Ben vatanım için savaşa girmişim, mermi yedirmişim, mermi yemişim.

Yanı başımdaki silah arkadaşımı şehit vermişim.

Ben mermi yarası almamışsam bile, psikolojik men vücudum delik olmuştur.

Nasıl mı olur; Her taraftan silahlar mermi kusarken şaşırırsın, önce dengen bozulur, beynin dağılır, ne yapacağını bilemezsin. Etrafında ki her asker senin gibidir. Kendi telaşındadır, sana yardım edemez. Karşıdaki düşman, seni perişan etmek için mermi yağdırıyorsa, toparlanman için sana fırsat vermez, bekleyemezsin, kendine bir siper bulur önce canını kurtarırsın. Sana ateş eden tarafa döner, ateş etmeye başlarsın, önce hedef falan göremezsin telaştan. Doğru tarafa ateş etmişsen silah sesi susar telaş sırası ona gelmiştir. Niye mi? Onun da canı tatlıdır da ondan.

Bu yazıyı okuyanlara kesinlikle masal anlatmadım. Kıbrıs ta ilk çatışma başladığında yaşadıklarımı anlattım. Ya birde iki atıştan sonra silahın çalışmamışsa, telaşın daha da artmıştır. Yaşadım gördüm.   Sonrasıda kötü, başladığından daha berbat haldesin. Diğer arkadaşlarında silahını ateşlemeye başlamıştır. Her taraf ana baba günü olmuştur. Başını mevziden kaldırmadan etrafına bakarsın. İlk etapta vurulan arkadaşını görürsün kim olduğunu seçemezsin. Gene de bunca silah sesleri arasında biraz olsun kendine gelmişsindir. Yanındaki yaralı arkadaşımın ölüp ölmediğini, ölmedi ise revire götürebilme telaşını yaşarsın. Kısmende olsa ortama alışmış uyum sağlamışsındır.

Savaşta olduğunu algılamış anlamışsındır. Toparlanman gerektiğini bilirsin ama tam kendine gelmen için, biraz daha zamana ihtiyacın vardır.

Silah sesleri sustuğunda vurulan arkadaşına bakarsın, ölenler için yapacak bir şeyin kalmamıştır, soğukkanlı bir şekilde yaralı olan arkadaşını revire götürürsün.

Bütün bunları yaparken kesinlikle rahat değilsin, ya şoktasın ya da ağlıyorsundur.

Bölükteki diğer arkadaşlarımla konuştuğumda, onlarında aşağı yukarı benim gibi olduğunu bazılarının da, ne yaptığını bilemez, şoka girdiklerini gördüm. Sayısı azda olsa hafif yara alıp, geriye, yani savaş alanından uzaklaşmak için revire gitmek isteyenlerin, itirafını bile duydum.

41 yıl sonra da olsa, Kıbrıs ta şehit olan nurlar içinde olduğuna inandığımız şehit arkadaşlarımızın ve gazilerin ne badirelerden geçerek bu günlere geldiklerinin bilmeyenlerin bilmesini istediğim için yazdım.

Kısaca, olağandışı durumlara alışmanın çok zor olduğunu, o zamanın ruhunu anlamak için ya olayların içinde olacaksın ya da yaşayan bir gaziyi dinleyeceksin.

Aradan geçen bunca yıllara rağmen, halen gazilerin savaş izlerini taşıdıklarını görürsün.

Kahramanmaraş ta muharip gazilerin şu gün olmuş daha doğru dürüst oturup sohbet edeceği bir binası yok iken; Şimdilerde, durumumuzu bilen Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Fatih Erkoç Kahramanmaraş valiliğinin arkasındaki kamuya ait bir yeri, muharip gaziler adına tadilatını yaparak teslim etmek üzere olduğundan dolayı kendisine müteşekkiriz.

Tabi olarak derneğin derdi bina ile bitmemektedir. Binanın içinin de döşenmesi gerekmektedir. Dernek yöneticileri üyelerini ve gelen misafirlerini ağırlamak için masa sandalye v.s derdine düşmüşler. Mevcut üyelerin aidatı ile bu ihtiyaçların karşılanması mümkün görünmemektedir.

Çevre illerimizden Mersin, Adana, Hatay ve Gaziantep illerindeki Gazi arkadaşlarımızdan aldığımız duyumlarda bizden daha iyi konumda olduklarını bildirmektedirler.

Ekonomisi iyi olan bazı vatandaşların Muharip Gaziler derneğine ekonomik yardımda bulunduklarını, ayrıca bazı Kaymakamlıklarında derneklere katkıda bulunduğu duyumunu almış durumdayız.

Bazı Gazi arkadaşlarımızın yaşları itibari ile çalışamadıkları, gazi maaşlarının da yetersizliği nedeni ile ekonomik bakımından perişan durumda olduklarını biliyoruz. Hayırsever iş adamlarımızın da bu durumdaki gazilere, desteklerini umuyor ve bekliyoruz.

Gazilere bakış açılarında, bazı kişilerde, iyi niyet duygusu daralması görülmektedir.

Böyle bir düşünce ülkemize olabilecek dış saldırılarda vatan toprağı kaybı yaşatır ki, bu da ülkemiz için hiç hoş olmasa gerek.