Milliyetçi Hareket Partisi’nde kongre tartışması devam ederken, bir açıklamada Hukuk Profesörü Mehmet Akif Kütükçü’den geldi.

Konuyla ilgili açıklamasında Prof. Dr. Kütükçü, Türkiye’de hukuk düzeninin rafa kalktığını ifade ederek, şunları söyledi:

“Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesinin 8 Nisan 2016'da Kurultay ile ilgili verdiği Karar nihai karardır. Ve uygulanması kesinlikle gerekli olan bir karardır. Bu karar ile oluşturulan Çağrı Heyeti de bu karar doğrultusunda vazifesini yerine getirmiş ve 15 Mayıs 2016 Pazar gününü toplantı günü olarak belirlemiştir.

Bu nihai karardan sonra toplantıyı erteleyecek tek makam üst mahkeme olan Yargıtay 18. Hukuk dairesidir. Sulh Hukuk Mahkemesinin verdiği bu nihai karar verildiği anda uygulanabilen ve kesinleşmesi gerekmeyen karardır. Daha önceleri bu konuda yetkili olan 70 yıllık Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin kararlarının hepsi aynı niteliktedir, hiç bir sapma yoktur. Yargıtay'ın inceleme görevi de sadece sayı ile yani delegelerin sayısının tespiti ile sınırlıdır. Bunun dışında esasa giremez. Eğer Yargıtay bu kararın uygulanması için kesinleşmesinin gerekli olduğunu düşünseydi MHP Genel Merkezinin talebi doğrultusunda uygulamanın ertelenmesi kararı verirdi.

Bu konuyu bütün hukukçular bilmektedir.

Nihai karar verildikten sonra herhangi bir mahkemenin tedbir ara kararı, nihai kararı engelleyemez, yok sayamaz. Bunun aksini hukuk bilgisi olmayan, hukuk mantığı oluşmamış, ortalamanın altında bir zekâya sahip olan, vicdanını onun bunun uşaklığına teslim etmiş hukukçu müsveddeleri ileri sürebilir.

Şu anda görünen o ki, hukuk düzeni rafa kalkmıştır. Hukuk devleti anlamında Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kuzey Kore Devleti ile eşdeğer hale gelmiştir.”

MHP’NİN BARAJ ALTINDA KALMASINI İSTİYORLAR

MHP Kurultayına iktidarın müdahalesinin olduğunu ifade eden Kütükçü; “İktidarın hedefinde bir erken seçim var. Bu seçime, MHP’deki mevcut yönetimle giderek, MHP’yi baraj altında bırakıp, Başkanlık Sistemi hayali için mecliste gerekli çoğunluğu elde etmenin hesabı içerisindeler. İşte bu yüzden yargıya müdahale ediyorlar.

Ülkücü irade bu oyuna gelmeyecek ve bu kongre yapılacak” diye konuştu. 

İLERİ DEMOKRASİDEN BAHSEDENLER!

Prof. Dr. Kütükçü, AK Parti Pazar günü yapılacak olan AK Parti Kurultayına da değinerek; “İleri demokrasiden bahsedenler, halkın iradesi ile 4 yıllığına halkın oyu ile seçilmiş bir başbakanı görevinden ayrılmaya zorladılar. Halkın iradesini hiçe sayarak, düşük profilli bir başbakan istediklerini beyan ettiler. Yine demokrasiden bahsedenler; ilçe başkanlığına tek aday, İl başkanlığına tek aday, genel başkanlığa tek aday ile seçime gidiyorlar. Bu nasıl bir ileri demokrasi?” dedi.

ON İKİ YILDIR HUKUK KARMAŞASI YAŞANIYOR

Türkiye’de sadece MHP kongresi ile ilgili bir hukuksuzluğun yaşanmadığını ifade eden Kütükçü, on iki yıldır Türkiye’de hukuk karmaşası yaşandığını söyledi.

Kütükçü, bu iddialarını ise şu şekilde sıraladı:

“Aklıma gelen ve özet olarak son on-oniki yıllık dönemde hukuki anlamda karmaşaya neden olan hususları şu şekilde kamuoyuna aktarmak istiyorum.

Bilemiyorum... Bu daha ne kadar böyle devam eder ama artık açık yasalara rağmen suç işleyen insanlar bu ülkeyi kaosa sürükleyecekler.

Başta Türk Ceza Kanunu olmak üzere temel ceza yasalarının değiştirilmesi.

Ceza yasalarının sıkça değiştirilmesi ile af etkisi ve gizli af oluşturulması.

Hırsızlık, uyuşturucu kullanımı ve cinsel suçlarda korkunç oranda artış.

İnfaz yasalarının değiştirilmesi ile ceza hukukunun anlamsızlaştırılması ve uygulanamaz hale getirilmesi.

Başta ceza yasalarının sıkça değiştirilmesi olmak üzere toplumsal kaos ortamının oluşturulması.

Yargı paketleri ile adaletsizlik ve hukuksuzluğun perçinlenmesi.

Sulh Ceza Hakimliği ile hukuksuz ve siyasi amaçlı mahkemeler kurulması.

Sulh hakimlikleri ile dosyaların tabii hakimlerden kaçırılması.

6545 sayılı yasa ile uyuşturucu kullanımına af anlamına gelen hükümler çıkarılması.

mahkemelere emredici hükümlerle yargı yetkisinin gaspı,

6545 sayılı kanun ile hırsızlık suçlarında dengesiz artış ve ceza adaletinin bir kez daha kaybolması,

Daha önce kırmızıçizgi olarak gösterilen Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile İşkenceye Karşı BM Sözleşmesinin imzalanması.

Mültecilerin/göçmenlerin geri kabulüne dair AB ile yapılan anlaşma.

HSYK'nın adalet bakanına bağlanması.

Hukuki konularda yetersiz kişilerin adalet bakanı olması.

Bireysel başvuru ile kamuya mal olmuş davalara karşı hukuki başvuru yollarının açılması ile bu davaların haksızlığı düşüncesinin oluşturulması.

Yargı sisteminin sürekli aşağılanması ve yargıya olan toplumsal güvenin yok edilmesi.

Paralel algısı ile her an herkesin suçlu ve taraf kabulü, olmayan hayali örgütlerle hukuk sistemi içinde kadrolaşma.

Siyasi teşkilatlarda yer alan avukatların hakim yapılması için sınav açma ve yeterliliği bulunmayan kişilerin hakim/savcı yapılarak varolan hakim/savcı düzeyinin bozulması.

Yargıtay üyeliği, tetkik hakimliği seçimlerinde siyasi gayeler dışında amaç güdülmemesi.

Ayrımcılık yapılması.

Siyasi teşkilatların basit yargısal uyuşmazlıklara dahi müdahalesi.

Yargıtay, Anayasa mahkemesi, sayıştay gibi kurumların işlevsiz hale getirilmesi için üye sayısının artırılması, başkanlık seçimlerine müdahale, önemli davalarda müdahale ve Yargıtay üye yapısında yeniden oynamak için tekrar değişiklik.

Hakimlerin tutuklanması.

Görevi kötüye kullanmak suçunda ceza miktarının anlamsız sınırlara indirilmesi.

Objektif sorumluluk öngördüğü gerekçesiyle eski ceza yasasını eleştirmelerine rağmen, TCK 179 gibi saçma hükümlerde objektif sorumluluğun düzenlenmesi.

Hırsızlığın sıradanlaşması.

İfade özgürlüğünün sınırlanması, imkânsız hale getirilmesi.

Yargı teşkilatının siyasileştirilmesi ile mahkeme başkanları ve başsavcıların siyasi teşkilatlarca belirlenmesi ve paralel algısı ile bu kadrolara yerleşme.

Yurt dışı teşkilatlara gönderimlerde siyasi kadrolaşmanın açık belirgin olması,

Yurt dışı burs kazananların haklarının gasp edilmesi.

Müfettişlerin gerekçesiz meslekten uzaklaştırılması.

Paralel yapılanma ile uzun süreli ortak çalışma ve Türk Ceza Kanunu iştirak hükümlerinin unutulması.

Türk ve Türkçülük kavramlarının yok edilmesi, yer aldığı bir kısım kurum ve isimlerin değiştirilmesi.

PKK ile aynı masaya oturulması.

Hukuk eğitimi kalitesinin düşürülmesi ile hukuk fakültesini rüyasında göremeyecek kişilerin hukuk mezunu hakim, savcı, akademisyen yapılması.

Temel yasaların siyasi ve yetersiz akademisyenlerce uygulama dikkate alınmaksızın hazırlanması.

Terör örgütleriyle aynı masada oturma.

Anayasal bütün kurumların bozulması.

Bütün harcamaların Sayıştay denetiminden kaçırılması ile en küçük alım satımlarda bile şaibe oluşturma.

Bir günde arama yönetmeliğinin değiştirilmesi.

Kadın sattığı tape kayıtlarından anlaşılan işadamlarının televizyonlarda şerefli iş adamı olarak gösterilmesi.

PKK'nın yasallaşması.

İfade özgürlüğü konusunda eleştirilerde bulunan Alman Cumhurbaşkanının ağır hakaretlere uğraması ile Almanya'nın PKK'ya ücretsiz silah sevkiyatı.

İcra İflas Kanununda 2003 yılında getirtilen iflas erteleme maddesiyle kötü niyetli borçlular korunmuş ve alacaklılar alacağını alamaz hale gelmiş, alacaklı şirketler iflas etmiş, kötü olmak toplumda övülür hale gelmiştir.

12 yıllık dönemde Türk aile yapısı çökmüş, boşanma oranı %20’yi aşmıştır. Boşanmaların %40’ı ekonomik kötüleşmeden ve yoksulluktan dolayı olmuştur.

Hukukun en temel konusu olan Anayasa, Kanun, Tüzük, Yönetmelik sistemi bozulmuş ve yönetmelik Anayasa yerine geçmiştir ve yönetmelik ile devlet sistemi ve anayasal kurumlar değişikliğe uğratılmıştır.

Hukukun en temel prensibi olan tabii hakim ilkesinin Sulh Ceza Mahkemeleri ile ortadan kaldırılması ve siyasi amaçlı olarak tutuklama ve kayyım aracılığıyla insanların en temel hakkı olan mülkiyet hakkına el konulması Sulh Ceza Hakimlerinin ideolojik olarak aynı görüşe sahip hakimlerden oluşturulması, Ceza Kanununa getirilen Hükmün açıklanmasının ertelenmesi, müessesi ile suçların %80’ni suç olmaktan çıkarılmış ve vatandaşı suç işleyenler üste çıkarılmış ve vatandaşı suç işleyenlerden korkar hale gelmiştir.

Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın deyimi hızlı şekilde halkta itibar görmüştür.

Dershaneler özel işletmedir. Kanunla, anayasaya aykırı biçimde kaldırılmış ve anayasa mahkemesinin bu kanunu iptal etmesine rağmen Milli Eğitim Bakanlığı genelgesiyle dershaneler kaldırılmış ve genelge anayasanın üzerine çıkarılmıştır.

Türkiye Cumhuriyetinin Kurulmasından sonra 1928’de kaldırılan ve 1928'den sonra istinaf uygulaması gören üniversite hocalarının hukuk fakültelerinde ders verirken Allah bu millete bir daha istinaf mahkemesini göstermesin dediği istinaf mahkemeleri tekrar konulması.”

Editör: Haber Merkezi