Sevgili okurlar bugün önceki yazılarımdan farklı bir yazı içeriği, farklı olan konulara değinmek istedim. Ülkemizi neredeyse 40 yılı aşkın bir süredir izlerim, iyi ve kötü günlerini bilirim hatta bir psikolog gibi ülke insanımızın psikolojisini analiz etmeyi bilirim desem asla yalan olmaz.

Buna dayanarak rahatça söyleyebilirim ki; Türkiye’de hırsların bu kadar arttığı, nihilizmin bu kadar yükseldiği ve toplumu bir arada tutan “yazılı olmayan kuralların” bu kadar hırpalandığı başka bir döneme rastlamadım, görmedim.

Bir gazeteci olarak, televizyon haberlerine bakarken, yazılı basını yani gazeteleri okurken hayretler içinde kalıyorum, medya dünyasının bu haber anlayışı karşısında şaşkınlıktan dilim tutuluyor, ülkemizi yöneten ve yönetmeye talip olan siyasilerin konuşmaları kanımı donduruyor.

Ne bu hırs, ne bu ego şişkinliği, ne bu delirme!

Günümüzde birlikte yaşadığımız toplum içerisinde hiç kimsenin kimseye saygısı, sevgisi kalmamış, adete önyargı hüküm sürmekte. Daha eskilerde yani önceleri insanlarda doğal olarak bulunan; “Şöyle yazarsam ayıp olur, böyle söylersem hoş karşılanmaz!“ gibi kendini kontrol mekanizmaları vardı şimdilerde bu mekanizme yok olmuş, ayaklar altına alınmış.

Değer ölçüsü ortadan kalkmış, önyargı ölçüsü hakim olmuş.

Günümüz dünyasında insanlarımız arasında, ne gerçek saygısı, ne gerçek sevgi  kalmış ;ne efendilik, ne bey efendilik nede  kibarlık özeni, bütün bunların hepsi ortadan kalkmış.

Aslında birileri sanki bilinçli bir şekilde tam bir “değersizleşme” sürecini yaşatıyor gibi.

Dünyanın diğer ülkelerini iyice bilmiyorum ama benim ülkemde toplumsal yapının bu derece bozulduğunu, ülkenin daha zor dönemlerinde bile görmedim.

Hal böyle giderse daha çok problem yaşarız gibi geliyor bana.

Aslında  asıl sorumlu bu ülkenin okumuş-yazmış ama insani değerlerden uzak, örfünü, adetini, genel kültürünü kavramamış, ülke sevgisinden  nasibini almamışlar vardır.

Benim ülkemin kaderinde vardır, acılar, sıkıntılar. Siyasetiyle, ticaretiyle, medyasıyla, sporuyla bu hâle gelmiş bir toplum, tarihte birçok örneğine rastlandığı gibi, mutlaka bir felaketle karşılaşır.

Akılları sıra kendilerini bu düzenin nimetlerine kaptırmış, bu nedenle insanlıklarından uzaklaşanlar umarım bu yazımızı okurlar ve kendilerine gelirler.

Sultan Süleyman’a bile kalmayan bu dünya da, nimet düzenin azgınlığına kendisini kaptıranılar, ne yaptıklarına bakı’da, biraz durum düşünmezler mi?

Bir gazeteci olarak bu gidişat halinin bir gün mutlaka düzelecektir umudunu taşımaktayım. Bu benim bireysel düşüncem elbette katılan olur olmaz bilemem.

“Mübarek Ramazan Bayramının halkımıza, ülkemize, İslâm âlemine, tüm insanlığa, Güzel Maraş’ımıza barış ve huzur getirmesini Yüce Allah'tan niyaz ederim." ...

 

Maraş’ım

 

Bağrında nice yiğitler yetişti.

Madalyan dünya gözünde pekişti.

Yardımına ilk Afşin çetesi yetişti.

Maraş’ım güzel Maraş’ım

 

Maraş İlimiz Afşin İlçemiz.

Yapılacak çoktur daha işimiz.

Ağrısa da başımız dişimiz.

Maraş’ım güzel Maraş’ım.

 

Mekanımız oldu başka iller.

Gurbet ellerde soldu güller.

Açtığında gül gibi kokar biberler.

Maraş’ım güzel Maraş’ım.

 

Karakoç’um bitmez gurbet acısı.

Uzak kaldı anası bacısı.

Dondurma sütü verir keçisi.

Maraş’ım güzel Maraş’ım.