Acı ama: Türkiye gerçeği, mutsuz insanımız.

Çarşı Pazar geziyorum: herkes mutsuz huzursuz, yalnızlıktan, canı yanan insanlar. Bir hücrede yaşıyor gibi olduğunu söylüyor.

Lokanta da oturuyorum.

İki genç geldi, arkadaş mı- sevgilimi diye ellerine baktım yüksük var.

Nişanlı olabilir, evli olabilir, ya da iki kardeştir dedim.

Yan masaya oturdular.

Garson dan İnternet şifresini isteyerek cep telefonları ile internette girdiler.

Bu arada yemek siparişi alındı. Ortaya salata, aş katmacı, söğürme, yeşillik geldi. Bir süre sonra kebapları ve açıkta ayran geldi.

Yemeği gözleri görmeyen iki genç, bir tek kelime konuşmadan sürekli cep telefonuna bakarak bazen gülüyorlar bazen, kasılıyorlar.

Yemek ortada soğuyor. Ama gözleri cep telefonu ekranı haricinde bir şey görmüyor.

Sonunu merak ettim.

Bir tek kelime konuşmadan: bir iki lokma yediler yemediler. Diğer ikram yiyeceklerin hiç birine el sürmediler olduğu gibi geri kaldırıldı.

Çay dan bir iki yudum aldılar gerisi kaldı.

Bunlar: Kardeş olsalar aile meselesini görüşürler dedim.

Nişanlı: olsalar düğün meselesini konuşurlar dedim.

Evli olsalar: Çocuk ve geleceğini konuşurlar dedim.

Hiç biri değilse bunlar kim? Bir tek kelime konuşmadan iki yabancı gibi aynı masayı paylaştılar sonra erkek hesabı ödedi, kalkıp gittiler.

Lokantaya niye geldiler? Aç olsalar yemek yerlerdi.

Peki dok iseler niye yemek söyleyerek orada oturdular ve yemediler.

Bu konuyu çözemedim. Ama her ikisi de mutsuzdu.

Bu meseleyi bir dostumuza anlattım: köşeme taşıyacağım dedim. Oda bana beni de yaz dedi. Abi beni de yaz!

Sonra ilave etti: Akşam eve varıyorum, hanımın kanal7 de hint dizisi var ona bakıyor beni görmüyor, tanımıyor. Çocuklar odasında ayrı ayrı internette geziyorlar. Kocaman evde yalınız başıma kaldım. Kocaman evde tek başıma yaşıyorum.

Benim halim bu: mutsuz bir insanım beni yaz! Ne olur beni yaz, ben ise evde tek başıma kaldım. Hücre hayatı yaşıyorum, yalınızım çok yalınız beni yaz” diyerek feryat etmeye başladı.

Şöyle biraz düşündüm:

Taziye ziyaretine gidiyoruz, herkes cep telefonu ile oynuyor.

Düğüne gidiyoruz: herkes cep telefonu ile oynuyor.

Akraba ziyaretine gidiyorum: “ Hoş geldin!” yarım ağız sonra cep telefonu ile oynamaya devam ediyorlar.

Bir süre sonra : “ Hoş geldin demiştim değil mi çay içermeyiz! İçelim içelim canım bir çay içelim, hanım çay !” diyor ama cep telefonu ile oynamaya devam ediyor.

Bekliyorum: çay yok, bizim yüzümüze bakan yok, geç oldu diyorum kalkıyorum, kapıdan çıkarken, hısımım: “ ya nereye gidiyorsun? Çay yapacaktık tamaaaa”

Sevgilisi, yareni canından değerli en pahalı cep telefonu elinde.

Türk milleti mutsuz ve huzursuz!

Bunun birinci sebebi: Bu manyak telefonlar sebebi ile bu telefonlar yüzünden herkes konuşmayı unuttu.

Bugün insanlar bir biri ile konuşma yerine, iki satır yazıyor, ya da resimlere bakarak mutluluk arıyor.

Facebook da bilmem kaç kişi beğenmiş onunla mutlu oluyor ya da oraya bir resim atınca, 83 Milyon kendini izliyormuş gibi görerek mutlu oluyor. Maalesef ki Türkiye bugün bu acı ama gerçek yalınız, mutsuz insanların yaşadığı bir ülke haline geldik.

İstanbul da yapılan anket yüzde 55 yalnızlık çekiyormuş. Bana göre bu daha fazladır.

Çevrenizdeki mutsuz insanlara bakın

İyi günler…