Eskiden huzur vardı, hayır bereket vardı, birlik ve beraberlik vardı. Ya bugün?

Çöpler ekmek dolu, yemek artıkları dolu, oysa eskiden bir gram çöpe ekmek atılmazdı… Bayatlayan ekmek tatlısı yapılırdı…

Ben kendi evimde İsrafı yenemiyorum: İsraf ne demek? , malı boş yere harcamaktır. Kur’an’da, “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz” (el-A‘râf 7/31) buyurulmuş, Resûl-i Ekrem de daima mutedil, ölçülü davranmayı emretmiş, malın boşa harcanmasını yasaklamıştır.

İsrâfı, sadece elimizdeki mal ve mülkü çarçur etmek şeklinde düşünmemeliyiz. Âyet-i kerîmede buyurulan:

“Allâh israf edenleri sevmez! ” îkâzını hayatımızın bütün safhalarına taşımalıyız.

Bu meyanda vazifesinin ehemmiyetini idrâk eden bir hoca efendi de, aslâ talebesinin zaman ve enerjisini israf edemez, etmemelidir.

Bilmeliyiz ki, ömrü boş geçirmek bir israftır. Elimizdeki yüce emanetleri muhafaza etmemek bir israftır. Hele insanın eğitiminde onun varlıkların en şereflisi olması istikametinde yetiştirilmeyip ziyân edilmesi, israfların en büyüğüdür.

Dolayısıyla insanın eğitim ve terbiyesinde son derece hassas olmalıdır. Onu, yüce yaratanın hilkatte arzu ettiği bir kul olarak, yâni bu kâinat kitabını okuyan, ondaki ilâhî nizam ve âhenk ile kudret akışlarını seyrederek ince ve derin bir tefekkür iklîminde îmânını ihsâna erdirebilen bir kâmil gönül olarak yetiştirmelidir. Bir bakıma vasıfsız ve sığ kitleler değil, İslâm’ın, asr-ı saâdette ortaya koyduğu kıvamı taşıyan şahsiyetler inşâ etmeliyiz. Yoksa bunca milyar insanlık âlemindeki gerçek insana olan susuzluk bir türlü dindirilemez…

Bizim çocukluğumuzda: Pilav ortaya konur kaşık veya ekmekle sokum yapılarak karnımız doyuncaya kadar yer bir gram çöpe atılmazdı…

Bugün: Herkes kendi tabağına alıyor, yarısı yeniyor arısı çöpe gidiyor…

Açık büfe kahvaltı veya yemek ise tam bir israf abidesi olarak karşımıza çıkıyor…

Bu israfın bedelini çok ağır ödeyeceğiz:

Başta söyledim: Sadece sofrada israf değil her yerde var…

Düşünün: Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O’dur. Herbiri meyve verdiği zaman meyvesinden yeyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allâh israf edenleri sevmez.” (el-En’am, 141)

“Ey Âdemoğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allâh israf edenleri sevmez.” (el-A’raf, 31)

“Saçıp savuranlar, hiç şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür.” (el-İsrâ, 27)

Ekim ayında bir tane buğdayın tarlaya atıldığını, Haziran ayına kadar sulanarak bakımını yapıldığını, Haziran da biçilen ekinin, değirmene götürülerek un haline geldiğini, fırında ekmek olarak bizim soframıza gelmesinin tam 8 ay sürdüğünü düşünün ve 8 aylık emeği çöpe atmayınız.

Bir mobilya aldınız, hanım beğenmedi diye onu çöpe atmakta bir israftır… Onun da arkasında ne emek olduğunu iyi düşünün!

Patatesi – soğanı çürütüp dağ başlarına atanlar, meyve sebzeleri çok para kazanmak için Pazar yerine dereye dökenleri Allah ıslah etsin…

Bugün ben bakıyorum: yangın hepimizin evinin mutfağında…

Yangın: elbise dolaplarında…

Bugün yangın: ayakkabı kutularında…

Evinizde kendi kendinizle yüzleşin bakalım ne kadar israf var!

Elbise dolapları, üst üste yığılı ayakkabı kutuları, çöpe giden ekmekler ve sonra da bağırıyoruz iş yok perişanız diye…

Bugün birçok evde iki ve üç arabanın bulunduğu günümüzde;  gereksiz harcamaları, çöpe attığımız tüm ürünleri kontrol altına ala bilsek birçok mesele çözülecektir…

İsraf bizi batırıyor da farkında değiliz, suçu başkasında arıyoruz…

Herkes kendine baksın

İyi günler