Şöyle bir düşünelim, iki yıldır her iki başkan hakkında söylenmeyen kötü söz, atılmayan iftira, yapılmayan haklı - haksız eleştiri kalmadı. Kamuoyunda resmen olumsuz bir algı oluşturulmaya çalışıldı.

Peki, her iki başkan da iki yıl boyunca hiç proje üretmedi mi, hiç hizmet etmedi mi, yan gelip yattı mı? Elbette ki hayır! Tam aksine hizmetleri gölgelenmeye, çalışmaları engellenmeye çalışıldı.

Asıl meseleye gelmeden önce Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör’ü kutlamak istiyorum. 17 günlük tam kapanma sürecinde esnafa 20 milyon Liralık desteği takdire değer. Yaptığı açıklamasında esnafın vadesi gelmemiş hakedişlerini dün itibari ile ödemeye başladıklarını, 20 milyon Lira ödeme yapacaklarını söyledi. Pandemi sürecinde yaşanan gelir kaybında esnaf için gününden önce gelen her kuruş çok kıymetli.

Diğer yandan, Ramazan ayı sebebiyle ihtiyaç sahibi 30 bin aileye 250 TL yüklenmiş Sosyal Destek Kartı dağıtıyor. Üstelik bu kartla vatandaşlar istedikleri marketten, ihtiyacı olan alışverişlerini yapacaklar. Bu sayede esnafa yine 7,5 milyon Liralık destek sağlanmış oldu. Sayın Başkanı yürekten kutluyorum. Bence herkesin de takdir etmesi gereken bir icraat.

Bu güzel hareket başka bir ilde yapılınca efsane oluyor, biz de yapılınca “Helal olsun” demek yerine kırk bahane bulunuyor da neyse…

Gelelim, oluşturulmak istenen algıya!

Başkan Güngör’le bir sohbetimizde kendisine, “Bir sonraki dönem için beklentiniz nedir?” diye sordum. Tüm samimiyetiyle verdiği cevap ise; “Hiçbir gelecek ya da makam kaygısında olmadım. Şehrimin geleceğinin derdindeyim, hizmet etme kaygısındayım.” oldu.

Aldığı emanetin, taşıdığı yükün vebalini biliyordu. Kendisinin samimiyetine, dürüstlüğüne sonsuz güveniyorum.

Zaten yaptığı icraatları, cesur adımları da kendisinin siyasi bir ikbal peşinde olmadığını açıkça gösteriyor.

Sadece birkaç örnek verecek olursak;

Öncelikle 450 kişiyi emekli etti. Siyasi kaygısı olan bir başkan, 450 kişinin aileleri ve yakınlarının tepkisini almak istemezdi.  O kadar kişiyi emekli etmişken, kendisine gelen sözde hatırlı yerlerden iş taleplerine hayır demezdi. Araç tasarrufu yapmazdı. Gerekli gereksiz kullanılan araçları geri çekmezdi.

İşçi sendikasıyla bu kadar mücadele etmez, prim yapmak için isteneni verirdi. Zamanında torpille işe girdirilenlere, absurt kadrolar oluşturularak, aynı işi yapan kişilerin farklı ücretler almasına adaletsizliğe göz yumardı. Çok cesur bir adımdı.

Harama tevessül etse ihaleleri bu kadar şeffaf yapmazdı. Herkesin istediğini kitabına uydurur verirdi, kendi küpünü de doldururdu. Gelecek kaygısı olan bir siyasetçi bu kadar dik durmaz, duramaz.

Milletin tek kuruşunun bile boşa harcanmaması, hizmete dönüşmesi için bu kadar dürüst bir belediye başkanının arkasında durması gerekenler neden yoklar, neden tek kelime etmezler? Oysaki Başkan Güngör, sonuna kadar arkasında durulacak temiz bir belediye başkanı. Çalışıyor, üretiyor da. Ancak gölgelenmeye çalışıyor.

Neden mi, susuluyor? Çünkü şimdiden Başkan Güngör’ün koltuğuna oturmayı hesap edenler, diğer koltukları da paylaşanlar var. O’nun sürekli olumsuz bir şekilde gündemde kalması, konuşulması, bu algının büyümesi, onların işine geliyor. Diyorum ki yarının sahibi Allah.

Ancak şunu da hatırlatmak isterim, Başkan Güngör’ün sessiz durduğuna bakmayın. Çok zeki biri. Kimin ne yaptığını çok iyi biliyor. Bu işin kitabını yazan biri olarak, kamu yararına ve zararına yapılan işleri, kamu bütçelerinin nasıl izleneceğini çok çok iyi biliyor. Kendisinde biriken dosyaların kalın bir klasör olduğuna eminim. Zannediyorum zamanı geldiğinde, arı yuvasına çomağı sokacaktır. Demedi demeyin. Çünkü gördüğüm kadarı ile ne iyiliği ne de kötülüğü unutmuyor.

Gelelim Elbistan Belediye Başkanı Mehmet Gürbüz’e!

Başkan Güngör kadar yalnız bırakılan bir belediye başkanı. Kendi partisinin Meclis Üyeleri bile ayağını kaydırmaya çalışıyor. Düşmanı uzakta olsa belediyenin en gizli evrakları, yalan yanlış bilgilerle dışarıya çıkmaz.

Geçen Perşembe düzenlediği basın toplantısında hakkındaki iddialara tek tek belgeleriyle cevap verdi. Üstelik sosyal medya hesapları üzerinden ve AKSU TV’de ekranlarında canlı yayınlandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç’a da resmen meydan okudu ve şu ifadeleri kullandı; “ Beni istifaya çağıran sevgili muhalefet sözcüleri ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, bu iddialarını ispat ederse, kendisinin taleplerini yerine getireceğim. Benimde burada bir talebim var; Söz konusu iddialarınız, yalanlarınız, çirkinlikleriniz burada deşifre olduktan sonra aynı mertlikle yanıt verebilecek misiniz bu çağrıya. Siz bu iftiraların ispatlanması halinde milletin yüzüne nasıl bakacaksınız?”

Bu meydan okumaya ne Öztunç’dan ne de partililerinden ses çıkmadı.

Her zaman söylediğim gibi muhalefet parti mensuplarının başkanın karşısında olmasını anlarım. Ama Başkan Gürbüz’ün Cumhur İttifakına çok çok önem vermesine rağmen, bu birlikteliğe gölge düşürmeye çalışan bazı AK Parti ve MHP’li meclis üyelerini anlamıyorum, neyin peşindeler diye soruyorum?

Bir belediye düşünün; her meclis toplantısı kavgalı. Belediye başkanı tehdit ediliyor. Belediyenin gizli evrakları basına sızdırılıyor. Böyle bir belediye de hizmet üretmek mümkün mü? Bütün bu entrikaların içerisinde helal olsun Sayın Başkan’a yine de üretiyor.

Belli ki bazılarının hayali yarım kalmış, belli ki bazılarının isteği yerine getirilmemiş, belli ki bazılarının rantı kesilmiş... Kısacası Başkan Gürbüz, kurulan bir düzeni bozmuş…

Aslında hakkında söylenenlere değil de söyleyenlere baktığınızda bunu açıkça görmek mümkün. Elbistanlılar da onların kim olduğunu, kimin kiminle çok yakın akraba ve birbirlerine göbekten bağlı olduklarını çok iyi biliyor.

Bu yüzdendir ki yıllardır belediyecilik hizmetlerinden faydalanamamış Elbistan’ın hizmete kavuşturulmasından rahatsız olanlar, çamur at izi kalsın politikası ile Başkan Gürbüz’ü attıkları iftiralarıyla engellemeye çalışıyorlar.

Ancak Başkan Gürbüz kararlı, kendinden emin. Herkese meydan okudu, “iftira sahipleri yargı önünde hesap verecek” dedi. Olması gereken de bu.

Diyeceğim o ki; tüm bu yaşananlara konuşması, müdahil olması gerektiği halde uzak duranlar, sessiz kalanlar kimler? İki başkanın zarar görmesi, Ankara’da karnelerine zayıf notların yazılması kimlerin işine geliyor? Kimin ne hesabı var? Hadi bir düşünün bakalım!

Bundan sonra ne olacak, hep birlikte göreceğiz.