HAYVANATIN DA İHTİYAÇLARINI DÜŞÜNMEK DURUMUNDAYIZ

Konu ile ilgili olarak açılama yapan, Kahramanmaraş Ekonomik Sosyal ve Kültürel Politikaları Araştırma Merkezi (KAPAM) Başkanı İsmail Yaşar, “Kadim medeniyetimizde var olan bir geleneği günümüze taşıyan, yaptığı hizmetler ile özellikle dağlarda ve yaylalarda yaşayan yabani hayvanların su ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunan muhtarımıza teşekkür ediyoruz. Bu tür projelerde ve hizmetlerde bulunan herkese destek vereceğiz. Yaratılan her şeyi severim yaratandan ötürü anlayışına sahip necip bir milletin evlatları olarak kendi ihtiyaçlarımız dışında diğer hayvanatında ihtiyaçlarını düşünmek durumundayız” dedi.

Boyalı Mahallesi Muhtarı Eyüp Çavdar ise; “Halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak görüyoruz. Mahallemizdeki hayır sahiplerinin yanında bu havuzların ve sulakların yapılmasına destek veren mahalle halkına ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu sene 7 adet sulak yaptık, 2021 yılında bu sulakların sayısını 15 adete çıkarmayı planlıyoruz” dedi.

DAĞLARIN ZİRVESİNDEKİ ÇEŞMELERİ KURUTURKEN, SUSUZ BIRAKTIKLARIMIZI DÜŞÜNMEDİK

KAPAM üyesi Tarihçi/Eğitimci Mehmet Aslan, yapılan hizmeti bir tarihçi olarak değerlendirerek, şu açıklamalarda bulundu, “Kadim medeniyetin yoksun çocuklarıyız. Mirasını konuşan ama kullanamayan varisleriyiz. Yaşar Kemal’in söylediği gibi ‘güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler.’ Gidenlerin ardından ruhumuz çorak kaldı. Yeniden aramaya başladık. Şuursuzca istedik. Ama yüreğimizdeki yangın sönmedi. “Gam tohumları” yeşerdi. Dal oldu, ağaç oldu. “Ben” den öte geçemedik. Mutluluğun, almaktan çok vermekten hoşlandığını göremedik. Kim bilir, belki de övündüğümüz kadim medeniyetimize çok yabancı kaldık.

Fatih Sultan Mehmet’i tanımadan, adını çocuklarımıza verdik. Çünkü karadan yürüttüğü gemileri bildik te; sahipsiz sokak hayvanları için ıssız yerlere yalaklar yapan ince ruhunu anlayamadık. Karakter değil, isim benzerliğiyle yetindik. Kabuğa büründük, ruhsuz kaldık.

İnsanlık tarihinin en büyük mimarlarından birine sahip olmanın gururunu, Büyük Usta Mimar Sinan ile duyduk. Ama, “260’a 160 arşın arazisini su içmesi için hayvanlara vakfetme” inceliğini hiç düşünmedik.

Ecdadı tanımak; geri dönemeyen kanadı kırık göçmen kuşların, bunamış leyleklerin derdini düşünmekti, anlayamadık.

Her şeye sahip olmak için beynimizi yakarcasına planlar yaptık. Sonra nefsimizin isteklerini yerine getirmek için divane olduk. Tüm su kaynakları son damlasına kadar çeşme oldu avlumuza aktı. Paylaşmayı sevmedik. Kimler mahrum kaldı demedik. Acı hayatlara sebep olduk. Dağların zirvesindeki çeşmeleri kuruturken, susuz bıraktıklarımızı düşünmedik. Kurak dağlar, utanç vesilesi gibi duran kocaman eserlerimiz oldu. Yaşama hakkına müdahale ettiklerimizin ahını aldık. Hâlbuki kadim medeniyetimiz binalarının duvarlarına kuş evleri yaptı. Tertemiz sevgisini taşlara nazar boncuğu gibi işledi. Yaşatmayı düşündü. Mutluydu.

Kadim medeniyetimiz, hayvanlar dâhil herkesin mutluluğunu kutsal bir görev kabul ederken, bugün mirasından bihaber biz varisleri sadece kendimizi düşünmeye başladık. Böylece mutluluk ta yaşama hakları ellerinden alınan kuşlar gibi uçtu gitti. Mutsuz kaldık.

Kuş azat etmeyi, mancacılık mesleğini, leylek hastanelerini ne zaman kaybettik? Huzur veren ne kaldı elimizde? Bulsak mutluluğu da bulur muyuz?

Kalbiyle, düşünce yapısıyla tamda böyle bir gönül insanı tanıdım. Mimar Sinan’ın torunu, Fatih’in varisi, ecdadın temsilcisi... Şükürler olsun ki “atlarına binip gitmeyen güzel insanlar” da varmış. 

Bir dağ gezisinde gördüm. Zirveye kadar kademe kademe çeşme inşa ediyordu. Maddi imkânlarını da seferber ederek, elinde kazması küreği çalışıyordu. Ama maddî gücü değildi asıl sebep; ayrıca kocaman birde yüreği vardı. “Hayırdır muhtarım nerden esti” dedim. “Kurt - kuş, koyun - kuzu su içsin. Bizden başka da binlerce canlı var hocam” dedi. Bakışlarını dağların yamacında gezdirirken, yüreğindeki muhabbeti ve sevgiyi hissettim. Derinden etkilendim.  Kadim medeniyetin gerçek evladıydı bu.

Yüreğinde taşıdığı, ecdadın manevi mirası yüzüne yansımıştı. Saygıyı ve teşekkürü hak ediyordu. İş ahlakının fikri altyapısını geçmişten alsa da, Medenileşmek noktasında ileriye doğru büyük bir eşik atlamıştı. Karakterimizi değiştirmeden çevre sorunlarını çözmek pek mümkün değil. Medeniyet Ruhunun yeninden canlanması için umarım ki bu karakter anlaşılır.

Boyalı mahallesi muhtarı Eyüp Çavdar’a, kana kana su içen tüm canlılar aynı duayı ediyor olmalı.

Allah senden ve senin gibilerden razı olsun muhtarım!”

Başkan İsmail Yaşar, Muhtar Eyüp Çavdar’a KAPAM adına teşekkür belgesi takdim ederek; “Bu güzel hareketin herkese örnek olmasını diliyorum. Muhtarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum” dedi.

Editör: Haber Merkezi