Kahramanmaraş Türk Ocakları Başkanı Av. Kemal Yavuz ve Yönetim Kurulu Üyelerinin hazır bulunduğu ocak binasında Cumartesi günü düzenlenen kutlama törenine üyeler katıldı.

Başkan Kemal Yavuz, yaptığı konuşmasında: “105 yıl önce, devlet-i Aliye’nin başkenti İstanbul’da toplanan 190 askeri tıbbiyeli gencin, zamanın Türk aydınlarına yazdığı bir mektup sonucu 25 Mart 1912’de, büyük şair M. Emin Yurdakul’un başkanlığında “Türklüğün Yüceltilmesi” amacına yönelik olarak kurulan Türk Ocakları, o gün olduğu gibi bugünde seçkin aydınlarını, eğitimcilerini, kültür ve sanat insanlarını bağrında barındırarak, milletine hizmet etmeye devam etmektedir” dedi.

Yavuz, açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “O günün yüksek tahsilli gençleri, 600 yıllık son ve en büyük Türk devletinin dağılma tehlikesini açıkça görmekte ve Türk milletinin, yaşadığı ağır buhrana işaret ederek, “Buna lakayt kalamayız” diyorlardı. Mücadelede başarının en büyük şartı olarak ta maarif hayatını, yani topyekûn eğitim ve kültür hayatında galibiyeti öngörüyorlardı. Bu galibiyetin kuru ve siyasi hâkimiyetten öte maddi ve manevi olmak üzere birlikte yüksek içtimai, yani sosyal hakimiyeti sağlayacağını, bu amaç için yüksek tahsil gençliği olarak hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacaklarını söylüyorlardı. Nitekim 1912’den itibaren art arda gelen harplerde, Balkan’ından Birinci Dünya Savaşına, Çanakkale’sinden milli mücadelesine kadar 10 yıl savaşlarında milletin bekası için bu gençlerin istisnasız hepsi de kendilerini feda ettiler, şehadet şerbetini içtiler. Ama onların akranlarından geride kalanlar, emperyalizme teslim olmaksızın Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğinde, Anadolu’da ve Trakya’da, adı Türkiye Cumhuriyeti olan ve milli hâkimiyete dayalı milli bir devlet kurdular. Kurulan cumhuriyetin harcında da büyük ölçüde Türk Ocaklı aydınların alın teri ve göz nuru vardı.  

Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana milletimizin birlik ve beraberlik içinde yükselme davası, iç ve dış mihraklarca sürekli engellenmek istenmiştir. Dünyanın en kanlı bölücü terör örgütünün, PKK’nın 40 bin canımıza mal olan saldırıları, nihayet akıl almaz şekilde sinsi planlarla Türk Devletini dış güçlere peşkeş çekmeye çalışan 15 Temmuz Darbe Teşebbüsü, milli birlik ve beraberliğimize yönelik suikastlardır. Bölücü terörle mücadele etmek yerine müzakere hatalarının getirdiği yıkımlar tamir edilmeye çalışılırken bütün bunlarla kalmayıp batılı emperyalistlerce Irak’ın işgali ve Suriye krizinin Ortadoğu’yu kanlı terör batağına saplayan sonuçları; milletimizi düpedüz milli beka sorunuyla karşı karşıya getirmiştir. İçerde art arda yaşanan canlı bomba saldırılarını, büyük şehirlerde katliama varan can kayıplarını önlemek, dışarıdan PKK ve uzantısı PYD’sinden IŞİD’ine kadar daha bilmem ne bela denecek onlarca bölücü ve sözde İslamcı Terör eylemlerine son vermek maksadıyla nihayetinde Türk Ordusu ikinci defa ciddi manada bir dış görev yüklenmiş bulunmaktadır. Özellikle yaşanmaz hale getirilmek istenen güney illerimizi korumak ile birlikte yol geçen hanına dönsün istenen güney sınırımızı kontrol etmek ve daha ötesi sınır ötesinde oluşturulması hedeflenen ikinci İsrail/ Kürdistan projesine mani olmak Fırat Kalkan Harekâtını meşru sebepleri olarak gözükmektedir.

TÜRKLÜK EBEDİYETE KADAR YAŞAYACAKTIR

Sizlerle 105. Kuruluş yıl dönümüzü kutlarken daha iç açıcı şeyler söylemek isterdim. Ne yazık ki güzel ülkemizin yakın gerçekleri böyle… Ama Türk milletinin büyüklüğü bizlere hep dün olduğu gibi bugünde akıl almak sorunların altından kalkacak ve her şeye rağmen geleceğe ümitle bakmayı gerektirecek inancı terkin etmiştir. O sebeple gerek Anadolu’daki bin yıllık muhteşem varlığından aldığı ümitle, gerek Türk dünyasında ki kadim değerleri ve mevcut potansiyellerin bahşettiği ufukla dünya Türklüğü ebediyete kadar yaşayacaktır. Bu inançla 105. Yılımızı kutlarken bekamız için can veren bütün şehitlerimizin, milletimizin, devletimizin, medeniyetimizin yücelmesi davasına hizmet etmiş bütün atalarımızın, 190 tıbbiyeliden M. Emin Yurdakul’a, Hamdullah Suphi Tanrıöver’den, Prof. Osman Turan’a, Prof. Orhan Düzgüneş’e kadar kurucu ve yaşatıcı büyüklerimizi; 1925 Maraş Türk Ocağı yöneticisi olarak adıyla ilk karşımıza çıkan Arifoğlu Bekir Sıtkı Bey’i; Maraş’ta 1988 sonrası 2. Dönem kurucularından Ömer Tekerek kardeşimizi rahmetle anıyoruz.”

Konuşmanın ardından üyeler Türkiye gündemine dair değerlendirmelerde bulundular.

 

Editör: Haber Merkezi