Genel seçimlere bir hafta gündeme dair önemli açıklamalarda bulanan AK Parti Kahramanmaraş İl Başkanı Av. Metin Doğan, seçim çalışmaları kapsamında Cuma günü Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ilimizde yapacağı mitinge tüm hemşehrilerini davet ederek; “Kahramanmaraşlı hemşehrilerimizin her zaman olduğu gibi yine Başbakanımızı en iyi şekilde ağırlayacağına ve coşkulu bir kalabalıkla karşılayacağına inanıyorum” dedi. 

CUMA GÜNÜ DEMOKRASİ ŞÖLENİ YAŞANACAK

Doğan, 7 Haziran seçimlerinin önemine değinerek; “Türkiye tarihinin en önemli seçimine hazırlanıyor. Mutlaka her seçim kendi dönemi açısından önem arz etse de Türkiye demokrasi tarihi açısından en müstesna bir seçim. Zira burada eski Türkiye mi yeni Türkiye mi? Bu oylanacak.

Bizler 13 yıldan beri insanımızı refaha, huzura, güvene alıştırdık ve Türkiye’de elhamdülillah, ülkemizin etrafı ateş çemberi olmasına rağmen göreli bir huzur ve refah ortamı var. Ve bunun da tüm vatandaşlarımız farkında.

Fakat bir yandan da Türkiye’yi yeniden eski Türkiye yapmak isteyenler, iş başında ve vatandaşımızın zihnini bulandırmaya, çeşitli hayali vaatlerle kandırmaya ve yanıltmaya, tercihlerini değiştirmeye yönelik kampanyalar sürdürüyorlar.

İşte bu seçimler, bu kampanyaların tutup tutmadığının ve AK Parti’nin 13 yıldan beri yaptığı değişimin dönüşümün aslında bir oylanması niteliğinde.

Bu kapsamda uzun süreden beri AK Parti’nin seçim çalışmaları devam ediyor. Bizler yerelde çalışıyoruz. Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu da Türkiye genelinde büyük bir seçim kampanyası yürütüyor. İlk defa bir başbakan bir seçim döneminde Türkiye’nin tüm illerini ziyaret ediyor, tüm illerde miting yapıyor. Bu çok zor bir iş ve çok büyük bir performans gerektiriyor. Şu ana kadar da Sayın Başbakanımız Türkiye’deki illerin neredeyse dörtte üçünü gezmiş durumda. Diğer illeri de son altı yedi günlük süreçte gezmek suretiyle tüm Türkiye turunu tamamlayacak.

Bu kapsamda Cuma günü Cuma Namazına müteakiben saat 14:00’te Kahramanmaraş’ta olacak ve burada kahraman şehrin insanları Başbakanını ve AK Parti Genel Başkanını bağrına basacak ve Türkiye’nin beklide en coşkulu en kalabalık mitingini Kahramanmaraş’ta yapacağız inşallah.

Ben buradan hemşehrilerime sesleniyorum, gelin Cuma gününü bir demokrasi şölenine dönüştürelim. Ailece meydanları dolduralım ve başbakanımızı O Bilge İnsanın ruhuna, inceliğine karşılık olarak en coşkulu şekilde ağırlayalım.

Mitingler siyasi partiler açısından önemlidir. Mitingler bir anlamda o ildeki partinin gücünü de gösterir. Biz AK Parti olarak Kahramanmaraş’ta yaptığımız tüm mitinglerde aziz hemşehrilerimizin katkılarıyla, hep coşkulu, kalabalık Türkiye’ye örnek gösterilebilecek ve günlerce AK Parti Genel Merkezinde, Bakanlar Kurulunda, TBMM’de konuşulacak mitingler yaptık.

Ben inanıyorum ki bu mitingimizde yine günlerce Ankara gündemini meşgul edecek, bir coşkuya ve büyük bir sayıya sahip olacak.

Kahramanmaraş, 2011 seçimlerinde Konya’dan sonra çok az bir farkla ikinci büyük desteği veren bir il. Ayrıca 2002’den bu yana yapılan tüm seçimlerde de Kahramanmaraş AK Parti’ye en büyük desteği vermiştir.

Adeta muhafazakâr demokrasiyi savunan AK Parti’nin bir kalesi konumunda olan bir şehrin İl Başkanı olduğunuz zaman ve burada da yerel gezilerimizde bu sevgi selini görüp hissettiğimiz içinde kendimize güvenimiz tam ve yine tarihi bir şöleni, tarihi bir mitingi gerçekleştireceğiz diye umut ediyorum” diye konuştu.  

MİLİTAN SELAHATTİN’İ, CİCİ SELAHATTİN’E DÖNÜŞTÜRMÜŞ DURUMDALAR

Bir kısım medyanın HDP’nin barajı geçmesi için büyük gayretler gösterdiğine dikkat çeken Doğan, şu açıklamalarda bulundu: “Normalde seçimin aslında iktidar partisi ile anamuhalefet partisi arasında geçmesi lazım. Yani AK Parti ile CHP arasında geçmesi gerekiyor. Ancak son bir ayda daha da net görünüyor ki; aslında seçim iktidar ile anamuhalefet partisi arasında geçmiyor. İkinci muhalefet parti arasında da geçmiyor. Yani iki ve üçü gündem atlamış durumda ve adeta sanki AK Parti ile dördüncü sırada bulunan HDP arasında geçen bir seçim hüviyetine, maalesef bir kısım medyanın da katkılarıyla bu pozisyona, bu kine döndürülmüş durumda.

Türkiye’de şu anda öyle bir algı yönetiliyor ki; sanki AK Partinin oylarının düşmesi ya da meclisteki temsilinin azalması HDP’nin barajı geçmesine bağlı. Bu nedenle de bütün algı, bütün kamuoyunun yönlendirilmesi HDP’nin barajı geçmesine odaklandırışmış durumda.

Dün “en iyi Kürt ölü Kürttür” diyen seküler, laik kesim, Ahmet Kaya kütçe şarkı söyledi diye “vatan haini” diye manşetler atanlar, O’na tabak, bıçak, çatal fırlatanlar, bu gün hepsi adeta birer Kürt seviciliğine soyunmuş, HDP dostluğuna bürünmüş durumdalar.

En son Kobani olaylarında, 6-7 Ekim olaylarında, elliye yakın insanımızın hayatını kaybetmesine sebep olan Selahattin Demirtaş’ı, militan Selahattin’i, cici Selahattin’e dönüştürmüş durumdalar.

Saz çaldırtıp türkü söyletiyorlar, masum, güzler yüzlü, sempatik, Türkiye’nin bütün sorunlarına çare bulacak büyük bir lidermiş gibi bir kısım medya tanıtıyor ve böyle bir algıyı yönetmeye çalışıyorlar.

Buradan amaç şu; işte diyorlar ki “Biz CHP’ye ne kadar yüklenirsek yüklenelim CHP’nin oyunu 1-2 puan artırabiliriz. MHP’de aynı şekilde 1-2 puan artabilir. Bu birkaç puan artışların AK Partiye bir zarar vermesi mümkün değil. Zira AK Parti en son genel seçimlerde % 50 oy almış bir parti. Ama biz HDP’ye barajı aştırırsak, AK Partinin sandalye sayısını Meclisteki temsilini ciddi manada düşürmüş oluruz.”

Bu sebeple AK Partiye zararı HDP’yi barajı aştırarak verebileceklerini düşünüyorlar. Bu nedenle tüm muhalefet HDP ile AK Parti’nin karşısında odaklanmış durumda. Aslında burada milletin karşısında odaklanmış durumdalar. HDP’nin barajı geçmesi gayreti içerisindeler ve bütün argümanları buna göre dizayn etmişler. Seçim kampanyasında bu şekilde yönetiyorlar, bu şekilde bir odaklanma söz konusu.

Bir yandan HDP, Doğu ve Güneydoğu’da devletimiz kamu düzenini sağlıyor, asayişte bir problem yok ama gerek HDP’nin kendi örgütü, gerekse aslında gölgesinde siyaset yaptığı sırtını dayadığı ve 40 yılı aşkın zamandan beri milletimizin huzurunu bozan 40 bin insanın canına mal olan 10 binlerce askerimizin, vatandaşımızın, korucularımızın şehit olmasına sebep olan PKK, HDP’nin silahlı uzantısı olarak çeşitli tehdit mektuplarıyla, çeşitli söylem ve söylevlerle, seçimleri etkileme gayreti içerisindeler.

MUSLUKLARINDAN KAN AKAN BİLBOARDLARI GÖRMÜYORLAR

Ama bunu başta Doğan Medya Grubu olmak üzere, eski Babıali basını dediğimiz, şimdi ikitelli’de odaklanmış basın yayın grupları bunu görmüyorlar. Doğu ve Güneydoğu’daki musluklarından kan akan bilboardları görmüyorlar. Tehditleri görmüyorlar. En son Pervin Buldan: “HDP barajı aşmazsa Türkiye’de kriz çıkar, siyasi bunalım olur ve yeniden Türkiye erken seçime gitmek zorunda kalır” diye tehdit ediyor. Ve sürekli aba altından sopa gösteriyorlar. Ama maalesef bir kısım medya bunu görmüyor ve Selahattin Demirtaş’ı bir az öncede söylediğim gibi bir cici çocuk hüviyetine büründürmüş durumdalar.

O AZMETTİRİCİYİ MASUM GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORLAR

Hal bu ki; bu bildiğimiz Selahattin Demirtaş. 6-7 Ekim olaylarında, halkı sokağa çağıran, halkı çatışma ortamına sürükleyen ve orada birçok dindar Kürdün katledilmesine, sebep olan, direk azmettiricisi olan bir insan. Bizim ceza hukukumuzda, direk katille azmettiricinin, suçun faili olması bakımından hiçbir farkı yoktur. Demirtaş’ta hem ahlaki anlamda, hem hukuki anlamda, o dönemde vefat eden öldürülen onlarca insanın direk katili durumundadır.

Seçmeni kandırmaya çalışıyorlar. Ama hiç bunları gündeme getirmiyorlar, o azmettiriciyi masum göstermeye çalışıyorlar.

Ama onların bu söylemleri seçime kadar, gerçek kimlikleri tekrar 7 Haziran’dan sonra ortaya çıkacak, maskeleri düşecek.”

ASLA DİN VE ETNİK TEMELLİ BİR SİYASET YAPMIYORUZ

Din ve etnik temelli bir siyaset yapmadıklarını vurgulayan Doğan, bu gün milleti ötekileştirmeye çalışanların olduğunu ifade ederek: “Bizler AK Parti olarak, Türkiye’de yaşayan, Kürdün, Laz’ın, Çerkez’in, Türk’ün, Arnavut’un, imparatorluk bakiyesi olan bu toplumdaki bütün renklerin, hepsinin aynı olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu, insan olduğunu düşünüyoruz.

Biz asla ne din temelli nede etnik temelli bir siyaset yapmıyoruz. Bizim için alevi ile Sünni’nin hiçbir farkı yok, Kürt’ün, Laz’ın, Çerkez’in, Türk’ün hiçbir farkı yok. Önemli olan bunların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliği çerçevesinde bir araya gelmiş olmalarıdır. Milletin selameti, vatanın bütünlüğü açısından ve birlikte yaşama kültürünün ruhunu da kavramış bir şekilde geleceğe yürümeleridir. Ak Parti böyle bir siyaset anlayışını benimserken ama seküler elitisler herkesi parçalara ayırmak suretiyle ötekileştiriyorlar. Ve geçmişte de bunun çok acı örnekleri söz konusu” dedi.  

PARALEL ŞEBEKE KÜRESEL GÜÇLERİN MAŞASI

Paralel yapının arkasında, Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen küresel güçlerin olduğunu söyleyen Doğan, açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “Aslında Türkiye siyaseti 4-5 parça değil. Türkiye siyaseti 2 parça. Bir yanda Türkiye Siyasetinde milletin siyasetini yapan, milletin adamları olan, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu ve onların ekibi var.

Birde eski Türkiye özlemi içerisinde olan krizlerden canavarlardan beslenen bir grup var. Bu HDP’de, MHP’de, CHP’de. Aslında onların organizatörü olan paralel ihanet şebekesi de aynı kapsamda. Zaten şu anda HDP’yi en fazla destekleyen baktığınızda paralel yapının yayın organlarıdır.  

Sayın Başbakanımızın mitinglerini “Kanuni zorunlulukla veriyoruz” diye alt yazı ile yayınlayan zihniyet, Demirtaş’ın konuşmalarını, mitinglerini baştan sona yayınlıyorlar.

Dün bunlar devletin çözüm süreci kapsamında devletin istihbarat birimleri ile güvenlik birimleri ile Oslo’da yapılan görüşmeleri ve çözüm sürecinin diğer argümanlarını eleştiren bunu bir ihanet olan gören zihniyet bu gün açıkça, sosyal paylaşım sitelerinden, köşe yazarları aracılığı ile HDP’ye oy istiyor.

Paralel ihanet şebekesinin arkasında, Türkiye’den daha önce enflasyon canavarı aracılığı ile faiz canavarı aracılığı ile kriz canavarı aracılığı ile beslenen küresel güçler var. Bu herkesçe biliniyor artık. Şu anda paralel şebeke tamamen bu küresel güçlerin bir maşası haline gelmiş durumda.

Türkiye’nin, Ortadoğu’da söz sahibi olmasını istemeyenler, Orta Asya’da söz sahibi olmasını istemeyenler,  Kuzey Afrika’da, İç Afrika’da hatta uzak Asya’da söz sahibi olmasını istemeyenler ve Türkiye’nin artık kendi savunma sanayini oluşturmaya başlamış, ordusunun ihtiyaçlarının % 50’sinden fazlasını üreten bir Türkiye’nin bölge için bir güç haline geleceğini düşünenler ve bu kimliğe de büründüğünü görenler, paralel maşa aracılığı ile burada bir oyunu sergiliyorlar. Ve diyorlar ki; “Biz yeniden koalisyonlara dönersek, tabi enflasyon artacak, faizler artacak, krizler oluşacak.” Bu canavarlar milletin üzerine çökecek, bunalım ortamında eski imtiyazları geri kazanıp ve milleti sömürmeye, devleti sömürmeye devam etme planı içerisindeler.”

TÜRKİYE’Yİ YÖNETME VİZYONLARI YOK

Muhalefet partilerin Türkiye’yi yönetmeye yönelik vizyonlarının olmadığını HDP’nin ise asla böyle bir vasfının olmayacağını beyan eden Doğan; “Ne CHP’nin, ne MHP’nin Türkiye’yi Yönetmeye yönelik bir vizyonları yok. Bir projeleri planları da yok.

Biz Yeni Türkiye yolunda, “Daima Adalet, Daima Kalkınma” sloganıyla, 7 Haziran 2015 seçimleri seçim beyannamesi hazırladık. Beyannamemizde, hem demokratik anlamda, hem de ekonomik anlamda, neler yapılacağını, Türk insanının, Anadolu insanının hayatını nasıl kolaylaştırmaya devam edeceğimizi beyan ettik.

HEDEFİMİZ; DÜNYANIN SÜPER GÜÇLERİ ARASINDA OLMAK

Özellikle savunma sanayini önemsiyoruz, nedeni ise milli bir ordusu olmayan ülkelerin durumu ortada. Suriye’de artık bir devletten bahsetmek mümkün değil. Irak’ta, Libya’da, Mısır’da yine aynı. Buralar büyük karışıklıklarla, iç sallantılarla mücadele ediyor. Ve artık toplumları arasında kan davaları oluştu. Bu yüzyıllar boyunca o insanların huzurunu ve refahını da etkileyecek. Türkiye’mizde milli ve güçlü bir ordumuz olduğu zaman biz hem kendi toprak bütünlüğümü hem de tıpkı Osmanlı’nın 600 yıl yaptığı gibi tün dünyaya barış ve adalet dağıtırız. Bizim hiçbir yeri işgal etme, sömürme gibi düşüncelerle işimiz yok zaten. Biz sadece barışın, huzurun, mutluluğun gayretindeyiz. Bunun içinde caydırıcı güç olma peşindeyiz. Şu anda bölgemizde büyük bir güç unsuruyuz, bu gücümüzü küresel bir güce taşıma ve dünyanın hem ekonomik anlamda hem de siyasi anlamda süper güçlerinden biri olmayı hedefliyoruz.

Diğerlerinin böyle bir hedefi var mı? Hayır” diye konuştu.

YENİ TÜRKİYE YOLUNDA KAHRAMANMARAŞ

Doğan, Kahramanmaraş için ayrı bir seçim beyannamesi düzenlediklerine dikkat çekerek: “Bizler Türkiye seçim beyannamesi ile yetinmedik. Grup Başkan vekilimiz Sayın Mahir Ünal’ın ve diğer milletvekillerimizin katkılarıyla, büyük bir çalışma ortaya koyarak, ”Yeni Türkiye Yolunda Kahramanmaraş” seçim beyannamesini hazırladık. 13 yılda neler yaptık, bundan sonraki süreçte neler yapacağız ve devam eden projelerimiz neler hepsini yazdık.

YA SÖZ VERMEYİZ YA SÖZDEN DÖNMEYİZ!

Ak Parti’nin en önemli özelliği şudur; Biz yapamayacağız, hiçbir projeyi söz vermeyiz. Söz verdiğimiz her işi her projeyi de gerçekleştiririz. 13 yıldan bu yana her seçimden güçlenerek çıkmamızın, milletimizin bize teveccühünün, sevgisinin ve hepsinden önemlisi duasının devam etmesinin sebebi budur. Ya söz vermeyiz ya sözden dönmeyiz. Bizim felsefemiz, prensibimiz budur” dedi.

YENİ ANAYASA VESAYETLERİ BİTİRECEK

Yeni anayasa ve Başkanlık siteminden de bahseden Başkan doğan; “Seçim beyannamemizin yanı sıra Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek bir toplum sözleşmesi ortaya koyduk.

Bu zamana kadar anayasalar hep bürokratlar, askerler tarafından hazırlanır, hazırlatılır ve bu millete dayatılırdı.

Aslında anayasa nedir? Milletle devletin bir toplumsal sözleşmesidir. Şeyh Edebali’nin kutlu bir sözü var “İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın.” Bu Osmanlı’ya 600 yıl boyunca önderlik etmiş kutlu bir ilke.

Biz de şimdi diyoruz ki; İnsanlık onuru her türlü değerin üzerindedir. Biz insan onuruna yakışan, onu koruyan ve bireyi önceleyen, bireyin devlete karşı hak ve ödevlerini önceleyen değil, tam tersi devletin millete bireye karşı, hak ve ödevlerini düzenleyen yeni bir toplumsal sözleşme yapalım diyoruz. Yeni bir sivil demokratik anayasa yapalım diyoruz. Bu fırsatı geçen dönem yakalamıştık, AK Partinin bütün gayret ve mücadelesine rağmen muhalefet partileri ayak dirediler. Ve Türkiye’yi 82 darbe anayasasına yine mahkûm ettiler.

82 anayasası milleti vesayet altına alan bir anayasa. Aslında bizim ilk 1920’deki meclisimizde ve devamında birkaç yılda “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” anlayışı vardı.  Millet bu egemenliğini seçilmiş organlar aracılığı ile kullanır. Hal bu ki hem 61 anayasasında hem de 82 anayasasında tek parti döneminde de fiilen şu hüküm getirildi: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, millet bu egemenliğini anayasada sayılan organları aracılığı ile kullanır. Anayasada, anayasa mahkemesi var, Yargıtay var, danıştay var, milli güvenlik kurulu var, YÖK var, yani var da var. Bir sürü vesayet odağını tek tek anayasanın içine yerleştirmişler.

Muhalefet biliyor ki anayasa değişirse eski Türkiye’ye dönme imkânı kalmayacak.

Biz yeni anayasada siyasi iktidarın tanzimi açısından, siyasal yönetimin belirlenmesi açısından keskin kuvvetler ayrılığı olan başkanlık sistemini savunuyoruz. Başkanlık sisteminde yasama ayrı, yürütme ayrı seçilir. Başkan 50 artı 1 kişinin oyunu aldığı zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin başkanı olur. Bu sebeple de bir koalisyon, bir parçalı yönetim modelinin oluşması mümkün değil. Neden biz koalisyonlara bu kadar yükleniyoruz? Çünkü Türkiye’de koalisyonlar hep krizlerin, yoksulluğun, yolsuzluğun, adaletsizliğin adı oldu. 62 ve 83 yılları arasında Türkiye’de ne yapıldı?  Türkiye’yi Gaz kuyruklarına, şeker kuyruklarına, çay kuyruklarına mahkûm ettiler. 94 ve 2001 yılları arasında koalisyonlarla Türkiye’nin neler kaybettiğini gördük. Yarınlara olan umutlar kaybolmuştu.

Türkiye AK Parti ile büyüdü, büyümeye de devam edecek” diye konuştu.

Doğan, “Bu seçim vesayetlerden arınmış Yeni Türkiye’nin seçimidir” diyerek, sözlerini hemşehrilerine Cuma Günü Cuma Namazına müteakiben Müftülük Meydanında Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun mitingine davetini yineleyerek noktaladı. 

Editör: Haber Merkezi