Büyükşehir yasası ile köyler : Mahalle olunca üretim durdu..

Kırsal mahalle veya köy , yada kasaba her ne derseniz değin önceden burada oturan vatandaşın, tavukları, koyunu, geçişi, ineği olurdu.. üretim yapardı , ya bugün ?

Köylerde üretim tamamen durdu.. küçük ve büyükbaş hayvan kalmadı, yoğurt , süt kalmadı, üretim kalmadı.. bir kap yoğurta hasret kaldık..

 Türkiye de : Lise ve Üniversite açma yarışı başlayınca her ilde birkaç üniversite her köşe başına bir lise açılınca : Maşallah herkes okumuş, diplomalı adam oldu ama bunları çalıştıracak devlet dairesi yok.. herkes “ Ben okudum” diyor , ben çalışmam başım ağrıyor diye yatıyor..

Bugün gençler, Belediye veya bir kamu kurumunda memurluk istiyor.. masa başı bilgisayarlı iş istiyor, zorlarsan da : “ Başım ağrıyor çalışmayacağım,” diyor..

Dün bir sanayicimizin yanına uğradım: Fabrika da çalıştıracak adam bulamıyorum diyor.. yetişmiş usta yok, kalfa yok, el altı yok, kalifiye elaman yok, Üniversite okumuş ama iş yapmasını bilmiyor , iş beğenmiyor, biz ise kendisini hiç beğenmiyoruz diyerek eleman bulamadığından dert yanıyor..

Sanayi de esnafa uğradım : Oda eleman yok diyerek dert yanıyor..

Burası Türkiye ama birinin çıkıp bize başımızın ağrımadığını söylemesi gerek..

 Abdulhâkim Eren hocam var.. güzel bir dost..

Üzerine kitap yazılacak anılarını zamanla bize anlatır.. Dün akşam yine böyle bir olayı anlattı..

Bir Omar (Ömer) amca var, güzel bağ kazar tek başına 5 kişinin yani beş amelenin işini yapar.. böyle olunca onu herkes bağ kazdırmaya götürmek için yarış yaparmış..

Omar amca saf ve temiz kalpli güzel bir insan..

Bir gün sırt üzeri yatar ! ayaklarını yukarı kaldırır,  sedirin üzerine koyar ve yatar kendine izin verir..

Komşuları :  bağ kazdırmak  için seslenirler.  çağıranlara işe gitmeyeceğim başım ağrıyor der.. yatmaya devam eder..

Bir kişi , iki kişi derken, üçüncü kişi de gelir ona da ayını sözü söyler.. Başım ağrıyor bağ kazmaya gitmeyeceğim !..

Sonra hanımı Zeynep ablamız , ne yatıyorsun ? kalkıp işe gitsene diye yanına gelerek çıkışır.. fırçasını atar.

Omar amca : “ Başım ağrıyor işe gitmeyeceğim,” der.

Hanımı Zeynep abla : “ Başın filan ağrıdığı yok haydi kalk işe git !” der.

Bunun üzerine : Omar amca , yattığı yerden doğrulur kalkar, : “ iyide beni işe çağıran üç kişi de , Omar senin başın ağrımıyor kalk işe gel demedi ki ! “ der.

Sözün özü : Bugün bizim genç kuşak, köyde yaşayan vatandaşlar, sosyal yardım evlatların gönderdiği destekle sırt üstü yatıyor.. soranlara ise başım ağrıyor diyorlar..

Üretim yok, sürekli tüketiyoruz..

Sürekli yiyip yatıyoruz, sonra Zam zam var , emekli maaşımız yetmiyor , fakir fukara ne olacak diye bağırıyoruz.. elektrik , su , doğalgaz, gıda zamanlarını gündeme taşıyoruz..

Özellikle Kahramanmaraş köylerinde oturan emekli veya gençler : Sizin başınız ağrımıyor , haydin kalkın, koyun, keçi, inek, kurbanlık dana, tavuk, horoz, ördek, gaz besleyin, bahçe yapın üretim yapın, başım ağrıyor diye yatmayın.. ben söylüyorum, başınız filan ağrıdığı yok, ülkemizin geleceği için üretim yapın.. çok çalışın çok..!

Oğlum – kızım, yakınlarım, yaşlı anama bakıyorum, babama bakıyorum, sakat engelli çocuklara bakıyorum diye gönderilen sosyal yardımlarla yetinmeyin.. üretim yapın..

Vallahi Türkiye’nin kurtuluşu üretim yapmamıza bağlı..

Üretmeden türeten ülkeler bir bir yok oluyor.. daha çok çalışmalıyız daha çok üretmeliyiz.. Üniversite bitirmiş olabilirsin.. gir bir fabrika da çalış.. iş öğren belki bir gün bir fabrika da sen kurarsın.

7 milyon yakın işsiz Üniversite bitiren gençlere sesleniyorum: Sizin başınız ağrımıyor, yan gelip yatmayın, beş kuruş para vermeseler bile iş öğrenmek için sanayi de bir ustanın yanında çırak olarak çalışın işi öğrenin önce : Çırak, sonra kalfa, sonra usta olun, usta olunca kendi iş yerinizi açın.. çalışın üretin, insan olursun. evde yatmayın.. bedava da olsa çalışın !..

Başınız ağrımıyor siz hasta değilsiniz, başınızın ağrımadığını ben söylüyorum..! kalkın çalışın üretim yapın, kurtuluşumuz çok çalışmaya üretim yapmaya bağlıdır..