Şu Esra Elönü'nün yazılarına bayılıyorum. (Bu Esra da nereden çıktı yahu!)Güzel yazıyor kızcağız. İmalı da olsa, samimi itirafları ve saygın duruşu ile gazetesinde okuduğum, ısrarla takip ettiğim tek yazar.

Ne iktidarın karşısında, ne muhalefetin yanında. Bildiği doğruları yazmaktan zerre-i miktar çekinmiyor, kaçınmıyor. Kimseye eyvallahı yok türlerinden. Helal olsun kıza.

Biz... Cımbız değil biz, tesbih tesbih hu değil, yuh çeksek, siz yağmur yağmış gibi,  'yarabbi şükür' korosunda şeflikleri oynayın bakalım, nereye kadar gidecekseniz! Ve sizler, yazıklar olsun size, artık bunu da mı yapacaktınız, bu kahrolası günahı da mı işleyecektiniz, kahretsin ünlemleri arasında mekik dokuyan atarlı yazılardan istifa edip, utanmazlığın fotokopisi, bu halinizi münafıklık için gerekli evrak dosyasına zımbalıyorum şimdiden.

Ve siz günahkârlar, neye tapıyorsanız, orası dualarla ilaçlansın!  

*

Kılıçları kuşanmışlar, alın teri yan kesiciliği yapıyorlar, sonra da bedduaya servis. Bu paralelcilerin işi. Beddua işini iyi yapıyorlar Allah için.

Size bir itirafta bulunayım mı, kusura bakmayın da, aslında bu tarz soğuk üfleyen meseleleri yazmaktan vallahi sıkıldım, bıktım, usandım. Lakin Allah adına putlara pleybek yapanları hangi kıyıda olursa olsun, dalgasız yazarım diyorum da, bazen ve çoğu zaman iman hala koymuyor.

Yazılarımı sürekli okuyanlar, takip edenlerden şu yakınmayı çok duyuyorum."Kinayeli yazıyorsun, yazılarının içinde Osmanlıca var, Arapça var, mizah var, yeri geldiğinde seksi de kıvamına getirip yerleştiriyorsun. Bazen yazı içinde daldan dala atlıyor, ancak birkaç kez okuduğumuzda ne demek istediğini anlıyoruz!"

Diyenlere çok rastladığım için, yine hesap gününün radarı da olduğuna göre, bunu benden soracak olan Allah'tır.

*

Çok az da olsa bir dudak payı bırakıp, kendinizle, yetmez ama evet kendimizle bir konuşalım bakalım.

Ve sizler... Hadi Hira'nın evlatları bıçaklandı sırtlarından, güldünüz. Anlaşmaları, ittifakları ören örümcek ağ iplerini geçirdiniz kılıcınızdan.Eyyüp'ün sabrını zorlardınız. Yakub'un Yusuf'unu bir kere daha gömdünüz zindana, çürüttünüz içeride. Kabil'in eline verdiniz Habil'in başını da şimdi kuyulardan ah çekmeye mi talipsiniz?

Dedim kaç kez, dinlemediniz. Severken de, severken de, bilmem ne halt karıştırırken de, bari samimi olun!

Hiç olmazsa bir kere dürüst olun, bir kere...

Bu meselede, doğrusunu isterseniz ben de ne yazdığımı bilmiyorum, cümleler, imalar, ifadeler birbirine karıştı da, en iyisi yazıyı bağlamak...

Siz, dürüstlük abidesi sözüm ona abiler, diyorum ki, kendi eteğinizdeki taşlarla başka kıyıda günah avına çıkmayın, kendi günahınızla yüzleşmeyi deneyin!

Belki imana gelirsiniz! Belki...