Kırmızı-beyaz sevgimin ana kaynağı; Türk Milleti’nin sembolü ay yıldızlı kırmızı beyaz bayrak ve bu kaynaktan beslenen şehrimin sembolü kırmızı beyaz formalı Kahramanmaraş Spor’dur.

Kırmızı ile beyaz bir araya gelince Mecnun’un Leyla’da gördüğü güzelliği görmeye çalışıyorum.  Mecnun Leyla’nın aşkından çöllere düşünce sormuşlar  ‘’sen çöllere bu kız için mi düştün?’’ aldıkları cevap çok büyüleyici  ‘’siz onu bir de benim gözümle görün.’’

Türk Futbolunun geldiği nokta herkesin malumu. Sözde şike davası ve forma renklerine göre yapılan yorumlar sözde büyük-büyük adamların verdiği demeçler futbola olan sevgiyi, futbolcuya olan saygıyı bitirdi. Son milli maçta yaşananlar durumun vehametini bir kere daha göz önüne serdi. 1 yaşındaki çocuğuna, karısına, anasına küfürler edilen bir futbolcu sahaya çıkmayınca küfür edenler masum, futbolcu suçlu oldu. Bu rezaleti bitirmenin çaresi aranılacağına işin içine forma renklerini sokup kırmızı-beyaz’a ihanet ettiğimizin farkına varamadık. Önümüzdeki dönemde yaşayacağımız hayal kırıklıklarına da herkes hazırlıklı olsun. Günah keçisi arıyorsak sahadaki futbolcuya değil futbolu yönetenlere bakalım.

Milli Futbol takımımızda gördüğümüz ihanet ve vurdumduymazlığın bir benzeri de kaderin  cilvesi olsa gerek Kırmızı-beyaz renkli formayı giyen Kahramanmaraş Spor’da  yaşanıyor.

‘’Sezar’ın hakkı Sezar’a’’ diyerek en başta Sevgili FATİH CEYHAN’A şehrin takımı için göstermiş olduğu gayretlerden dolayı teşekkür etmeliyiz. Bir şeyler başarmak için gerçek manada savaşıyor. Kahramanmaraşspor’un içinde bulunduğu duruma üzülmemek imkansız. Çocukluk ve ilk gençlik dönemlerimizde takımımız adına ne hayallerimiz vardı. 

Kahramanmaraşspor’u düşündükçe unutamadığım birçok anı gözümde canlanır. 12 Eylül Askeri darbesinin karanlık ve puslu günleri henüz aydınlanmaya başlamışken dönemin sıkıyönetim komutanı Yusuf Haznedaroğlu belki de yukarılardan aldığı talimat gereği Kahramanmaraş Spor için bir oluşum başlattı. Takım kurdu. Hatırladığım ilk maç Tarsus İdman Yurdu Erkut Spor ile yapacağımız maçtı. ‘’sporsever halkımız davetlidir’’ diye biten ilanlar asılmıştı işyerlerinin camlarına. Çocuk aklımızla davete icabet etmek için stada gittik, meğerse giriş ücretliymiş. Kale arkası tribünler henüz yapılmadığı için atladık duvarın üstünden. Saha komiseri sağlıkçı Ali’nin elinden kurtulup kendimizi tribüne zor attık, maçı kazanmanın verdiği sevinç burkulan ayak bileğimin açısını bile unutturdu.  Sonra  terfi ligi maçları. Van Spor ile yaptığımız maçta son saniyede verilen penaltı ile Vanspor maçı alıp profesyonel lige yükseldiğinde başımızdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. O dönem  ‘’Aslan Mesut’u, Hayvan Mesut’u, Kelle Mehmet’i, Hurubeş Mehmet’i, Deli Fethi’yi, Halil’i, Kuşcu Ahmet’i’’ avazımız çıktığı kadar desteklerdik. Yozgat Bozok Spor’u yenip şampiyon olduğumuz maçı, Şifo Mehmet’in dayısı Hamdi’nin ayağını kırma pahasına attığı şampiyonluk gölünü, Ünye maçında sahaya giren adamı, Tonny Schumacher’i, şeytan Rıdavan’ı 103 golle şampiyon olan fenerbahçe’yi, 3 gol atıp berabere kaldığımız Galatasaray’ı Kahramanmaraşspor ile maç yaparken seyretmek ayrı bir zevkti. Şampiyon olup Türkiye 1. Futbol ligine yükseldiğimizde rast geldiğimiz tüm kaldırımlara ‘’Şampiyon Maraş’’  yazmıştık. Şimdiki nesil bu zevki tadamayacak gibi. Takımımızın durumu malum. Fatih Ceyhan Bey’den başka fedakarlık eden yok, yük onun omuzunda bakalım nereye kadar taşıyabilecek.

Dikkatimi çekti; Türk sporunda kalkınma hamlesi başlatıldığında çim yapılan son saha 12 Şubat Stadyumu idi. 1. Futbol ligini toprak sahada oynamış cümle âleme rezil olmuştuk.  Erman Toroğlu’nun kentimiz için dizdiği methiyeler hala kulaklarımda.  Yıllar yılı Spor tesisi adına şehrimize yapılan yatırım yok denecek kadar az oldu. Sonra belediye imkânları ile yapılan spor tesisleri devreye alındı. PTT  1. Ligine yükseldik stat bakıma alındı. İçinde bulunduğumuz durum yıllar önce yaşadığımız rezaletin bir devamı gibiydi.  Ülkenin dört bir yanına devasa spor kompleksleri yapılırken Kahramanmaraş neden yok sayıldı, çürük 12 Şubat stadına mahkum kaldı. Cevabını verebilecek varsa bu tarafa gelsin.  TOKİ marifeti ile inşa edilen statlardan biri Kahramanmaraş’a yapılabilirdi. Ama herhalde bize layık görülen onarılmış 12 Şubat stadı oldu.

Tesis ve tesisleşme konusunda bunlar yaşanırken Kahramanmaraşspor yok sayılıp veya bir kenara itilip K. Maraş belediye spor kuruldu. Kim tarafından finanse edildiği muamma olsa da Kırmızı-beyaz forma için de harcanabilecek kaynaklar yeni takıma kanalize edildi.  Yeni takım için hatırı sayılır yatırım yapıldı. Dökme su ile değirmen dönmeyeceği için arzulanan başarı henüz gelmedi. Yakın zamanda da geleceğe benzemiyor. Kahramanmaraşspor kötü yönetimlerden çok çekti. Her gelen yönetim takımın bir uzvunu işlemez hale getirdi. Aslına bakarsanız hatırı sayılır yönetimlerde kurulamadı. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istercesine kulüp hisseleri borç karşılığı bedelsiz olarak bir firmaya devredildi. Tamam, şimdi oldu derken geldiğimiz nokta öncekilerden daha feci oldu.  Kırmızı beyaz formayı giyenler kulüp binasında kendi imkânları ile kaynattıkları kazanda kuru fasulye pilava talim ederken mavi beyazlılar kalori hesabı yapılmış yemekler yediler. Takım otobüsü haczedildi, mazot parası imece usulü ile toplandı. Malzemeler futbolcuların kendi imkânları ile yıkandı, kullanılabilir hale getirildi. Yöneticiler, etkili ve yetkili kişiler seyretti.  Bu duruma isyan eden bir tek M.Fatih Ceyhan oldu.

Kırmızı-beyaz hepimizin aşkı. Ortak değerimiz. Kırmızı-beyaz’a destek olmak bu şehrin yüzakı haline getirmek boyun borcu. İzzetler, Özdemirler, Ferhatlar, Servetler, Osmanlar, Mehmet Önürler, Paşalar, Fethiler, yetiştirmiş bu kentte yeniden başarı getirecek adımları atmalıyız. Bunu sağlayacak adımları bugün atmayacaksak ‘’Bugün değilse ne zaman’’ sorusuna cevap verebilmeliyiz.