Günlerdir, haftalardır, aylardır, yıllardır yazılıyor, yazıyoruz. Medya dünyası yazılı ve görsel olarak olup bitenleri sizlerle paylaşıyor, paylaşmaya da devam ediyor. “Okurumdan Mesaj” yazdıklarımın daha mürekkebi kurumadan gerçekleşti.

Ne diyordu okurum, “Medya terör saldırılarına karşı neden çok duyarsız. Her gün şehit veriyoruz. Ama bir iki şehit olduğunda medyada çok küçük yer alıyor. Haberin manşetlere çıkması için ille en az -8-10, kişinin şehit olması mı gerekiyor?

Sevgili okurum, mesele bu tür haberleri manşete çıkmak değildir. Gönül ister ki şu terör olayı biran önce bitsin, ne yazlı basında nede görsel medya da bu tür haberlere yer verilmesin bütün dileğimiz budur. Mesele olayların büyüğü, küçüğü, manşet olup olmaması, yazıldığı, çizildiği değildir, akan kanın biran önce durmasıdır, durdurulmasıdır.

Gördüğümüz, bildiğimiz, duyduğumuz kadarıyla PKK örgütünün ne dini, nede imanı var. Ne olduğu, hangi dine ve mezhebe ait olduğu da belli değil. 30 yıldır devam eden bu olumsuzluk daha ne kadar sürecek, “mezhepsiz maşa “örgüt ne zaman kana doyacak  ve usanacak belli değildir.

İşte bu mezhepsiz örgüt, her gün yine bir terör saldırısıyla ülkemizi sallıyor. Örgütün her saldırısından sonrada, devletin önde gelen yetkililerinin açıklamalarına bir bakın.

Yine terörle bir yere varılmayacağını, sabrımızın taşmak üzere olduğunu, bıçağın kemiğe dayandığını, Türkiye’nin herkese haddini bildirecek kadar güçlü  ve kudretli olduğunu anlatan demeçler dinledik, okuduk.

Yine gerekirse hesabını soracağımızı, operasyonların devam ettiğini, bunların arkasındaki güçlerin de bilindiğini belirtti devlet büyüklerimiz.

Buna karşı Şemdinli’de son 17 gündür devam eden çatışmada neler olduğunu hâlâ öğrenmiş değiliz, boşaltılan köylerdeki vatandaşlarımızın akıbetleri ne oldu bilmiyoruz, operasyonlarda kayıp verip vermediğimizi, mecburen terör örgütünün dezenformasyonuna bakarak anlamaya çalışıyoruz.

Kısacası bu mezhepsiz terör örgütü PKK saldırmaktan, askerlerimizi şehit etmekten, kanlı planını aralıksız sergilemekten hiç bıkmıyor, bizimkiler de hamasi demeçler verip “hadlerini bildirecek olmamızı söylemekten” asla bıkmıyor, durum bu.

Ülkeyi yönetenler PKK’nın  her saldırısını “dış güçlere” bağlamaktan da geri durmuyorlar. İyi de aynı ittifakta bulunduğumuz hangi ülkeler teröre destek veriyor, hangi ülkeyle düşmanız?

Elbette bunları tahmin ediyoruz da, gerçeği en açık şekilde öğrenmek hakkımız olduğu gibi “neden hâlâ teröre destek verdiklerini bildiğimiz ülkelerle aynı ittifak içinde olduğumuzu” sorgulamak da hakkımız.

Evet, kastedilen düşmanın “Suriye” olduğunu anlamamak için ahmak olmak gerekir de, ittifak içinde olduğumuz ülkeler hangileridir?

İttifak içinde olduğumuz ülkelerin tamamına yakını NATO ülkesi. Onlardan biri mi?

Yoksa  sözde bize ağabeylik yapan aklı hocamız  ABD’ mi?

Yoksa hiç kimsenin kolay kolay söyleyemediği asil gerçek şu mu?

Ülkemizi 30 yıldır maddi ve manevi zarara sokan, sözde bize dost görünen bazı ülkelerin “maşası” olan bu dost ülkeler yapamadıkları yapma gafleti içine düşen “mezhepsiz” örgütün arkasındaki asil baba güç ABD’mi?

1950 yıllarda, dönemin başbakanı rahmetli Adnan Menderes zamanında bizi ”mareşal” yardımıyla, verdiği bazı hibelerle ele geçiren ABD, o günden beri  “pis ve kanlı” elini üzerimizden çekmedi, sözde dost göründü, özde düşman.

Ülkemiz açısından Şimdi bakıyorum da olup bitenlere, kim dost kim düşman diye.

Kafamız çok karıştı doğrusu..

DOST BİLDİKLERİMİZ…

Dost diye kucak açtıklarımız,

Önlerine para pul saçtıklarımız,

Demokrasi adına vekil seçtiklerimiz,

Şimdi bize düşman çıktılar.

 

Helal etmiyorum hakkımı onlara,

Selam dahi vermeyin  bunlara,

Düşürdüler güzel ülkemi dillere,

Şimdi bize düşman çıktılar.

 

Edelerimiz bunlar için savaştı,

O günde bunlar cepheden kaçtı,

Büyük bölümü Ermeniye karıştı,

Şimdi bize düşman çıktılar.

 

Dost bildiklerimiz düşman çıktı,

Türk Milleti bunlardan bıktı,

Ekmeğimizi yedi dağa çıktı,

Şimdi bize düşman çıktılar.