’ çalışması yapan Doğan Kahramanmaraş’ta ‘hayır’ vereceğini söyleyen seçmene çok nadir rastladıklarını ve onları da geçmişten örnekler vererek ikna etmeye çalıştıklarını söyledi.

Son seçimler olan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde de sahada yoğun bir şekilde çalıştıklarını hatırlatan Doğan,1 Kasım seçimlerinden daha büyük teveccüh ve destek olduğunu belirtti. Ayrıca Doğan Kahramanmaraş’tan en az yüzde 80 bir oran beklediklerini ve bu oranı da sahadaki vatandaşın tercihini bilerek verdiğini dile getirdi.

MHP TARİHİ BİR SORUMLULUK YERİNE GETİRMİŞTİR

Milliyetçi Hareket Partisinin çalışmalarına da bir soru üzerine değinen Doğan şöyle konuştu; “MHP Lideri Bahçeli 15 Temmuz sonrası Türkiye’nin durumunu görmüş ve iyi bir analiz etmiş, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini destekleyerek tarihi bir sorumluluğu ve tarihi bir görevi yerine getirmiştir. Mecliste de tüm MHP milletvekilleri sahip çıkmış ve sahada da tüm MHP teşkilatları ellerinden geldiği kadar gayret gösteriyorlar.

Kahramanmaraş’ta da MHP İl Başkanı ve yöneticileri, ilçe başkanları ve yöneticileri ciddi bir mücadele veriyorlar. Hem kendi içerisindeki MHP’den ihraç edilmesine rağmen MHP’ye genel başkan olmak yapılmak istenen Meral Akşener ve ekibine karşı bir mücadele veriyorlar hem de kendi seçmenlerine yeni sistemi anlatmak için gayreti içerisindeler. Kahramanmaraş’ta MHP tabanının büyük bir çoğunluğunun ‘evet’ vereceğini düşünüyorum ve bunu da sahada görüyorum. MHP seçmeni büyük oranda toparlanmış durumda parti örgütünün, liderinin ve Türkiye’nin arkasında. Türkiye’nin geleceğinin bu sistemde olduğunun bilincinde bir şekilde davranıyorlar.”

BASKI BİTTİ, DOĞU VE GÜNEYDOĞULU KARDEŞLERİMİZ ARTIK ÇOK RAHAT

Türkiye’nin güvenlik güçlerinin terörle mücadelede gösterdiği etkin çalışmalarla Doğu ve Günedoğu’daki vatandaşların artık daha rahat olduğuna da vurgu yapan Doğan; “Doğu ve Güneydoğu’da 25 Temmuz sürecinden bu yana çok yoğun bir terörle mücadele veriliyor. Özellikle şehir merkezleri temizlendi ve dağlar da yapılan operasyonlarla temizleniyor. Maalesef PKK’nin siyasi uzantısı HDP, hem dağda hem şehirde birlikte çalışıyor ve halkın iradesini maniple ediyorlardı. Halkı HDP’yi veya ondan önceki Kürt partilerine oy vermeye mecbur kılıyorlardı. Çocuklarının dağa kaçırılmasını veya kendisine zarar vermesini istemeyen vatandaşlar ise o partilere yönelmek zorunda kalıyorlardı. Şimdi terör tehlikesi ortadan kalktı ve bu baskı vatandaşımızın üzerinden alındı. Bundan sonraki süreçte hem referandum da hem bundan sonraki seçimlerde de oradaki vatandaşlarımızın özgür iradesiyle karar vereceğini, verdiği kararla terör örgütünün maşası olan HDP’ye değil, Türkiye’ye sahip çıkacak, milli birlik ve bütünlüğü sağlayacak siyasi görüşlere doğru kayacağını düşünüyorum. ‘evet’ oyunun da bölge için bir şans olduğunu vatandaşlar anlamış durumda, oradaki huzur ve refahın kalıcı hale gelmesi için gelecekte de Türkiye’nin bir bütün şekilde kendisini muhafaza etmesi için Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bir şans olduğunu düşünüyor ve ‘evet’ oylarının anketlerde yüksek olduğunu görüyoruz.” Diye konuştu.

17 NİSAN SABAHI BAMBAŞKA BİR TÜRKİYE OLACAK

16 Nisan’da yapılacak halk oylamasında ‘evet’ çıkması durumunda Türkiye’nin 17 Nisan sabahına farklı bir gün ile uyanacaklarını belirten Doğan; “ ‘Evet’le ilgili bir tereddüdümüz yok, seçmenimizin iradesiyle 17 Nisan sabaha bambaşka bir Türkiye’yle uyanacağıma inanıyorum. Artık Türkiye’de anayasa ve hükümet sisteminin değişmesiyle istikrar kalıcı hale gelecek, bu da insanlarımızın zihnine yerleşecek. Hiçbir zaman için ‘acaba bir sonraki seçimde kimler iktidara gelecek, koalisyonlar olacak mı’ diye düşünmeyecek,  2019’da Cumhurbaşkanı yüzde 50+1’le seçilecek, 2024’te, 2029’da da yine seçilecek. Türkiye’de Güneş Motel pazarlıklarının, bir şemsiye partisi kurdurulup diğer partilerden onlarca partiden istifa ettirilerek, milletin iradesini Ankara, İstanbul pazarlarında ucuz bir mal gibi alınıp satıldığı bir ortamın gelmeyeceğini vatandaşlarımız görecek. Ekonomiye, siyasete daha güvenle bakacak. Vatandaşın güvenini kazanmış bir devlet, dış politikada daha etkin olacak daha dik duracak, yatırımlarda ileriye dönük projelerde daha cesaretli davranmak suretiyle ülkenin geleceğini şekillendirecek.  Bu sistem ülkenin 2023-2071 hedeflerine giden hükümetler için de itici bir güç olacak.” Dedi.

 

Editör: Haber Merkezi