Bir büyüğümüz; soruyor:

- Duydun mu Akif?

- Neyi abi?

- KSÜ’de başarılı akademisyenlere kadro verilmiyor ama çalışmayanlara da kadro dağıtılıyormuş?

- Allah, Allah..

- Ya işte böyle Akif.

**

Konuyu gündeme getirelim istedim:

KSÜ’ye öğretim üyesi alınması için 12 Haziran 2015 tarihli Resmi Gazete’de bir ilan yayınlanır.

Tıp, Ziraat, Fen ve Edebiyat, Mühendislik ve Mimarlık, İlahiyat, Eğitim fakültelerinin çeşitli bölümlerine profesör ve doçent alınacaktır.

Alınacaklardan 11’i profesör ve 8’i doçenttir.

Yine KSÜ’ye öğretim üyesi alınması için 2 Eylül 2015 tarihli Resmi Gazete’de bir ilan daha yayınlanır.

Tıp, Ziraat, Fen ve Edebiyat fakülteleri; Beden Eğitim ve Spor Yüksek Okulu ve Kahramanmaraş Sağlık Yüksekokulu’na çeşitli branşlarda profesör ve doçent alınacaktır.

Bu defa alınacak öğretim üyelerinden 5’i profesör ve 3’ü de doçenttir.

**

İddia şudur:

İlk ilanda Fen ve Edebiyat Fakültesi’ne ait profesörlük kadrosu için başvuranlardan birinin durumu YÖK Kanunu’nun 26. Maddesinde yer alan “profesörlüğe yükselme ve atama” kriterlerine uyumsuzdur.

Kriteri “sağlamadı” ya da “sağlayamadığı” için başvurusunu yaptığı halde ataması yapılmamış ya da yapılamamıştır.

Maaş aldığı halde, 14 yıl boyunca özgün yayın yapmayan bu kişi , profesörlük kadrosuna getirilememiştir.

Çare, durumu uygun hale getirmektir.

Bu kişiye, üniversite adına sahipliğini KSÜ rektörünün yaptığı ve “Kahramanmaras Sutcu Imam University Journal of Engineering Sciences” isimli üniversitenin yerel dergisinde, alelacele yayın yaptıralarak, zorlama bir yöntem uygulanmıştır.

Bu yöntemle bu şahsın “profesörlüğe yükselme ve atama” kriterlerini sağlamasına ya da sağlayabilmesine çalışılmıştır.

Kanunun ilgili maddesi dikkatli bir biçimde okunursa görülecektir ki; bu şahıs aslında hala atama kriterlerini sağlayamamaktadır.

**

Burada özellikle şu sorulara dikkat çekmek istiyorum.

1) Bir kişiye YÖK Kanununun 26.Maddesinde yer alan “profesörlüğe yükselme ve atama” kriterlerini sağlamadığı halde, iki farklı ilanda iki farklı açıklamayla kadro ilanına çıkılması “sanki, iki ilanda farklı şahıslara çıkmış” gibi tamamen kamuoyunu aldatmaya yönelik bir davranış olarak karşımıza çıkmamakta mıdır?

2) Rektörlük tarafından sarf edildiği söylenen ve basına da yansıyan şekliyle “ayakkabı numarasına göre adam almak” cümlesi yalanlanmadığına göre bahse konu atama gerçekleştiği taktirde, bu ilanın, o cümlenin somut örneği olacağı dikkatten kaçmakta mıdır?

3) KSÜ’den sonra kurulmuş üniversitelerde dahil olmak üzere tüm üniversitelerde var olan ve uygulanan “Öğretim Üyeliğine Atama ve Yükseltme Yönetmeliği” KSÜ’de niye uygulanmamaktadır? Yoksa, “Ayakkabı numarasına göre eleman alabilmek için mi?” sorusu akla gelmemekte midir=  

4) Başarılı, çalışkan ve atama şartlarını sağlayan akademisyenlere kadrosu verilmezken; 14 yıl boyunca bilime herhangi bir katkısı olmayan ama maaşını düzenli olarak alan bir şahsa (akademik personel diyemeyeceğim için kusura bakmayın) atama şartlarını sağlaması için her türlü zorlama yolların denendiği bir yönetim anlayışıyla diğer akademisyenlerin bundan sonra bilime ve ülkeye yapabilecekleri katkıları siz düşünebiliyor musunuz?

5) Zorlama yöntemlerle profesörlük kadrosuna yükseltilme işlemi; var oyan ama nedense uygulanmayan “atama ve yükseltilme” kriterlerini daha da aşağı çekerek, üniversitedeki bilimsel motivasyonu öldürmeyecek midir?

6) YÖK Kanununun 26.Maddesinde yer alan “profesörlüğe yükselme ve atama” kriterlerini fazlasıyla sağladığı halde atanamayan doçentler varken, şartları sağlamayan birisi için bu kadar gayret ne ile izah edilebilir?

7) Asgari koşulları dahi sağlayamayan birisinin, zorlama yöntemlerle profesörlük kadrosuna yükseltilmesi hukuki açıdan imzası olan herkesi bağlayacağı gibi hukuki açıdan emsal niteliği taşıyan bir atama olacağı da unutulacak mıdır?

8) Profesörlük kadrosu bu kadar ucuz mudur?

**

Görüyoruz ki; bahsedilen bu konu bir üniversitede ve profesörlük karosuna yapılacak atamayla ilgilidir.

Maalesef, üzülerek bunu söylüyoruz.

Bilim ve bilim insanlarının değer görmediği bir üniversite ve o üniversitenin şehri gerilemeye mahkumdur.

Bilim ve bilim insanlarının kıymet görmediği yerde durmayacağını unutmamak gerekiyor

Her ne kadar yazmış olduğumuz yazı KSÜ Rektörünün tabiriyle “içeriden bilgi sızdırmak” tanımına girse de amaç şudur:

Üniversitemizde bilimsel kaliteyi arttırmak, haksızlıklara dur diyebilmek, üniversitelerimizi rektörlerin keyfi yönetim anlayışlarından uzaklaştırarak objektif ve şeffaf yönetim anlayışını benimsemiş kurumlar haline getirebilmek ve böylece yanlış gördüğümüz konuları kamuoyuyla paylaşarak şehir halkını üniversitesine sahip çıkması için bilinçlendirmektir.

**

Biline ki; bunlar, yüzde 12’lik oyla makamda oturanların ‘huzurlu üniversite’ diye kamuoyuna lanse etmeye çalıştığı üniversitedeki huzursuzluğun kaynaklarından biridir.

Daha buna benzer yığınla huzursuzluk kaynağı uygulamalar, anlatılıyor.

Ya da rektörün bazı basın mensuplarına söylediği gibi; ‘içerden bilgi sızdırılıyor’.

Her neyse…

Biz üzerimize düşeni yapıp, iddiaları veya yaşananları kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Gerisi kamuoyunun ve ‘düşük oranlı’ yani çoğunluğa tahakküm eden azınlık iktidarınındır.

Elbette, atananlar olmasa da atayanlar bir gerçeği görecektir.