Hem ülkücüyüm -milliyetçiyim diyeceksin, hem de yetim hakkı yiyeceksin. Bu nasıl iş?

Eminim okuyanlar da en az benim bu olayı ilk duyduğumda hayrete düşüp şaşırdığım kadar, şaşırmışlardır.

Keşke duyduklarım yalan olsaydı. Maalesef gerçek. Üstelik duyduğumda inanamadım ve araştırdım, belgeleriyle bu iddiayı doğruladım. Yazmadan da edemedim.

Üstelik bu olayda başrolde oynayan kişi siyasi bir yönetici!

Olay nasıl mı? Anlatayım;

Siyasi yöneticinin eşinin babası vefat eder. Vefat eden babanın emekli maaşı vardır. Bu emekli maaşından faydalanmak için boşanmaya karar verirler ve mahkemede resmen boşanırlar. Fakat birlikte yaşamaya devam edilir. Babadan kalan emekli maaşı da yaklaşık 10 yıldır alınır.

Ancak gün gelir devran döner bu oyun ortaya çıkar. Çünkü Milliyetçi geçinen zât yönetici olmuştur. Bütün gözler onun üzerindedir. Ve bu hususta şikâyetler olur. Şikayetler olunca da artık kaçış yoktur. Olayı örtbas etmek üzere SGK’ya maaşın kesilmesi için dilekçe verilir. Olayın özü bu.

Bu nasıl iş sayın yönetici. Hem siyaset yap, rakiplerini hırsız diye eleştir, sen tüyü bitmemiş yetimin hakkını ye. Vay be!

Sen istediğin kadar, vatan millet de. Kim sana inanır. Bulunduğun camiayı lekelemeye ne hakkın vardı? Bunun açıklamasını yapabilir misin? Yapamazsın. Ben olsam istifa ederim, sessizce giderim.

Diyeceksiniz ki ismini neden yazmıyorsun? Yazmıyorum çünkü korktuğumdan değil, camiaya saygımdan, inancımdan. Ancak sesiz kalarak da bu vebalin altında kalamazdım.

Sorumluluk artık yetkililerde, benden vebal gitti.