Bir seçim sathı mahalline daha girmiş bulunuyoruz NERDE KALMIŞTIK?

Bir seçim sathı mahalline daha girmiş bulunuyoruz

Tarihimizde ilk defa parlamentodan erken  seçim için dahi güvenoyu alacak bir hükümet kurulamadığı için, ülkemiz Anayasanın 116. Maddesi gereği  Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından  tekrar seçime götürülmektedir.

Bu arada peş peşe ne olacağı merak edilen birçok konu da bir bir çözüme kavuştu.

Hükümet'in Anayasanın 114.maddessine göre kurulması gerekiyordu. Sayın Ahmet DAVUTOĞLU Başkanlığında kurulmuş oldu.

Kurulan bu hükümet Ak partinin tercihiyle oluşmuş bir koalisyon Hükümet'i değil, Anayasal zorunluluktan doğan bir seçim hükümetidir.

Eski teamül İçişleri, Adalet ve Ulaştırma Bakanlıkları bağımsız yani parlamento dışından, diğer bakanlıklar ise partilerin parlamentodaki ağırlıklarına göre belirleniyordu. CHP ve MHP'nin seçim hükümetine katılmayacağını açıklaması üzerine milletvekillerine yapılan doğrudan bakanlık teklifi kimileri tarafından ahlaksız teklif olarak değerlendirilse de anayasa gereği direkt milletvekillerine yapılması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Örneğin nasıl olsa kabul edilmez varsayımıyla bu teklif yapılmazsa, sonrasında bazı milletvekilleri biz kabul edecektik dediklerinde ( misal Sayın Tuğrul TÜRKEŞ) anayasa ihlali anlamına gelirdi. Milletvekilleri zaten isterlerse teklifi ret edebiliyorlardı.

Aslında milletvekillerini, bakanlık teklifini kabul etmemeleri hususunda baskı altın'da tutmaya çalışmak; hukuki olmadığı gibi insanide değildir. Bu, milletvekili iradesine ipotek koymaktır da aynı zamanda.

Seçim hükümetini kurmakla Sayın Ahmet Davutoğlu görevlendirildi.

CHP’den seçim hükümetine bakanlık kabul eden üye çıkmadı.   

HDP baştan beri Milletvekillerinin seçim hükümetinde görev alacaklarını açıkladılar. İki Milletvekili teklifi kabul etti kabinede yerlerini aldı.

MHP‘nin tüm direncine rağmen, Milletvekili Tuğrul Türkeş seçim hükümetinde görev aldı. Başbakan yardımcısı olarak görev yapacak. Tuğrul Türkeş Anayasal bir görevi kabul ettiği için bundan dolayı MHP’den ihraç edilemez. Ancak başka sudan sebeplerle ihraç edilebilir, o da MHP'nin

 eksi hanesine yazılır. Mahkeme kararıyla da tekrar MHP’ye döner. Netice olarak MHP, HDP ile baştan beri bir arada olmamaya çalışsa da, kaderin cilvesi MHP ile HDP’yi seçim hükümetinde buluşturdu.    

Aslında Ak parti 13 yıldır yapmış olduğu icraatlar ve söylemleriyle sadece ülkemizde değil, Dünya’nın her mağdur ve mazlum toplumlarının umudu oldu.

Ancak 7 Haziran Seçimlerinde ciddi bir oy kaybıyla birinci olmasına rağmen, tek başına iktidar olamadı. Aldığı oy aslında küçümsenecek bir oy değildi, ancak her seçimde bir önceki seçimlerden daha çok oy alıp kendi rekorunu kıran şampiyonun, yarışta birinci olmasına rağmen kendi rekorunu kıramaması ve tek başına iktidar olamaması kimseyi memnun etmedi ve tek parti iktidarı elden uçup gitti. Süreç içerisinde koalisyon da kurulamadığı için tekrar seçime gidiliyor.

Seçimler bir fırsattır.13 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde ki kazanımlarımızı düşündüğümüzde, 7 Hazirandan bu yana Ülkenin geldiği yeri bu perspektifen gördüğümüzde istikrarın ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.  Bu açıdan bakıldığında 1 Kasım Seçimleri Cumhuriyet tarihinin en önemi seçimidir denilebilir. Tekrardan tarihi bir fırsat önümüze gelmiştir. Tarihi sorumluluğu açısından Ak Parti bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek zorundadır.

Ebette Hiçbir şey yapmayanın yanlış yapma ihtimali yoktur. Çalışanın, icraat yapanın bir takım eksik ve yanlışları olabilir, Ancak Ak Partinin iyi niyeti açıktır. Niyet hayırsa

Akıbette hayır olacaktır inşallah.

Seçimden sonra üst düzey Ak Parti yöneticilerinin Seçim sonuçlarından gerekli dersler çıkarılacaktır, fabrika ayarlarına geri dönülecektir, aday tespitlerinde daha bir özen gösterilecektir gibi açıklamaları milletimizin ümidini tazelemiştir.

Aziz milletimiz son derece hassastır. Sürekli toplumun içinde olmam ve 24. dönemde Milletvekilliği yapmam hesabıyla kamuoyunun bizlere yönelttiği tavsiyeleri, soruları ve beklentilerini aşağıya alıyorum.

Hiç kimsenin yanlış yapma lüksü yoktur.

Şimdi bir cerrah hassasiyetiyle hareket etmek zamanıdır.

"Hiçbir şey yapmadan tekrar seçimde tek başıma iktidara gelirim" diye düşünmeden çok çalışmak lazımdır

Ciddi analizlerle Oy kaybetme sebepleri bulunup ortadan kaldırılmalıdır.

Listeler yapılırken gerekli özen gösterilmelidir.

Yapılacak şey; toplumu ve teşkilatları daha çok dinlemektir.

Toplumun tamamını kucaklamak lazımdır ,küskün,dargın kimse bırakılmamalıdır.

Toplumsal öncelikler dikkate alınmalıdır

Ortak akıla önem verilmelidir.

Toplumsal karşılığı olan, Topluma ve Ak partiye katma değeri olan adaylara Öncelik verilmelidir.

Özellikle listelerdeki son sıra milletvekilliklerinin çok az oylarla kazanılıp kaybedildiği son seçimde görülmüştür.

 Uzmanlarca yapılan bir hesapta doksan bin civarında bir oyla 276 Milletvekilliğini yakalamanın mümkün olduğu ifade edilmiştir.

Değerli okuyucularım, Ak Parti'nin yeniden tek başına iktidara gelip destan yazmaya başlayabilmesi için Yapacak çok şey var aslında. Ne yapacaksak bir Kasım'a kadar yapmalı ve kesintiye uğrayan 'tek başına iktidar'ı yeniden inşa etmeliyiz. Yoksa iç ve dış düşmanları sevindirir ve ülkeyi 7 Hazirandan beri devam eden belirsizlik çukurunun içine yuvarlamış oluruz. Bu yüzden kalan iki ay süresince gecemizi gündüzümüze katarak çalışmalı ve bu dar geçitten ülkemizi çıkartmalıyız. Evet, bunun için nerde kalmıştık diyor ve besmeleyle yeniden başlıyoruz.

Görelim Mevla’m neyler,

Neylerse güzel eyler!