Av. Ayşegül Dalkır Kahveci  anadilde savunma konusunda yaptığı açıklamada;

“Anadilde savunma yasası olarak çıkarılan “isteyen kendini daha iyi ifade ettiğine inandığı dilde savunma yapabilir” ne demektir?

Daha evvel yasalarımızda Türkçe bilmeyen vatandaşlar kendi dilinde savunma yapamıyor muydu?

Ceza yargılama sistemimizde zaten sanık Türkçe bilmiyorsa mesela sadece Kürtçe biliyorsa ve anadili Kürtçe ise tercüman kanalıyla savunmasını yapabilmekteydi. Tabi ki savunma hakkı kutsaldır ve kimsenin savunma hakkı kısıtlanamaz. Nitekim işaret dili ile konuşan vatandaşlarımız dahi işaret dili bilen tercümanlarla savunmasını yapabilir.

Ancak sanık Türkçe bildiği halde bizim yargılama dilimiz ve resmi dilimiz Türkçe olması nedeniyle başka bir dilde mesela Kürtçe savunma yapacağını ifade etmesi kabul edilmemekteydi. 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahi bu konuda sanığın Türkçe bildiği halde ısrarla mahkemede Kürtçe savunma yapmak isteğinin resmi dil Türkçe olması nedeniyle veya Türkçe bilmiyor ve Kürtçe biliyorsa tercüman kullanma hakkı olduğundan bahsederek savunma hakkının kısıtlanmadığına karar vermiştir.

Zira resmi dili Türkçe olan bir ülkede sanığın Türkçe bildiği halde başka dilde savunma yapacağını ifade etmesi devletin egemenliğini kabul etmemektir.

KCK davalarında da aynen böyle olmuş ve cezaevlerinde açlık grevleri de bu nedenle yapılmıştır. Çok masum gibi görünen yasa değişikliği geçen hafta içinde gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa devletin resmi dili dışında farklı bir dile kanunlarımızda yer verilmiş oldu.

Son günlerde çarpıtılan MİLLET, ULUS ve HALK kavramlarının gerçek anlamlarını da bir kez daha ortaya koymak gerekir.

Halkbilimci ve etnologlara göre aşiretlerin müşterek bir dili konuşarak aralarında birleşmesi sonucu ortaya çıkan topluma HALK denir.

Halk bir adım ileri giderek devlet kurar ve artık ULUS, MİLLET olmuşlardır. Atatürk de “ “TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR “demektedir. Ulus kavramının aslı öz Türkçede “ULUŞ, ULUĞ, UŞ”tur. Uluğ-uş yönetim, devlet, imparatorluk gibi anlamlara geldiğine göre Atalarımız dahi ULUS kavramını kullanmaktaydı.

MİLLET kavramının ise ortak dil, ortak kültür, ortak tarih, ülkü birliğine ve manevi değerlere sahip aynı topraklarda yaşayan halklar topluluğuna denildiğini ulu önder Atatürk’ün tanımından da anlıyor ve biliyoruz. Dolayısıyla bilimsel ve tarihsel verilere ait bir tespiti ifade etmek hiçbir ırkın diğerinden üstün olduğunu ifade etmek değildir. Bu tür iddialar ve düşünceler tarihin çöplüğünde kalmış olup Anayasamızda da yer aldığı gibi herkes, ırk, dil, din, mezhep, renk ayırımı yapılmaksızın haklar bağlamında eşittir. Demokratik bir ülkede kimsenin buna itirazı olamaz.

Anadilde savunma adına yapılan yasal  değişikliğin ardından acaba anadilde eğitim talebi ile birlikte ikinci bir yargı dili, ikinci resmi dil talebi mi gelecek?

 Ödünlerin sonu nereye varacak? Sanki bir insan hakkı ihlali varmış gibi baskı, şantaj ve terörle bağımsız bir devletin kanunlarına müdahale etmek ve o devletin de buna boyun eğmesi ne demokrasiyle ne de insan hakları ile bağdaşır.

Maalesef bugün ülkemizde yaşanan gerçeklik budur.”

Editör: Haber Merkezi