Dünya Diyabet Günü nedeniyle bir açıklama yapan Doç. Dr. Baştemir, diyabetli hastalarının sayısının, önümüzdeki on yılda ciddi bir şekilde artmasının beklendiğini kaydetti.

 Doç. Dr. Baştemir, ‘’1985’te, tüm dünyada tahminen 30 milyon diyabetli mevcutken on yıl sonra bu sayı 150 milyonun üstüne çıktı. 2009 sonu itibarı ile tüm dünyadaki diyabet nüfusu 285 milyon, bu sayının 2025 yılından 380 milyonun üzerinde olması, 2030 yılında 438 milyona ulaşması söz konusudur” dedi.   

 Türkiye’de yapılan çalışmaların diyabet ve obezite oranlarındaki artışın endişe verici boyutlarını gözler önüne serdiğine işaret eden Doç. Dr. Baştemir, sözlerine şöyle devam etti:

 ‘’Ülkemizde 7 milyonun üzerinde diyabetli olduğu, yaklaşık 3 milyon kişinin ise diyabetli olduğundan haberdar olmadığı tespit edilmiştir. Yapılan büyük bir çalışmanın sonuçlarına göre, (TURDEP-II) son 12 yılda diyabet sıklığı yüzde 90 artarak yüzde 7,7′den yüzde 13,7′e çıkarken, obezite oranı yüzde 44 arttı.

 Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun Türkiye’ye yönelik yaptığı projeksiyona göre diyabet oranın şu anda yüzde 4,7 civarı olması; 2030 yılında ise yüzde 9,7’e ulaşması bekleniyordu. Ancak elde edilen veriler karşımıza çok korkutucu bir tablo çıkardı. Çalışmada obezite sıklığı yüzde 32 olurken, 12 yıllık süredeki artış yüzde 44 olarak saptanmıştır.”

Diyabet hastalığının görülme sıklığının obezitenin artışına paralel olarak hızla arttığı ve 20 yaş üzeri her yedi kişiden birinin diyabetli olduğunun ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Baştemir,  “Kısacası ülkemizde diyabetli hasta sayısında önemli bir artıştan söz etmek mümkündür. Hareketsiz yaşam tarzı, nüfus artışı, yaşam tarzındaki değişiklikler, sağlıksız beslenme ve obezitedeki artışın bu sonuca çok önemli katkısı olduğu bilinmektedir. Birçok ülkede ölüme neden olan hastalıklar içinde diyabet beşinci sırada yer almaktadır. Yetişkin diyabetlilerde, diyabetli olmayan yaşıtlarına kıyasla kardiyovasküler olay riski 4 kata kadar çıkmaktadır” şeklinde konuştu.

-DİYABET GİDERLERİ-

Tüm dünyada böbrek yetmezliği tedavisi uygulanan olgular ile 65 yaş altı körlük ve travma dışı amputasyon olgularının en yaygın nedeninin diyabet olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Baştemir “Diyabet, yaşam süresini beş ile on yıl arasında kısaltmaktadır. Pek çok ülkede yapılan çalışmalar, diyabetin yalnızca sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri ile yüzde 44-58 oranında risk azalması sağlanarak önlenebileceğini veya en kötümser tahminle geciktirilebileceğini göstermiştir” ifadelerine yer verdi.

 Komplikasyonların bireye ve topluma getirdiği maliyet çok fazla olduğunu, çeşitli ülkelerde toplam sağlık hizmeti harcamalarının yüzde 3-12’sini diyabet giderlerinin oluşturduğunu bildiren Doç. Dr. Baştemir,  birçok toplumda yeni tanı alan tip 1 diyabet olgularının da arttığı ve bu artışın özellikle küçük çocuklarda görüldüğü bildirildiğini ifade etti.

 Doç. Dr. Baştemir, şunları kaydetti:

‘’İyabetes Mellitus, insulin sekresyonunda ya da insülinin etkisinde veya her ikisindeki defektler sonucu karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmasında bozukluklar ile karakterize olan heterojen bir grup metabolizma bozukluğunu kapsar. Hastalığın ortak sonucu olan kan şekeri yüksekliği (hiperglisemi) kontrol altına alınamazsa zaman içinde diyabetin kronik komplikasyonları olarak kabul edilen retinopati, nefropati, periferik ve otonom nöropati gibi mikrovasküler düzeydeki problemlerden kaynaklanan sorunlara yol açar.”

 ‘’DİYABET KONUSUNDA TOPLUMDA FARKINDALIK ARTIRILMALI’’-

 Doç. Dr. Baştemir diyabetin varlığının koroner kalp hastalıkları, serebrovasküler hastalıklar ve periferik damar hastalıkları gibi makrovasküler sorunların daha erken yaşlarda ortaya çıkmasına ve daha ağır seyretmesine de neden olabileceğini, böylece diyabetin, hastaların yaşam kalitesini düşürdüğü gibi yaşam suresini de kısaltabileceğini anımsattı.

 Doç. Dr. Baştemir,  tip 2 diyabet ve komplikasyonlarından korunmak için şu önerilerde bulundu: 

‘’• Boya uygun vücut ağırlığı hedeflenmeli ve bu ağırlığın korunmasına çalışılmalıdır.

• Yeterli ve dengeli beslenmeli; günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.

• Günlük enerjinin yüzde 25-30’u yağlardan sağlanmalı, enerjinin doymuş yağ asidinden gelen oranı yüzde 10’un altında olmalıdır.

• Şeker gibi basit karbonhidratlar günlük enerjinin ≤%10’ unu aşmamalı, basit karbonhidratlar yerine kurubaklagiller, tam tahıl ürünleri tercih edilmelidir.

• Günlük alınan tuz miktarı 5 g’ı aşmamalıdır.

• Fiziksel olarak aktif olunmalıdır. Haftanın en az 5 günü, düzenli olarak en az 30 dakika orta yoğunlukta aktivite (örneğin tempolu yürüme egzersizleri) yapılmalıdır. Kilo kaybı sağlanması için daha fazla fiziksel aktivite yapılması gereklidir.

• Sigara kullanılmamalı ve aşırı alkol tüketiminden kaçınılmalıdır.’’

Diyabet konusunda toplumda farkındalığın artırılmasının ve konunun öneminin vurgulanmasının gerekliliğine dikkati çeken Doç. Dr. Baştemir, “Dünya Sağlık Örgütü ile Dünya Diyabet Federasyonu’nun öncülük ettiği, tıp tarihinde bu güne kadar üretilmiş olan en değerli molekülü ‘İnsülin hormonu’ nu bulan Frederick Banting’in doğum günü olan ‘14 Kasım Diyabet Günü’ tüm dünyada her yıl belirlenen değişik tema ve çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır” diyerek sözlerini tamamladı.

Editör: Haber Merkezi